Türk milletini sevende, sevmeyende Türklerin gaddar, acımasız olduğunu söyleyemez. Hep, merhamet ve duygusal yönümüz öne çıkar, o konuşulur. Son zamanlarda her ne hikmetse toplum değerlerimize ters düşen işler yapıyoruz.  Adeta, canavarlaşan bir toplum olduk.  Ülkemizde, yapılan istatistiklerde, anketlerde, psikiyatri doktorlarının hastaları tam yüzde 500 artmış. Bunu sadece ekonomik sıkıntılara bağlamak, kolaycılığına bağlamamak, kolaycılığa kaçmak olur.  Biz ne aç insanlar gördük.. aç kalıpta, doğrudan ve helalden sapmayan. İnsan gibi yaşayan. Şu ülkemizde yaşanan olaylara bir bakın, - Adıyaman’da bir kızımız, annesiyle birlikte dünyaya getirdiği çocuğunu mezarlığa bırakıp gidiyor. - Parasız kalan bir torun, 86 yaşındaki ninesinin kolundaki bileziği almak için onu hunharca öldürebiliyor. - Psikiyatrik rahatsızlığından dolayı Uzman Çavuşluktan atılan baba, eşini ve iki çocuğuna önce uyku hapı içiriyor, daha sonra boğarak öldürebiliyor. Daha kötü örnekleri çoğaltmak mümkün. Satırlara taşıyamayacağımız, canilikler, vahşetler yaşıyoruz.  Dini yönden bakarsak İslamiyet’in neresinde böyle şeyler var?  İnsan ilişkileri, hak, hukuk, saygı açısından bakarsak böyle gaddarlıklar, canilikler bize yakışıyor mu?  Derler ya.. toplumun çivisi çıktı diye,  Bundan, toplumun çivisini daha da çıkarmaya çalışan SİYASİLER UTANSIN. ** BUNUN ADI DA TRAFİK TERÖRÜ! Ülkemizde, hızla yaklaşan ve çığ gibi büyüyen, bir başka terör daha var. Bunun adı da trafik terörü.  Sadece Nazilli ve Aydın değil ülkemizin her köşesinde bu terör hızla büyümeye, kafaları karıştırıp sıkıntı vermeye devam ediyor. Caddeler, sokaklar park ihlalleri ile dolu.. Nazilli şehir merkezine gelecek birisi aracını en az 1 kilometre ileri de park ermek zorunda kalıyor. Kaldırımlarda yürümek, bisikletle dolaşanlardan ve esnaf işgallerinden dolayı bir başka sıkıntı veriyor. Ya küçük-büyük motosikletlerin sesine ne demeli? Küçüğü de büyüğü de sanki ralli yarışında gibi gidiyorlar.  Şehir içinde sokak ve caddeler işgal altında. Belediyeler oy kaygısından dolayı görevlerini yerine getiremiyor.  Yayaların yasal haklarını koruyamıyor. Hele hele şu elektrikli kay kaylar var ya, bunlarda akülü motosikletler gibi sessiz gelen bir başka tehlike. Velhasıl herkes bundan böyle evinden sokağa çıkarken, helalleşerek çıkacak.  Kaldırımlarda bile ölüm kol geziyor.  Bütün ilçeler bütün iller de durum farklı değil.  Bakalım bu trafik canavarını yetkililer nasıl durduracak. Şu, şehir içi minibüsleri de bir başka alem. Köşemden onlarda nasibini almalı.  Yolcuyu, duraklardan almayı bırakıp, son zamanlarda yol ve cadde üzerinde durup almayı alışkanlık haline getirmişler. Trafik polisi bunları nasıl çözümler? Ne yapabilir? orası da bir başka soru.. GİT GİDEBİLİRSEN, YAŞA YAŞAYABİLİRSEN BU TRAFİKTE, NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... ** GÖZLER KARARSIZ OYLARDA!  Bugün siyasi haberlerden uzak kalmakta istemiyorum.  Yapılan, kamuoyu anketlerinde de algı yaratma çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. SÖZCÜ WEB TV Dijital Stüdyosu’na konuk olan Türkiye Raporu Direktörü CAN SELÇUKİ, yaptıkları son kamuoyu araştırmalarının sonuçlarını paylaştı.  ‘Kararsızlar’ dağıtıldıktan sonra AK Parti’nin oy oranının yüzde 29.9 olduğunu belirten Selçuki, "AK Parti yüzde 30’un altına indi” diyor.  Ama daha çarpıcı olanı da şu,  AK Parti bizim anketlerimizde, ilk defa 2002’deki oy oranının altına geriledi. Bu da demek oluyor ki,  “Son 20 yıldır AK Parti toplumdan en düşük desteği görüyor" ifadelerini kullanmış Selçuki, 7-13 Eylül tarihleri arasında, bilgisayar destekli telefon görüşmesi yöntemiyle Türkiye çapında bin 500 kişiyle yaptıkları kamuoyu araştırmasının sonuçlarını da paylaştı. (Bin beşyüz kişi ile yapılan anket ne kadar sağlıklı olur onu da siz değerlendirin)  Ankete göre, “Bu Pazar genel seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusunun, kararsızlar dağıtılmadan önceki sonucu şu sonuçlar alınmış. “AK PARTİ YÜZDE 23.7, CHP YÜZDE 18.2, İYİ PARTİ YÜZDE 11.1” Yüzde 17 olan, kararsız seçmen oyu dağıtıldığında;  “AKP YÜZDE 29.9, CHP YÜZDE 25.7, İYİ PARTİ YÜZDE 15.3” oy oranına ulaşmış. Selçuki, “AKP'DEN GİDEN Oylar kararsızlarda toplanıyor, ANCAK... BU OYLAR, HENÜZ MUHALEFETE YÖNELMİŞ DEĞİL” sözü ile seçimlerin ortada olduğunu, ima ediyor. ** PARAZİT BEYİNLER! Siyasette tahammül sınırı her geçen gün seviye kaybediyor.  İnsanların uzlaşı ve hem fikirlilik oranı ortadan kalktı. Herkes içgüdüsüne mahkum olmuş. Halde hareket ediyor. Mantığını kaybetti, beyninin emrettiğini yaşamak istiyor.  Hoşgörü ve nezaket buharlaştı, kayboldu gitti.  Çok kişi karşısındakine bir yere yakıştırmaktan, yermekten zevk alır hale geldi. Birbirimize örnek olacak hareket ve davranışlara hasret kaldık. Çok acıdır.. Bir cenazeye gönderilen çelenk için bile, bu cenazede bunun çelenginin ne işi var diyecek kadar insanlıktan uzaklaştık. Böyle insanlar acil psikiyatri tedavisi görmeli.. Geçenlerde, bir gazeteci ile siyasetçinin ayak üstü ilginç tartışmasına tanık oldum. Siyasetçi, gazeteciye;   “Ulen arkadaş, bir gün şu siyasetçiyi övüyorsun, bir başka gün aynı siyasetçiyi yeriyorsun bu nasıl iş, neden böyle yapıyon?” diye adeta hesap sordu. DERSİNİ ALDI! Gazeteci kardeşim, çok akıllı cevaplar verdi. “Ben gördüğümü yazarım, yorumlarım. Benden istenenleri değil abim” dedi. “Bir kişiye destek vermem, bir konuda birini övmem, hep öveceğim anlamına gelmez..  Aynı insan, kendime göre yanlış yaparsa, onu da eleştiririm.  Bunun hesabını da kimseye vermem, kimsede bana bunları soramaz, Örümcek sarmış kafalar bunu anlamalı artık” dedi. Gazeteci kardeşimin, örümcek kafa dediği kişiler.. kısa dalga radyo istasyonu gibidir.  Çok zırıltı yaparlar. Ne dediklerini ne istediklerini kendileri de anlamazlar. Üretkenliği yoktur. Toplumda hep problem ve zırıltı yaratırlar.. Hep eleştiri yapmayı severler. Pozitif tarafları yok denecek kadar azdır. TOPLUMUN HUZUR İÇİNDE DEĞİL, ÇATIŞARAK YAŞAMALARINI ARZU EDERLER. Hatta insan ilişkilerini bile yargılamak isterler. Toplum olarak, doğruyu gördüğümüz yerde hepimiz durmalı, taktir etmeliyiz...  Yanlış olan her şeye karşı durmalı, hepimiz eleştirip tepki vermeliyiz.. Son zamanlarda bu akılcılığımızı, tarafsızlığımızı kaybettik. Siyaset adına doğruyu eğri, eğriye de doğru demeye başladık. Maalesef, siyasetçilerin kullandığı malzeme haline geldik. MANTIK İLE DEĞİL, ALGI İLE OLUŞTURULAN, YÖNLENDİRİLEN TOPLUM OLDUK…