Peygamber Efendimiz (s.a.s), Müslümanları birbirlerine bağlayan ve muhabbete dayalı ilişkiler kurmalarına vesile olan güzellikleri şöyle haber vermiştir: “Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâmı almak, hastayı ziyaret etmek, cenazeye katılmak, davete icabet etmek ve aksırana dua etmek.” (Buhârî, Cenâiz, 2) Evet, Peygamberimiz (s.a.s)’in öğütlediği ilk görev, Müslümanların birbirlerine selam vermesidir. Selam; gönülden gönüle muhabbet köprüsü kurmaya vesile olur. Güven ve huzuru gerçekleştirmenin, dostluk ve kardeşliği pekiştirmenin yoludur. İmanın gereği, güvenin teminatı ve sevginin kemalidir selam. Allah Resûlü (s.a.s)’in öğütlediği ikinci görev, hasta ziyaretidir. Sağlığımızı her an kaybedebileceğimizi ve birbirimize muhtaç olduğumuzu hatırlatan bu ziyaret, Yüce Rabbimizin sonsuz rahmetine ulaşmaya vesiledir. Allah rızası için hasta ziyaretinde bulunan müminler için melekler şöyle dua ederler: “Ne iyi ettin! Attığın adımlar hayırlı olsun, cennette bir yerin yuvan olsun.” (Tirmizi, Birr, 64)
Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in öğütlediği üçüncü görev, cenazeye iştirak etmektir. Kardeşimizin cenaze namazını kılmak, onun için hüsn-i şehadette bulunmak, defnetmek ve yakınlarına taziyede bulunmak hem dini hem de insani bir vazifedir. Ancak, bu vazifeyi yerine getirirken de günümüz şartlarının gerektirdiği sosyal mesafe ve maske gibi tedbirlere uymak, hem kendimiz, hem de çevremizdekilerin sağlığı açısından önem arz etmektedir. Her zaman olduğu gibi hüzünlü gününde de mümin, Rahman olan Rabbine sığınır. Yüce Allah’ı hoşnut eden şu ilâhi kelamla teselli bulur:              “Şüphesiz biz Allah’a aitiz ve muhakkak ki O’na döneceğiz.” (Bakara, 2/156.) Peygamber Efendimizin öğütlediği dördüncü görev, davete icabet etmektir. Bir Müslümanın, şartlar ve imkânlar ölçüsünde davet edildiği yere icabet edip kardeşinin gönlünü kazanması Peygamber ahlakındandır.
Sevgili Peygamberimizin öğütlediği beşinci görev ise, aksırdığında kardeşimize dua etmektir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s), aksıran bir mümin ile ona şahit olan diğer müminin karşılıklı olarak birbirleri hakkında sıhhat ve hidayet temennilerinde bulunmalarını şöyle öğütlemiştir: “Biriniz aksırdığı zaman “Elhamdülillah”
desin. Mümin kardeşi da ona   “Allah sana merhamet etsin’ diyerek karşılık versin. Aksıran, bu defa “Allah sizlere hidayet eylesin ve hâlinizi, işinizi de iyileştirsin’ desin.” (Buhârî, Edeb, 126.) Elbette kardeşlik hukukumuz bu beş görevle sınırlı değildir. Ailemize, komşumuza, akrabamıza iyilikte bulunmak, yetimlere kol kanat germek, ihtiyaç sahiplerini gözetmek gibi sorumluluklarımız da bulunmaktadır. O halde geliniz, birbirimizden sevgimizi, şefkatimizi ve merhametimizi esirgemeyelim. Kardeşlerimizin sevinçlerini paylaşalım, hüzünlerine ortak olalım. Son nefesimize kadar kardeşlik ahlakına ve hukukuna riayet etmeye gayret gösterelim. Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de bize öğrettiği şu duayı sık sık tekrarlayalım: “Rabbimiz, bizi ve bizden önceki iman etmiş kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma. Şüphesiz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.” (Haşr, 59/10.) Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından her yıl 1-7 Ekim tarihleri arasında düzenlenen, ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ bugün başlıyor. haftanın bu yılki teması “Cami, Din Görevlileri ve Vefa…” oldu. Bu vesileyle haftanın hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Cuma’nın rahmeti ve bereketi hepinizin üzerine olsun.