Bugün köşemde, böyle bir yorum başlığıyla karşınıza çıkmak istemezdim. Ülkemde, siyasi partilerimizin menfaatleri için milli değerlerimizi bu kadar hiçe sayacaklarını, çiğneyeceklerini, milletle alay edercesine siyaset yapacaklarını hiç düşünemezdim. Anlaşılıyor ki siyasi partilerimiz, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak için HDP’nin kapısından eksik olmayacak. Onlara şirin görünmek, oylarını almak için ne gerekiyorsa yapacak. Son günlerdeki demeçler, TV programlarında yapılan oturumlar bunu gösteriyor. HDP Eş Başkanı Sezai Temelli’nin siyasi partilerin siyasi uzlaşı için meclisi göstermesine ne cevap veriyor? MUHATTABINIZ HDP olsa da İMRALI ADRESİMİZDİR. ONUNLA ANLAŞIN, UZLAŞIN DEMESİ, Siyasi partilere çocuk katilini adres göstermesi, TAM BİR REZALETTİR. DOĞRU İSE UTANÇ VERİCİ BİR DURUMDUR. Bunlar Amerika isteği konuşmalardır. Bebek katilini Türkiye’nin başına bela edende onlar değil midir? Siyasi partilerimiz de ne yazık ki bu desteği almak için projeler üretip, HDP ile barış havası yakalamaya çalışacaklarının izlenimini veriyorlar. ** SİYASİ PARTİLER ORTAK TAVIR KOYMALI! HDP’nin desteğini alıp seçime girmek isteyecekler.. Yazıklar olsun bu anlayışa, madem ki bunları yapacaktınız.. Neden 30 bin vatan evladımızı, vatanı korumak için PKK ile mücadelede şehit verdik? Sizin siyaset anlayışınız, millet menfaatlerini koruma anlayışınız.. Bu mu? Bugün terörist yuvası dediğiniz partiye, ertesi gün ayakta kalmak için kapısını çalıyorsunuz. Artık yeter, yetmeli.. Siyasetimiz, demokrasimiz her geçen gün tıkanıyor.
Ülke menfaatlerimizi yok ediyorsunuz.. Farkında değil misiniz? Ey siyasi parti liderleri, bu gelişmeler milletimizi kahrediyor.  Bunlar, sizleri hiç üzmüyor mu? Bu tehlikeye karşı siyasi partilerimiz ortak tavır almalıdır. Madem ki HDP’den ayrı yapamayacaksınız, Abdullah Öcalan’dan uzak duramayacaksınız.. Niye bu milletin evlatlarının şehit olmalarına izin verdiniz? İkbaliniz için, bunları yapamazsınız. Bu siyaset anlayışınızdan utanç duyuyorum. Hiçbir parti ayrımı yapmadan HEPİNİZE.. BİR KEZ DAHA, YAZIKLAR OLSUN DİYORUM! ** ŞAPKADAN TAVŞAN ÇIKMAZ! Ve sonunda Fatih Terim’in GALATASARAY’DAKİ ADALETİ tartışılmaya başladı. Yakında sanırım Galatasaray’daki görevi tartışılacaktır. Bu kaçınılmaz hale geldi. Rahmetli Özay Gönlüm’ün bir sözü vardı. “TARNA AŞI KAŞIĞIYLA, HERŞEY YAKIŞIĞIYLA” derdi. Hiçbir güç, hiçbir kimse kulüp değerlerinin üstünde değildir, olamaz. Olmadı. Herkes o camiada bir işçidir. Maalesef Galatasaray’da bu unutuldu. Son zamanlarda Sayın Terim uygulamaları ile, Galatasaray da maalesef kulüp üstü bir duruma geldi. Getirildi. Şimdi ayıklasınlar bakalım, pirincin taşını.. Nasıl ayıklayacaklarsa.  26 futbolcusu da ayrı futbol ekolünün temsilcisi. Bu toplama futbolcuların, neyine güvendin de bu transferleri yaptın sayın Terim. 6 haftadır GS, çok sesli koro gibi, takımını sahada futbol oynatamıyorsun. Futbolcun saha içinde, formasını yere atıyor. Sana benzemeye başladılar. Bu GS tarihinde görülmemiş şeylerdir. Futbolcular sayenizde bu duruma geldi. Sayın Başkan Burak Elmas görevine ısınamadan bu olumsuzlukları yaşıyor. Kusura bakmasın bir kulüp başkanı çalışanının (Fatih Terim’in) emrine girerse, kargaşa, kaçınılmaz olur. Böyle giderse Başkan, göreve geldiğine bin pişman olacaktır. Galatasaray iki yıl önceki Fenerbahçe’nin yaşadığı kaosu yaşıyor. ‘SINIRSIZ GÜÇ, GÜÇ DEĞİLDİR’ sözünde olduğu gibi sayın Terim’de bu hastalığa yakalanmıştır. ‘İSTİFA ETMEKTE BİR SEVDADIR’ diyor sayın Fatih Terim.. İyi bir tespit. Geç kalamadan bu düşünceni uygula. YOKSA ONBİNLERİN BAĞIRMASI İLE İSTİFA ETMESİ DAHA ACI OLUR. ** SON 10 YILDA YÜZDE ELLİ AZALDI! Okuma özürlü bir toplumuz. Seksen milyon nüfusumuzun, yüzde 10’u gazete okusa, Günlük gazete tirajımız 8 milyon olur. Nerde...  10 yıl önce günlük gazete satışımız, yerel gazetelerle birlikte 3-3,5 milyon iken bu rakam günümüzde Yerel gazetelerle birlikte.. bir milyon iki yüz bine kadar düştü. Bunu başta okuma alışkanlığımızın olmaması olmak üzere, birçok sebebe bağlayabiliriz... Millet, ekonomik sorunlardan dolayı gazete okumayı düşünmüyor, önce karnını doyurmak istiyor. Görsel yayınların çoğalması, internet gazeteciliğin gelişmesi de bunda etkili olmuştur. En önemlisi de okuma yazma durumumuz bu işte. On yıl önce hürriyet ve sabah gazetelerinin tirajları 400 binler civarındaydı. Günümüzde, günlük tirajı 200 bin olan gazetemiz hemen hemen hiç yok duruma geldi Oysa Amerika ve İngiltere’de günlük tirajları bir buçuk milyon olan gazeteler var. Eylül ayı başı itibariyle Hürriyet Gazetesi 190 bin, SABAH Gazetesi’nin tirajı 185 bin olurken, Bunları takip eden 3. sıradaki en çok satan gazete 176 bin tirajı ile SÖZCÜ Gazetesi oluyor. En düşük tirajdaki gazete de 1.600 tirajı ile Aydınlık Gazetesi son sıradaki yerini alıyor. Unutmayalım ki çağdaş medeni ülke olmanın yolu iyi ve kötüyü birbirinden ayırmaktan geçiyor. ONUN İÇİN OKUMALIYIZ. YOKSA CEHALET HEP SIRTIMIZDA KALICI OLUR. ** HIZLA SIFIRA GİDİYORUZ! Dünyanın dörtte üçünün su olduğunu biliyoruz. Dünya genelinde su arzı ve talebi arasındaki fark gittikçe kapanıyor. Yerküremiz kuraklığa doğru hızla ilerliyor. Muslukların akmadığı, insanların su bulabilmek için yoğun çaba göstereceği, 'GÜN' için ise bilim insanları 'SIFIR GÜNÜ' tanımlaması diyorlar. İstatistikler; 2018 yılında Güney Afrika'nın başkenti Capetown için kullanılan bu terimin, yakın zamanda birçok büyük kent için de geçerli olacağını gösteriyor. Yakında Londra, Pekin, Tokyo gibi kentler kuraklıkla baş başa kalacakları 'SIFIR GÜNÜ'ne doğru hızla ilerledikleri açıklanıyor.. ** TÜRKİYE'DE AYNI SIKINTIYI ÇEKİYOR! 'SU STRESİ' yaşayan Türkiye'nin de yakın GELECEKTE 'SU KITLIĞI ÇEKEN' bir ülke olmaya çok yakın.  İstanbul, Konya, Diyarbakır, İzmir gibi kentlerin 'SIFIR GÜNÜ'NÜ yaşayacak şehirler arasında yer alacağı konuşuluyor.. Konya’da ki obruklar bu nedenle oluştuğu iddia ediliyor. Yerkürede görülen maviliklerin (Yani Suların) sadece yüzde 2,5’i tatlı su, yüzde 97,5'i ise deniz suyu olduğunu bilim açıkladı. Tatlı suyun da yaklaşık yüzde 70’inin kutuplardaki buzullar içinde saklı olduğu yani erişilmez su olarak biliniyor. Yani erişilebilir tatlı su miktarı, dünyanın toplam su varlığının yüzde 1’inden bile daha az.  Hal böyle olunca, İlk insandan beri tartışma konusu olan 'DENİZ SUYUNUN İÇİLEBİLİRLİĞİ' de hızla yaklaşan kuraklık nedeniyle yeniden bilim insanlarının gündemine geldi. MALİYETİ ÇOK FAZLA Dünyada 16 binden fazla 'DESENİLASYON’ yani deniz suyu arıtma tesisi bulunuyor. Bu tesislerin hemen hemen tamamı yüksek gelir seviyesindeki ülkelerde bulunuyor. Sebep de bu işin oldukça pahalı maliyette olması. Ülkemizde bu çalışmalar Avşa Adası'nda uygulanıyor. Türkiye'de Balıkesir'in Marmara ilçesine bağlı Avşa Adası'nda yer altı suyu kaynağı bulunmuyor. Adanın içme suyu kurulan arıtma tesisiyle denizden sağlanıyor. 20 milyon liralık yatırımla tamamlanan tesiste, 465 metre mesafeden deniz suyu çekilerek içme suyuna dönüştürülüyor. Tesiste günde 7 bin ton su arıtılıyor. Bakalım bu çalışmalar Ülkemizde ve Dünyada, nasıl yaygınlaşacak?