Karanlık sessizce iniyor şehrin üstüne. Gözlerden uzak gizli planlar yapılıyor; arsız ve umarsız. Kötülük bayrağını çekmeye hazırlanıyor geceye.
Kimileri kazanmak için yoruluyor, kimileri ise yormak için çalıyor. Saat 03:00, ıslıklar şifreleriyle ulaşıyor, öte yakaya. Alarmlar çalıyor. Geç kalınmış bir karşı duruş. Hırsızlar köprüyü geçmiş, polisler ise takipte.
Başkasının malını kimse görmeden alan, çalan kimseye hırsız deniyor. Hırsızlık, dinimizde hoş karşılanan bir durum değildir. İnsanların nice zahmetlerle elde ettiği şeylerin, başkaları tarafından alınması, nasıl bir duygudur bunu en iyi, hırsızlık olayını yaşayanlar bilir. Bütün o yorgunluklar boşa gidiyor. Biri geliyor, alıyor ve gidiyor. Emeğin değerini bilmeyen, tembel, ukala insanlardır, hırsızların çoğu.
Bir hırsız aslında önce kendinden, hayatından çalar. Bunun farkında değildir. Zamanını, itibarını, güvenini, gençliğini ve geleceğini çalar. Hırsızlık maddi olduğu kadar, manevi de olabilir. İnsanların proje ve fikirleri, hayalleri, sözleri, duyguları da çalınabiliyor. Ülkemizde basit hırsızlık suçu cezası, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır. Hapis cezası, hırsızlık suçu yaptırımı, hırsızlık suçu cezası kapsamına göre değişmektedir.
Bir insanın umutlarını çaldığınızda, çalınacak hiçbir şeyi kalmaz. Vicdan azabı duymayan hırsız, bana aldıklarını verebilir misin? O cesaretin var mı? En başında isteseydin, belki sonuç daha dürüst ve adil olacaktı.
Kuran-ı Kerim’de hırsızlık haram olarak görülmüş cezası açıkça ifade edilmiştir. Çaldıklarını, pişman olup teslim eden hırsızlar da vardır. Pişmanlık duymak, tövbe etmekte güzel bir davranıştır. Çalışarak kazanmak, en doğrusudur.
Emeğin saygı gördüğü insanca bir yaşam için, çalmak değil, çalışmak, helal yollardan kazanmak; insana yakışan davranıştır. Allah doğru ve güzel olan davranışları sever.