Dün yorulduğumuzu ama Aydın ile gurur duyduğumuzu yazmıştım.
10 gün sonra evime kavuşup, işleri de toparladıktan sonra huzurlu bir uyku uyudum.
Funda’nın “Kalk hadi” diye seslenişine uyandım.
Öğlen oldu sanıp fırladım yataktan.
Saate baktım, daha 07.30.
“Bu kadın nasıl oluyor da benle aynı zamanda uyuyup, benden önce uyanabiliyor?” diye söylendim kendi kendime.
Elimi yüzümü yıkayıp, röpteşambırımı üzerime geçirdim.
Funda “Günaydın” deyip yanaklarımı sıktı ve kendi elleriyle sıktığı portakal suyunu tutuşturdu elime.
*
Portakal suyumu yudumlarken, telefonuma mesaj geldi.
Ferhat abi yazımı okumuş, “Gurur duymadığın bişey yok mu?” diye yazmış.
“Var. Olmaz mı?” diye cevap yazdım.
“Onları da yaz” diye ısrar etti.
*
Ferhat abi bak bunları senin için yazıyorum.
Mesela bir süre önce değişen Karacasu Belediye Başkanı ile gurur duymuyorum.
Neden dersen, kendisini ziyaret eden gazetecilere “Basın bizim için bir yük. Size ihtiyacımız yok” dediği için kendisi de bizim için ‘yok’ hükmünde.
Mesela söylemleri ile eylemleri çelişen, hizmet üretmekten çok logo üretmesiyle gündeme gelen Efeler Belediye Başkanı ile de gurur duymuyorum.
Siyasi tanıdıkları veya akrabaları sayesinde liyakati olmadığı halde bürokraside söz sahibi olan, hizmeti millete değil, sadakat beslediği kişilere yapanlarla da gurur duymuyorum.
*
Şimdi Kuşadası’na dönelim.
Sizlere anlatmak istediğim bir olay yaşandı.
24. Altın Güvercin Beste Yarışması’nın Gala Gecesi’nden sonra İstanbul’a gittiğimi yazmıştım.
İşte İstanbul’a doğru yola çıkmadan önce galaya katılan ve bizden önce ayrılan üç arkadaşımın davetlisi olarak Kadınlar Denizi yakınında bulunan isminde ağaç olan bir mekana gittik.
*
Bizi davet eden arkadaşlar kurmuş masayı.
Masanın yanında bir fasıl ekibi, bizimkiler habire istek istiyor.
Biz de dahil olduk.
Bir süre sonra canlı müzik sona erdi.
O sırada yan masadan tanımadığımız biri bir şarkı söylemeye başladı.
Eşlik ettik.
Sonra başka bir masadan başka biri bir şarkı söyledi.
Bizim masadakilerin de sesleri fena değilmiş, bizimkiler de söyledi.
Bir an da hiç tanımadığımız insanlarla şarkılar sayesinde kaynaştık.
Mekandaki hemen hemen tüm müşterilerle birlikte şarkılar söyledik.
*
Denizin kokusu, hepimizin bildiği şarkı ve türkülerle ortamı güzelleştirirken bir kişi İzmir Marşı’na giriş yaptı.
Yunan’a yüzme öğreten milletin evlatları olarak coştuk haliyle ve eşlik ettik.
*
Kapının girişine yakın bir masada rakı içen bir kişi kalktı geldi ve “Hesabınızı ödeyip, kalkın gidin buradan” diye bağırmaya başladı.
Şaka zannettik.
Ne olduğunu anlamaya çalıştık.
Adam öfkeden kudurmuş halde müşterileri kovmaya devam etti.
*
Meğer bu mekanın sahibiymiş.
Kendisi de koyu AK Partiliymiş.
İzmir Marşı’na tahammülü yokmuş.
*
Tüm AK Partili arkadaşlarımı, dostlarımı tenzih ediyorum.
Hepinize ayrı ayrı saygım var.
*
Rakı satarak geçimini sağlayan, rakı içerek kafa bulan, bulduğu kafayla AK Parti propagandası yapan bu densize haddini sizin bildirmeniz gerekiyor.
*
Kimsenin ekmeğiyle oynama niyetim olmadı.
Milletin ekmeği ile oynayana da karşı çıktım.
Kusura bakmayın ama bu kadim milletin, kut’lu zaferine yazılan marşını söyledi diye mekandan müşterisini kovan birinin ekmeği umurumda değil.
Milletimin derin tarihine, Cumhuriyet’e, Cumhuriyetin kurucu değerlerine saygı duymayan birinin mekanına ben gitmem.
Tavsiyemdir, siz de gitmeyin.
GÜNÜN FIKRASI
Bir nikahta imzalar atıldıktan sonra herkes gelin ve damadı tebrik için ayağa kalkar.
İş bu ya tam da bu sırada elektrikler kesilir.
Herkes "aaa" diye tepki verirken damadın annesinin sesi duyulur:
“Daha ilk dakikada oğlumun hayatı karardı”
GÜNÜN TESPİTİ
“..müziğin sesini duymayanlar, dans edenleri ‘deli’ zanneder..” BEN
“..tabi ki arkamdan konuşacaksın.. karşıma çıkarsan seni ‘ciddiye’ almayacağımı biliyorsun..” GÜNÜN SÖZÜ
“..deliler tedavi edilebilir ama ‘salaklar’ asla..” KADINLAR ERKEKLER
“..kadının ‘güzeli’ olmaz.. hanımefendisi olur, zarifi olur, naifi olur.. bunlar varsa zaten dış görüntüsünü de ‘güzel’ gösteren bir ‘aklı’ olur..”