Her şey eskir. Zaman hayatı çürüten bir olgudur aslında. Maddeden düşünceye kadar çürüyüp yok olmayan hiç bir şey yoktur dünyada. Ama hayat bazı şeylere yenilenme imkanı sunmuştur. Yenilenme çürüyen şeyin değişerek, gelişerek yeni bir hal almasıdır. Bu sebepledir ki değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.
İnsanoğlu doğada bu değişime direnen yegane canlıdır. Değişim kontrol altında olursa belki çok fazla sıkıntıya neden olmaz, ama toplumun bir parçası olan birey, toplumun değişmesine mani olamıyorken bu değişime direnmek ne kadar doğrudur muamma. Ama elbette bazı durumlarda bu direniş zaruridir. Değişim kişisel özgürlüklerimize tecavüz etmeye başladıysa ve bu tecavüz “toplum yararına” kılıfıyla yutturuluyorsa iş iyice içinden çıkılmaz bir hal almıştır.
Toplumun her ferdi bu direnişe destek vermeyip aksine teslim olursa yenilenme bir kabusa dönüşebilir. Dünya’nın geldiği son noktada sert ve keskin bir değişim süreci içindeyiz. Bu süreç o kadar keskinleşmeye başladı ki artık sürece direnenler kişisel hak ve özgürlükleri ile tehdit edilmeye başladı.
Kuşkusuz taviz verdikçe bu temel hak ve özgürlükler tek tek elimizden alınıyor ama farkında değiliz. Ve en ağırı da iş artık bizden çıktı çocuklarımıza dayandı. Gözümüzden sakınarak büyüttüğümüz, canını canımızın ötesine koyduğumuz çocuklarımızı tehdit etmeye başladılar. Artık bu değişim sürecinde daha neyimize dokunacaklar bilemiyoruz.
Tabi bu teslimiyet sözlerimden toplumu suçladığım anlamı çıkmasın. İnsan kendi iradesi ve aklı ile bu değişimi istiyor ve kabul ediyorsa sözüm yok. Ama benimde bu değişimi reddetme özgürlüğüm olmalı. Ama bireysel hak ve özgürlükler kanunsuz yollarla, dayatma ve zorlamayla gasp ediliyorsa, oturup düşünmemiz gerek.
Bize yeni dünya düzenini zorla dayatanlar bugün kaybettiklerimizi yarın geri kazanma şansını bize verecekler mi? Çok ince düşünüp doğru kararlar vermemiz gereken bir süreçteyiz. Bugün savaşını verdiğimiz kişisel hak ve özgürlükler, aslında çocuklarımızın geleceği. Her zaman övündüğümüz atalarımızdan bize miras kalan değerlerimizi, çocuklarımıza bırakmak bizim boynumuzun borcudur. Yarın çocuklarımızın, onlara bıraktığımız gelecek için bizden hesap soracaklarını asla unutmamamız gerek.
Lütfen karar verirken meseleyi aşağılayan, laubalileştiren zihniyete aldanmayın. Verdiğimiz karar sadece bugünü kurtarmak adına olabilir ama yarınlara daha aydınlık bakabilmek için her birimizin sorumluluğu var.