Gazeteci, halkla ilişkilerinde okuruna güven vermelidir. İnsanlarımız haberlerde doğruluk aradığı gibi, yorumlarda gazetecinin hür olduğunu bilmeli. Karşılaştığımız dost ve arkadaşlarımız, belediyemiz neden fabrika yapmıyor? Niye istihdam yaratmıyor? diye sorular soruyor. Bunları niye yazmıyorsun hocam diye soruyorlar. Bununla ilgili benden bilgi isteyip, haber yapmamı istiyorlar. Saygı duyulacak bir davranış. İnsanlar bilmediği şeyleri elbette öğrenme hakkı var. Bilmediğin konuda konuşmamak gerekir. Bana yönetilen bu sorularda bir art niyet aramıyorum. Herkes kimsenin beni kullanamayacağını çok iyi bilir. Bizde yeri geldiğinde elimizden geldiğince, Bu sorulara cevap vermeye çalışıyoruz. Her şeyden önce belediye ile devletin görevlerini bilmek ve birbirinden ayırmak gerekir. İşsizlik bir devlet sorunudur. İstihdam yaratmak, belediyelerin değil devletimizin ilk görevidir. Belediye öncelikli görevleri bellidir. Bunların başında, imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı sorunları yer alır. Belediyeler; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık gibi sorunlara da çözüm getirmekle görevlidir. Zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik hizmetleri yanında halkımızın defin ve mezarlıkları, yeşil alanları ağaçlandırma ve park alanları oluşturma, konut, kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor, sosyal işler belediyelerimizin asli görevleri arasındadır. Bir şehrin temizliği yerinde, ışıkları yanıyor ve suyu akıyorsa, Belediye hizmetleri güven veriyorsa, yeterliyse, imarı ile fazla oynanmıyorsa, hizmette ayrım yapılmıyorsa o belediye iyi çalışıyor demektir. Bu kriterleri ölçerek sayın okurlarımız o belediye hakkında olumlu veya olumsuz kararını verebilir. Bizler zaman zaman belediye çalışmalarını yorumlar değerlendiririz. Amacımız yapıcı eleştirilerimizle kentimize yardımcı olmaktır. ** TÜRKİYE’DE HAFTANIN DEDİKODUSU! Siyasetin hizmet aracı olmaktan çıktığını, algı yaratma sanatı haline geldiğini her fırsatta ifade ediyorum. Bir ulusal gazetede çıkan haber dikkatimi çekti. Haberin içeriği ‘OLMAZ BU KADAR’ dedirtecek boyutta. Asparagas bir haber olduğuna inanıyorum. Bu ülkeyi kimsenin dedikodu cenneti yapmaya hakkı yok olsa da, siyasette olmayacak işlerde yok. Can Ataklı imzalı habere göre, sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül gizli bir toplantı yapmış. Habere göre Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın karşısına hangi aday çıkarsa çıksın, YÜZDE ELLİ OY alamayacağını, seçimi kazanamayacağını görünce Eski parlamenter sisteme dönme gereğini hissetmiş, Can Ataklı’nın, saray kaynaklarından aldığı bilgiye göre Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül ile köşkte bir toplantı yapmış.  Cumhurbaşkanı, yazı doğru ise Abdullah Gül’e, AK Parti’den Cumhurbaşkanı adayı sen ol teklifi yapmış. Anayasada küçük bir değişiklik yapalım, güçlendirilmiş, parlamenter sisteme dönelim, Bende AK Partimin başında seçimlere gireyim demiş. Erdoğan’ın hesabına göre, Gül’ün gelişiyle, AK Parti’den kopan Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu da partilerine geri dönecekmiş.. Saadet Partisi’nden dönenler ve MHP ile yüzde elli barajını aşarız. Ve iktidarda kalırız hesapları yapılmış. Bunlar kimin aklına gelir, Allah aşkına? AMA ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ SÖZÜNÜDE UNUTMAYALIM, HAAA.  Siyasiler, sadece ölünün dirilemeyeceğine inanıp her hesabı yapabiliyor.. Olmaz demeyin. Önümüzdeki aylarda, yaşanacak siyasi gelişmeleri duyunca çoğumuzun ağzı açık kalabilir. ÇÜNKÜ, SİYASETTE HERŞEY MÜBAH HALE GELDİ. ** MİLLETİMİZ KESİN ÇÖZÜM İSTİYOR! Son aylarda, kamuoyunda göçmenlere ait sıkıntı ve kuşku yaratan gündem, CORONA VE SELLE GELEN ACI VE ÜZÜNTÜLERİ adeta, geride bıraktı. Millet özellikle Afgan göçmenlerine büyük tepki veriyor. Bunların savaşçı olduğuna, göçmen olmadığına inanıyor. Milletimizin huzurunu bozmalarından kuşkulanıyor. Göçmenleri, Türkiye’nin gerçek beka sorunu olarak görüyor.  Son olarak Van’da şikayet üzerine baskın yapılan 4 katlı bir binada, 78 Afgan göçmen yakalanması, bu işin organize bir şekilde yapıldığını gösteriyor.. Halkın, kuşku duymakta ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Bu işler basit görülmemeli, 20 yıldır Afganistan’da cirit atan Amerika’nın,  NATO’ya, Avrupa Birliği’ne bilgi verme gereği duymadan, dostlarına, müttefiklerini, yüzüstü bırakıp Afganistan’dan ayrılma kararının nedeni hala çözülmüş değildir. Dünya siyasileri bunu, oyun içinde oyun kabul ediyor. Amerika ile omuz omuza savaşmış, içlerinde kadın çocuk bulunmayan bu Afganlı göçmenlerin hepsi de militan kılıklı savaşçıların ta kendisi olduğunu düşünüyorum.. Rusya Başkanı Putin’in Afgan göçmenler için söylediği, “HEPSİDE MİLİTAN KILIKLI BU İNSANLARLA ÜLKEMİN HUZURUNU BOZAMAM” sözleri, ülkemizi yönetenlere ders olmalıdır. Malazgirt Zaferi’nin 950’nci yılı kutlamalarına katılanların, Afgan göçmenlerine karşı sessizliği ürkütücüdür. Türkiye Türklerindir. 950’nci yılını kutladığımız Malazgirt zaferini, Anadolu’ya Türklerin kapısı açıldığı için kutluyoruz. Onun için halkımız “ÜLKEMİZDE AZINLIKTA KALMAK İSTEMİYORUZ” diye tepki veriyor, pankartlar açıyor. Türkiye’nin huzurunu bozamayanların, bu militan göçmenlerle bunu yapmalarına devletimiz izin vermemeli. Daha sert bir tutum ve politikalar ortaya koymalıdır. Dünyanın bıyık altından gülerek izlediği bu göçmenler, ÜLKEMİZİN BİRLİĞİ VE DİRLİĞİNİ BOZAR. UNUTULMASIN ** YOLSUZLUKLAR, DURDURULMALI! Her gün görsel ve yazılı basında yolsuzluklarla ilgili haberleri daha çok görmeye başladık. Karanlık çevreler bulanık suda balık avlamak istiyor. İnsan kaçakçıları, uyuşturucu kaçakçılarının yanında imar yolsuzluklarına haberleri hepimiz okuyoruz. Sel felaketinde yaşadığımız acılar, imar yolsuzluğunun sonucudur. Doğa adeta insanoğlundan öç alıyor. Yaptıklarımızın cezasını çekiyoruz. Son olarak sağlık alanın da Sayıştay tarafından tespit edilen yolsuzluk, dudak uçuklatacak soygun boyutunda… Sayıştay, kanser ilaçlarının gümrükten giriş fiyatı ile satış fiyatı arasında 46 kat fark tespit etmesi inanılmayacak bir yolsuzluk boyutudur. Bu ilacın normal fiyatı 300 lira iken hastanelere, hastaya 20-30 bin liraya satıldığını tespit etmiş. Şirketlerin gümrükten giriş fiyatı ile şirketin satış fiyatı arasındaki farkın YÜZDE 4 BİN 530 KAR MARJI İLE SATILDIĞI iddiaları devletimizi soymaktır. Milletimizi soymaktır. Bu tür tespitlerde suçlular, himaye görmemeli en ağır şekilde cezalandırılmalı. Herkes Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu hatırlamalıdır. Herkes “BİRBİRİMİZE YARA ALDIRARAK BİR YERE VARAMAYACAĞIMIZI” bilmeli, öğrenmelidir.