Doğal kaynakların bilinçsiz ve kontrolsüz kullanımı, ekosistemler üzerinde baskılar yaratmakta ve bu baskılar ile ekosistemlerin sağlıklı işleyişinin devamlılığı konusunda riskler artmaktadır. Ekosistemlerin sürdürülebilirliğinin devamlı kılınabilmesi için bu kullanım temelli baskıların yarattığı risklerin ortadan kaldırılması gerekir. O nedenle ekosistemlerin sürdürülebilirliğini tehdit eden ekolojik risklerin doğru ve etkin bir şekilde tespit edilmesi önemlidir.
Yanlış kullanıma ekosistemlerin verdiği tepkiler sonucu ise çevre sorunları ortaya çıkmaktadır. Ekosistemde bozulmalar günümüzde erozyon, kuraklık, yangın gibi çevre sorunları başlığı altında yerel, bölgesel ve küresel ölçekte devam etmektedir. Ekosistemler üzerinde belirleyici etkileri olan bu çevresel olay ve süreçler, küresel değişimlere paralel olarak çok daha hızlı değişerek ekosistemler üzerindeki baskılarını daha da arttırmaktadırlar.
Ülkemizde ekolojik baskıların en yoğun gözlemlendiği alanların başında, sahip olduğu yoğun sosyo-ekonomik faaliyetlerden dolayı Büyük Menderes Havzası gelmektedir. Büyük Menderes Havzası için ekolojik riskin belirleyicisi olabilecek çevresel süreçlerin başlıcaları erozyon, kuraklık, orman yangınları, net birincil üretimde azalmadır. Söz konusu çevre sorunları alan dahilinde toprak kaybı, tarımsal verimin düşmesi, orman varlığının azalması, biyoçeşitliliğin düşmesi gibi sonuçlar doğurmaktadır. Türkiye yüzölçümünün yüzde 3.2’sini oluşturan Büyük Menderes Havzasının sınırları, alan büyüklüğü sırasına göre Denizli, Aydın, Uşak, Afyon, Muğla, İzmir, Isparta, Burdur, Kütahya ve Manisa illerini kapsamaktadır. Havzada toplam 1209 yerleşim merkezi mevcuttur. Yüksek verimli topraklara sahip olan havzada en yaygın ekonomik faaliyet tarımdır.
Sanayi ve turizmin de gelişmiş olduğu bölge göç eden nüfus için önemli çekim noktalardan biridir. Giderek artan nüfusun ekosistem üzerinde yarattığı baskı ise erozyon, kuraklık, yangın, verimlilik azalması, nüfus değişimi, arazi kullanımı, arazi örtüsü değişimi olarak havzada görülmektedir.
İstanbul Teknik Üniversitesinden M.A.Erdoğan 2012 yılında Büyük Menderes Havzası için erozyon-yangın-ortalama net birincil üretim-nüfus yoğunluğu-alan kullanımı/arazi örtüsü değişimi kriterlerine göre ekolojik risk analizi yöntemi geliştirilmesi çalışması yapmıştır. Bu çalışmada elde edilen genel ekolojik risk değerlerine göre Büyük Menderes Havzası sınırları dahilinde en yüksek ekolojik risk değerlerine sahip alan Didim ilçesi olarak tespit edilmiştir. Genel ekolojik risk değerleri bakımından bu ilçeyi sırasıyla Denizli, Aydın, Uşak il merkezleri ve Çivril, Söke ve Nazilli ilçeleri takip etmektedir. Havza genelindeki ekolojik risk değerleri yüksek çıkan alanlar genelde nüfus yoğunluğu yüksek ve hızlı artış gösteren alanlardaki kontrolsüz ve plansız alan kullanımları kaynaklı olduğu görülmüştür. Büyük Menderes Havzası genelinde 1985 ve 2010 yılları arasında nüfus yoğunluğu km2'de 61,13 kişiden 80,36 kişiye yükselmiştir. Bu yükselişte en yüksek değer yüzde 605 artışla Aydın Didim İlçesinde görülmüştür. Nüfus artışı, arazi kullanımında tek yönlü değişimi arttırarak özellikle ekosistem üzerine baskı yaratan erozyon, yangın ve verimlilik gibi birçok sürecin etkilerini de arttırmaktadır. Kuraklık, havzada kıyı bölgelerden iç bölgelere ve güneyden kuzeye doğru ilerledikçe artmaktadır. Yangın risk alanları olarak Nazilli- Kuyucak-Buharkent yol hattı ve çevresi, Söke çevresi, Koçarlı güney bölgesi, Denizli merkezi çevresi ve Denizli İli Akköy doğusu ön plana çıkmıştır.
Alan kullanımı/arazi örtüsü risk değerlendirmesi sonucunda Büyük Menderes Havzası doğal alanları içinde Büyük Menderes Deltası ve Dilek Yarımadası Milli Parkı ilk sırayı almıştır. M.A.Erdoğan’ın yaptığı çalışmaya bakıldığında havza genelindeki ekolojik riski yüksek olarak tespit edilen alanlarda genel olarak şu sorunlar tespit edilmiştir: Yüksek nüfus artışı, beraberinde alan kullanımı/arazi örtüsü sınıflarında hızlı ve yoğun değişimlere neden olmuştur. Söz konusu bu tek yönlü değişim hızlı, kontrol dışı ve planlamadan yoksun bir şekilde halkın kişisel tercihlerine bırakılmış yanlış alan kullanımlarıyla olmaktadır.
İstanbul Teknik Üniversitesinden Prof. Dr. H.E.Tunçbay 2017 yılında Büyük Menderes Havzası Ekolojik Sorunları ile ilgili bir çalışma yayınladı.
Bu çalışmada “erozyon” şiddet gruplarına göre Büyük Menderes Havzasının yüzde 50’sinin düşük erozyon, yüzde 33'nün orta derecede erozyon, yüzde 11'nin şiddetli erozyon, yüzde 4’nin çok düşük erozyon, yüzde 2’nin çok yüksek erozyon grubunda olduğu görülmektedir. Havzada özellikle eğimin yüksek olduğu ve bitki örtüsünün zayıf olduğu bölgelerde erozyonun çok şiddetli olarak tespit edilmiştir. Bu alanların başlıcaları, Denizli Beyağaç ilçesi batısında, Denizli Babadağ ilçesi güneyinde, Aydın İncirliova ilçesi kuzeyinde ve Afyonkarahisar Dinar ilçesi kuzey doğusunda kalan bölgelerdir. UNESCO'nun kuraklık sınıflarına göre ise Büyük Menderes Havzasının yüzde 64’ü orta kurak, yüzde 33’ü az kurak, yüzde 3’ü kurak olmayan alanlardan oluşmaktadır. Havzada güneyden kuzeye ve kıyıdan iç kesimlere doğru gidildikçe kuraklığın arttığı görülmüştür.
Havzada en fazla yangın riski içeren arazi örtüsü sınıfı zeytinlik ve meyve bahçeleri olarak ortaya çıkmıştır. Büyük Menderes Havzası için geliştirilen bütünleşik ekolojik risk modeli sonuçları havzanın orta kesimlerinin ve Aydın ilinin kuzeyine gelen bölgelerin ekolojik risklere çok daha fazla açık olduğu, güney ve kuzey doğu bölgelerinde ise nispeten daha az bir riskin söz konusu olduğunu göstermiştir. Havza geneline bakıldığında havza yüzölçümünün yüzde 41.32’de düşük, yüzde 36.30’de orta, yüzde 8.22’de yüksek seviyelerde ekolojik riskler hakimdir. Prof. H.E. Tunçbay çalışmasına göre Büyük Menderes Havzasının yüzde 50’de orta ve üstü erozyon, yüzde 65’de orta ve üstü kuraklık, toplamda da yüzde 45’de orta ve üstü ekolojik risk söz konusudur.
Bu risklerin özellikle havzanın belirli bir bölgesinde odaklanmış olması ekolojik açıdan konunun göründüğünden çok daha ciddi boyutlarda olabileceğine dikkat çekmektedir. Üst havzada oluşan bu yüksek riskin alt havzada özellikle de Büyük Menderes Deltası, Dilek Yarımadası Milli Parkı veya Bafa Gölü Tabiat Parkı gibi ülkemizin ekolojik açıdan en zengin ve bir o kadar da hassas ekosistemleri üzerinde yapacağı olumsuz etkileri düşündürücüdür.
2021 yılına geldiğimizde Büyük Menderes Havzasında yaz ve kış yağışları azaldı, yaz ve kış maksimal-minimal-ortalama sıcaklıklar arttı, kuraklık arttı, Büyük Menderes Nehrinde su akışı daha önce hiç olmadığı kadar azaldı, balık ölümleri arttı, nehir içinde neredeyse hiç bir canlı kalmadı, tarımsal sulama minimale indirildi, havzada yetişen tüm tarımsal ürünlerde kalite ve verimde ciddi azalmalar yaşandı, üreticiler büyük gelir kaybına uğradı. Küresel iklim değişikliğinin yarattığı bu sonuçlara, yanlış planlama-programlar-tercihler sonucu havzada tarım alanları giderek azalıyor. Her geçen yıl yangınlar ve erozyonlar artıyor, havzada doğal alanlar ve bioçeşitlilik azalıyor. Sonuç olarak ise Büyük Menderes Havzasında ekolojik riskler giderek artıyor, havza yaşanmaz hale geliyor.