Şükür, bizleri şerefli ve mükemmel bir varlık olarak yaratan, çeşitli kuvvet ve kabiliyetlerle donatan, varlık aleminin sayısız nimetlerini önümüze seren Rabbimize tazimde bulunmak ve nimetlerine karşı şükran borcumuzu yerine getirmektir. Yaratanımıza karşı yaptığımız şükrün sonucunda dünya mutluluğunu elde etmenin yanında Ahiret mutluluğu da söz konusudur.
Bizi yaratan ve yaşatan Rabbimiz (cc)'in bizlere ihsan ettiği nimetler sayılamayacak kadar çoktur. İbrahim sûresi 34. âyette şöyle buyuruluyor: "Eğer Allah'ın nimetini saymak isterseniz sayamazsınız."
Şükretmek; nimeti ve iyiliği anmak, sahibini övmek ve nimete karşılık hizmet etmek demektir.
Şükürde üç unsur vardır: İlki, nimeti vereni, yani nimetin Cenab-ı Allah'tan (cc) geldiğini bilmek, İkincisi nimetleriyle duyulan memnuniyet ve coşkuyu ifade etmek, Üçüncüsü, nimeti bahşedenin arzusuna göre sarf etmektir. Allah'ın nimetlerini O'na taatte ve hizmette kullanmak, isyan yollarında telef etmemektir. Bu üç unsuru kapsayan bir şükrün azabı uzaklaştıracağını Allah Teala şöyle beyan ediyor.
- "Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir." (Nisa 147)
Biraz düşündüğümüz zaman anlamaktayız ki, Cenab-ı Allah’ın bize vermiş olduğu maddi ve manevi birçok nimeti var. Bütün nimetler ise, bir şükür ister. İşte bu nimetlere sadece dille şükür yeterli değildir. Bize verilen malın şükrünü zekat ve sadaka vermekle yerine getirebiliriz. Gözümüzün, kulağımızın, bedenimizin şükrü bize verilenleri Allah’ın istediği doğrultuda kullanmaktır. Öğrendiklerimizi başkalarına aktarmak ilmin şükrüdür. Yaşadığımız hayatın şükrü ise Yaratanımızın emirlerine ve yasaklarına uygun bir hayat sürmektir. Rahman suresinde Yüce Rabbimiz bizlere verdiği bazı nimetleri hatırlatıp otuz bir yerde “O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz” (Rahman 13) diyerek, biz kullarını nimetleri hususunda uyarmaktadır.
Muğire b. Şube anlatıyor: "Resulüllah (sas) ayak ları yoruluncaya kadar geceleri kalkıp namaz kılardı. Kendisine: Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetti (niye kendini bu kadar hırpalıyorsun?) denildiğinde: "Şükredici bir kul olmayayım mı?" diye cevap verdi. " (Buhari: Teheccüt 16)
Allah Teala'nın bize olan en büyük nimeti İslam Dini'dir. Bu nimet ahiret hayatının da ebedi nimet lerini elde etmeye vesiledir.
Yüce Mevla'nın bizi insan olarak yaratması, anlamak için akıl, görmek için göz, işitmek için kulak ihsan etmesi hep birer nimettir. Cenab-ı Hakk bu konuda şöyle buyurmuştur: "Şükreder siniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi." (Nahl 78)
Ya, bir günde en az binlerce defa alıp verdiğimiz ve hayatımızı devam ettirdiğimiz nefesler birer nimet değil midir? Bir an için bunlardan mahrum kaldığımızı farz etsek de gözümüzü kapayıp, kulağımızı tıkasa, nefes alamasak dünya bize zin dan olmaz mıydı?
Kitabımız Kur'an-ı Kerim herkesin anlaya bileceği açık nimetlerden bazılarını şöyle zikreder: "İnsan yediğine bir baksın (nasıl) biz suyu döktükçe döktük. Sonra toprağı güzelce yardık. Orada bitirdik: tane(ler), üzümler, yoncalar, zeytinler, hur malar, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyvalar ve çayırlar, sizin ve hayvanlarınızın geçimi için." (Abese 24-32)
Her kim bir şeyi yaratıldığı gayenin dışında ve Allah'ın rızasına uygun olmayan bir yönde kullanırsa Allah'ın nimetine nankörlük etmiş olur.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmuştur. "Hatırlayın ki Rabbiniz size: eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) arttıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir." diye bildirmiştir. (İbrahim 7)
Bu kadar çok nimetlere sahip kılınmış bulunan insanın, Allah Teala'ya şükretmesi farzdır. Kul, şükretmekle elindeki nimetlerin de zevalini önle miş olur. Bu gerçek, hepimizin sıkıca sarılmamız gereken prensiplerden birisidir.
Allah Teala, şükrünü ifa ederek nimetlerinden faydalanmamızdan razı olmakta ve ibadet ecrini de vermektedir. Peygamberimiz (sas) şöyle buyurdu: "Şükürle yiyen kimseye, sabreden oruçlunun sevabının bir misli vardır."(Kütüb-ü Sitte Muhtasar c.17, s. 176.) "Hakikat şu ki, Allah Teala kulunun yiyip sonra O'na karşı hamdetmesinden ve bir şey içip, içtiğine mukabil O'na hamdetmesinden elbette hoşnut olur."(Riyazü's Salinin Tercemesi c.3, s.866.)
Nimetlerden, Allah'ın meşru kıldığı sınırlar çerçevesinde bol bol faydalanacağız ve onları verenin yolunda rızası doğrultusunda kullanacağız. İnşallah böylece Allah'ın rızasını kazanacağız. Şükrün ölçüsü kanaat etmek, bulunduğu hale rıza göstermektir. Şükürsüzlüğün ölçüsü ise hırstır, israftır, hürmetsizlik ve Allah’a isyandır. Bizi varlıklar içerisinde en şerefli yaratan, yaratılışımızı güzelleştiren, bize düşünebileceğimiz aklı, idrak edeceğimiz gönlü veren, nimetlerin en büyüğü iman ile bizi şereflendiren ve bizleri Sevgili Peygamberimize ümmet yapan Rabbimize sonsuz şükürler ediyor, verdiği bütün bu nimetleri tamamlamasını O’ndan niyaz ediyorum.