Cumhurbaşkanı seçimlerine daha 2 yıl var. İttifaklar, birbirine algı ile yıpratma mücadelesi peşinde koşuyor. Seçimlere uzun süre kalmasına rağmen algı yaratma çalışmaları şimdiden başladı. CHP, Ekmeleddin İhsanoğlu ile büyük bir tecrübe yaşadı. Nasıl yanlış yaptığını gördü de ders aldı mı bilmiyorum? CHP’nin böyle davranmasının altındaki gerçek, sağ oyları bölebilir miyim anlayışı hesapları yatıyor. Sağdan oy almayan hiçbir CHP’li adayın seçim kazanma şansı yok. Neden?  Çünkü Türkiye’de seçmen profiline baktığımızda yüzde 70’e yakını sağ (demokrat, muhafazakar, milli görüş ekseninde) seçmen var. O zaman, nasıl alacaksın seçimi? Onun için CHP’nin sağdan ve Kürtlerden oy alacak bir adaya ihtiyacı var. Veya HDP ile yapacağı gizli veya açık bir ittifaka ihtiyaç var. Geçen gün ortaya atılan bir haberde Kemal Kılıçdaroğlu’nun, eski AK Partili bakanlarından Mehmet Şimşek’le Cumhurbaşkanlığı adaylığı için görüştüğü haberi basına düştü. Haber, CHP ve İYİ Parti kanadında ilgi ve tepki ile karşılandı. Neyse ki hemen uzun zaman geçmeden haber, bizzat Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yalanlandı. Dillerde fazla dolaşmadı. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı seçimleri için sadece 4 adayı olabilir diye düşünüyorum. Bu isimler Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’dur Her adayın hesabı kitabı yapılır...  Bunlardan sağdan en çok oy alabilecek aday Millet İttifakı’nın adayı olur. Yeni bir Ekmeleddin İhsanoğlu arayışı, Millet İttifakı’nda 2’nci hüsranı yaratır. ** BU GELİŞMELER KORKUTUCU! Şu Suriyeli ve Afganlı mülteciler resmen milletin kimyasını bozdu. Avrupa Devletleri arka arkaya açıklamalar yapıyor. Afganlı ve Suriyeli mülteci istemiyoruz diye avaz avaz bağırıyor. Neden? Çünkü, bu gençler annesini, babasını, ailesini çocuklarını ölüme terk edip gelen, kaçan Taliban’a karşı savaşan, Amerika askerleri ile omuz omuza savaşan çoğu Afgan askerleri olan mültecilerin birer el bombası olduğunu inanıyor da ondan. Kendi milletimize gençlerimize iş bulamazken, milletin huzurunu bozmaya ne gerek var? Çevremizdeki devletlerin hangisi ülkemizin huzur içinde yaşamasını istiyor. Hepsi de Türkiye’yi nasıl karıştırırız hesabı yapan saatli bomba. Eğer bunları dış ülkelerin yapacağı maddi destek için yurda girmelerine izin veriyorsak, Bu davranış vatana ihanete eşdeğer değil mi? Perşembe günü Ankara Altındağ’da göçmenlerin öldürdüğü bir Türk genci olayından sonra yaşanan gelişmeler ürkütücüdür. Suriyeli ve Afganlı göçmenler omuz omuza Türklerle çatışmışlardır. Polislerimiz bu olayı güçlükle yatıştırmıştır. O katil 2 Suriyeli cinayeti işlemeden birkaç dakika önce telefonla öldürdükleri Türk gençlerimize mesaj çekip ne diyorlar? - “Bekleyin geliyoruz bakın gelince size neler yapacağız.” Bu itler bu gücü kimden alıyor da bizi ülkemizde tehdit ediyorlar? Bunlar hepimizi düşündürmeli. Bu olaylar her zaman böyle yatışmayabilir. O zaman neler olur neler. Belki, oluyor da bunlar halkımıza yansıtılmıyor Bu işin kısa sürede sonu NEREYE VARIR.. “MEMLEKETİNİ SEVEN, HER AKLI SELİM BUNU, DÜŞÜNMELİDİR” ** SICAKLAR, YANGINLAR VE SELLER! Ajanslar resmen açıkladı, “DÜNYAMIZ SICAKLAR VE YANGINLAR DÖNEMİNE GİRDİ” dedi. On yıl önce Dünyamızın, 2030 yılına kadar 1,5 derece ısınması beklenirken, ne yazık ki dokuz yıl önceden dünya bu ısınmayı yaşamaya başladı. Tüm dünya basını yerel sorunları unuttu. Dünyamızın yaşadığı yangınları, sıcakları ve yaşanılan sel baskınlarını konuşuyor. Hepimizde yaşanılanları dehşet içinde izliyoruz. Sanki, kıyametin alametleri de değişti. Yakın gelecekte dağlar heyelan sonunda kaymaya başlarsa ne yaparız? O zaman şehirler, çamur altında mı kalacak? Şimdiden düşünmeliyiz. Sıcaklar, yangınlar seller sadece bizde yaşanmıyor. Dünyanın çeşitli bölgelerinde bu olumsuzluklar yaşanıyor. İtalya 48 derece ile Avrupa’da rekor kırılmış. İnsanoğlu evsel atıkları temizleyemez duruma gelmiş. Böyle vurdum duymaz bir dönem yaşanıyor. Hani bir şarkı var ya, “KAPILDIM GİDİYORUM BAHTIMIZ RÜZGARINA” diye Dünyamız da bu sorumsuz insanoğlu sayesinde, bahtının rüzgarına kapıldı gidiyor. BAKALIM NEREYE KADAR GİDECEK! ** YOLSUZLUK, ADALETSİZLİK OLAYLARIN TEK NEDENİ! Her geçen gün yaşanılan sel olaylarının nedenleri ortaya çıkmaya başladı. Özellikle Kastamonu Bozkurt’taki sel olaylarında 50’ye yakın can kaybının sebep olanların görevini kötüye kullanan kamu görevlileri olduğunu görüyoruz.     Bir düşünün, Zamanında yağan aşırı yağmurlardan şehir içinden geçen SEL SULARININ 1500 metre genişliğinde bir dereden geçtiğini gördük. Demek ki yıllar öncede böyle afatlar yaşamışız. Peki, biz ne yapmışız? Bu 1500 metre genişliğindeki dere yatağını, 400 metreye düşürmüşüz. Adeta doğaya meydan okumuşuz. Dere yatağını imara açıp, milletin mezarını kazmışız. Bütün belediyeler böyle yapmıyor mu? Özellikle Karadeniz şehirlerindeki seller, dere yatağındaki evleri yıkıp geçmiyor mu? Ülke menfaatleri, toplum menfaatleri düşünülmediği sürece bu işler maalesef böyle DEVAM EDECEKTİR. MİLLET ONUN İÇİN, HAK - HUKUK - ADALET DİYOR!