Kadınlar voleybol oynayınca gözlerini açıp, ülkeye mülteciler akın ederken ve ülkenin ormanları yanarken gözlerini kapatanlara karşı aristokrat kimliğimden uzaklaşarak kötü konuşuyorum.
Kendilerine “Ateşin çocukları” diyen gerçekte vatan haini ve ne çocukları olduğunu hepimizin bildiği bu kansızların yaktığı ormanlarımızı gördükçe içim acıyor.
İnsana zarar verene nasıl ağır cezalar veriliyorsa, ağacı yakanlara da en ağır cezalar verilmesini savunanlardanım.
Ormanda bulunan her ağacın, her bitkinin, her hayvanın canı insanın canı kadar değerlidir çünkü.
*
“Yazının başlığıyla bunların ne alakası var?” dediğinizi duyuyorum ama kendimi tutamıyorum.
Yazmak istediğim konu geçen haftalarda CHP’nin Nazilli’deki kongresinin devamı aslında.
Bu konuyla ilgili kendi gözlemlerimi yazmıştım.
Eleştirdiğim insanların da cevap hakkı var ve ben buna saygı duyuyorum.
Şimdi benim gözlemlerime ve eleştirilerime katılmayanlara söz hakkı verdim.
*
Serkan Sevim ile arkadaş olduğumu ve bunun ilçe başkanı olmadan önce başladığını önceki yazımda belirtmiştim.
İlçe Başkanlığı görevi 11 yönetim kurulu üyesinin istifası ile son bulmuş ve ben 11 kişinin başkaları istediği için istifa ettiğini iddia etmiştim.
İstifa eden arkadaşlardan bazıları aradı ve bunun gerçek olmadığını söyledi.
Aynı şekilde İl Başkanı Ali Çankır’ın kongre salonunun kapısında beklemesini de eleştirmiştim.
Ali Çankır da, bunun benim salona giriş saatim olan 15.30 sıralarında tesadüfen olduğunu, kendisinin aşağı indiğinde birkaç muhtarın orada olduğunu ve onların daveti ile kapıda oturduğunu söyleyerek taraf olduğu iddialarını reddetti.
*
İstifa eden yönetim kurulu üyeleri özetle, “Kimsenin bizi ‘hadi istifa edin’ diye telkin etmesine gerek yok. Zaten Serkan Sevim yaptığı uygulamalarla her şeyi kendisi hazırladı ve istifalar geldi” dedi.
*
Peki sonradan siyasetçi olan Psikolog Serkan Sevim’in hataları neydi?
*
İlk sıkıntılar CHP İl Kongresi sürecinde başladı.
İddiaya göre Serkan Sevim, Kurultay Delegeliği konusunda yönetimle istişare etmeden kendi başına karar verdi ve bu çok büyük sıkıntı yarattı.
Yönetim kurulu üyeleri yok sayıldıklarını düşünerek tepki gösterdiler, ancak başkan her türlü siyasi sorumluluğu kendisinin aldığını söyledi ve konunun üzeri kapatıldı.
Tabi ki bu durum hem milletvekilleri, hem de il yönetimi ile Nazilli İlçe Yönetiminin arasındaki bağların kopmasına neden oldu.
*
Serkan Sevim’in eleştirildiği bir diğer konu da yönetim kurulu üyeleri ile arasındaki bağları kuvvetli tutması ve birlik beraberliğin pekiştirilmesi adına hiç bir şey yapmadığı iddiası.
Bu iddiada bulunanlar “Bizlerle kişisel ilişkilerini geliştirmek adına hiç bir program yapmadı. Mesela bir gün dahi arayıp ‘hadi gel akşam dışarıda bir çay içelim’ demedi. Partiye gelirsek, programa katılırsak görüştük onun haricinde birbirimiz için yoktuk. Bu yönetim kurulu toplantılarında bile dile getirildi. ‘Başkanım neden bizi arayıp da bir çay içelim, iki sohbet edelim demiyorsunuz’ dendiğinde cevabı ‘Ben akşama kadar partide gereken mesaimi yapıyorum geri kalan zamanımı çocuklarıma ayırıyorum’ Tabi bunlar ikili ilişkilerin gelişmesi ve yol yürüdüğünüz arkadaşlarınızın motivasyonu konusunda hep eksik kaldı” dedi.
*
Yönetim kurulu üyelerinin kendi mahallelerinde programlar yapıp “Üyeyle, delegeyle ve vatandaşlarla biraya gelelim” önerilerini hep kulak ardı etti iddiaları başka bir hatası olarak görülebilir.
*
Yönetim Kurulu Üyeleri Serkan Sevim’in Nazilli dışındaki yani Didim, Köşk, Kuşadası gibi ilçelerdeki programlara katılmasını eleştiriyor ve bunu kendisine “Oralarda olmanın Nazilli’ye ne kadar katkısı olacak” diye sorduklarında “Ben her yerde olurum arkadaşlar” diyerek konuyu kapattığını söylüyor.
Bu durum da yönetim kurulu üyeleri arasında, “Başkan parti için değil, kendi hedefleri için reklam çalışması yapıyor” algısına neden olmuş.
*
O dönem basından sorumlu yönetim kurulu üyesi olan Erkan Acahan’ın anlattıkları da ilginç aslında.
Hatırlarsınız belki pandeminin ilk başladığı zamanlarda bir tweet nedeniyle Nazilli’de gözaltına alınmıştım.
Erkan Acahan bunu hatırlattı ve “Abi senin Nazilli de duruşman var. Herkes orada ben yokum. Neden çağrılmadığımı sordum. ‘Aceleye geldi’ diye cevap verdi. Sonra Nazilli basınını Kuşadası’na dalma etkinliğine götürdü, yine ben yokum. Basından sorumlu olarak neden çağrılmadığımı sorduğumda ‘Özel program’ dedi ama o özel programda Kadın Kolları Başkanı Gamze Arslan ve Örgütten Sorumlu Başkan Yardımcısı Naim Atmaca oradaydı. Sonra 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olayını yaşadık. Kutlama normalde pazar gününe denk geliyordu fakat pandemi yasaklarından dolayı cuma günü yapılmış. Davet başkana gelmiş, neden çağrılmadığımı sordum ‘Ben seni çağırmak zorunda değilim’ dedi. Yani ben istifa etmeyeyim de kim etsin” dedi.
*
Asıl ipleri koparan da en son Meclis Üyeleri görevlendirmeleri olayı olmuş.
İstifa eden Yönetim Kurulu Üyeleri görevlendirmeler de değişiklik yapılacağını basında çıkan haberler sayesinde öğrendiklerini iddia ederek, “Eğer bu haber çıkmamış olsaydı bizden gizlenerek bu olay konuşulmadan yönetimde geçirilecekti. Tabi basında haber çıkınca toplantıda bu konu gündeme geldi. Doğal olarak bunun yönetim kurulunda konuşulması gerektiğini ve yönetimin kimlerin nerede görev alacağı konusunu bilmesi gerektiğini ısrarla söyledik. Kendisi de asla bunu bizlerle paylaşmayacağını, yine her zamanki gibi tüm sorumluluğun kendisine ait olduğunu söyledi. Meclis toplantısına kadar 8-10 gün gibi bir zaman vardı. Tüm yönetim kurulu üyeleri ve birçok meclis üyesi bu hareketin doğru olmadığını anlatmaya çalıştıysa da maalesef geri adım atmadı. İstifalarımız birilerinin isteği ile değil, Serkan Sevim’in bizi yok sayarak kararlar alması nedeniyle oldu. Kimsenin güdümünde değiliz” dediler.
*
Şimdi sevgili Serkan Sevim, dost acı söyler.
Sen de benim dostumsun.
Yapılan eleştiriler bunlar.
Ben halen senin aldığın oyun önemli olduğunu, kongrenin kaybedeni olmadığını ve önünde uzun bir siyasi yaşam olduğunu düşünüyorum.
Siyaset hayatın bir parçasıdır ve demokrasilerde tek başına yönetmek diye bir şey olmaz.
Bundan sonraki siyasi hayatında tüm bu eleştirileri göz önüne alarak hareket etmen, çoğulcu demokrasiye inanan biri olarak inandıklarına aykırı hareket etmemen gerekir.
Aksi takdirde söylemleri ile eylemleri farklı insanlar kategorisinde yerini alırsın.


GÜNÜN FIKRASI

Kadın tutturmuş:
“Kocacığım beni lüks bir lokantaya götür. Güzel bir akşam yemeği yiyelim” diye.
Adam bakmış kurtuluş yok, karısının dediğini yapmış.
Kahvelerini de içtikten sonra, garson hesabı getirmiş.
Kadın:
“Kocacığım teşekkürler. Kalkalım mı ne dersin?” demiş.
Adam dertli dertli konuşmuş:
“Hanım benim biraz bulaşığım var. Sen bekleme”


GÜNÜN TESPİTİ

“..en acımasız katil, ‘umudunuzu’ öldürendir..”

BEN

“..bencil değilim de ‘kendime’ zaafım var..”

GÜNÜN SÖZÜ

“..korkarak yaşarsan, her duvarın dibinde gölge görürsün..”

KADINLAR ERKEKLER

“..eğer bir kadın ağlıyorsa, yanına yaklaş, yanağını okşa ve ‘hadi kalk sana ayakkabı ve çanta alalım’ de..”