Büyük fikir adamı, mütefekkir merhum Nureddin Topçu’nun vefatının 46. Yıldönümü vesilesiyle kıymetli fikir adamı, yazar D.Mehmet Doğan’ın daha evvel yazdığı makaleyi siz değerli okuyucularıma arz etmek istiyorum. D. Mehmet Doğan’ın yazısı şöyle: 20. yüzyılımızın büyük düşünürü Nureddin Topçu döneminin aynası olmakla kalmamış, bütün zamanlara hitab edebilecek kalıcı fikirler ortaya koymuştur. Onun fikirleri bize ideal verir, harekete yöneltir, hakikat arayışına zorlar. “Hayatla barışmayan ve kendi ruhunun tabiî izlerinde yürüyerek dışarıdan aldığı duygularla çarpışmayı kabul eden irade adamları bize yol gösterecektir” diyor. 1928’de yurtdışına tahsil maksadıyla gönderilen ikinci grupta yer alan Nureddin Topçu, 1934’te felsefe doktorasını tamamlayarak Türkiye’ye dönüyor. Lise öğretmeni olarak görevlendiriliyor. İzmir’de sürgündeyken 1939 yılı şubat ayında (30 yaşında) Hareket dergisini yayınlamaya başlıyor. Matbuat Kanunu’nun süreli yayın yapma alanını daralttığı bir dönemde İzmir’de yayınlanır görünen ve fakat İstanbul’da basılan Hareket dergisi Cumhuriyet devrinde bir zamandır imkânsız kılınmış fikrî muhalefetin ilk örneği oluyor. Topçu’nun Hareket’in ilk sayısında yer alan yazıları derin felsefî temellere işaret ediyor ve güçlü bir dinî-menevî arkaplan ortaya koyuyor. Nureddin Topçu’nun Atatürk’ün ölümünden üç ay sonra, 1939 şubatında yayınladığı iddiasız görünümlü, kendinden kapaklı 32 sayfalık dergisi Hareket, Cumhuriyet döneminde fikrî muhalefetin gözden kaçırılmış güçlü bir başlangıcı olarak görülmelidir. Dergide, Türkiye için yeni bir rönesans (oluşum, diriliş) gerektiği ve batılılaşmanın böyle bir gelişmeyi gerçekleştirmek için icab eden şartları sağlamaktan uzak olduğu açıkca ifade ediliyordu. Bunun yanında, Topçu’nun müstear imzalarla yayımladığı yazılarda, tek parti rejimine yönelik tenkitler de dile getiriliyor. [MEHMET DOĞAN: İki Yol Açıcı Nureddin Topçu ve Necip Fazıl -] Topçu'nun ilk yazıda (Rönesans hareketleri) ortaya koyduğu batı sistemi eleştirisi, içeride aşırı ölçüde yüceltilmiş olan batılı değerlerin eleştirisidir aynı zamanda. "Müsbet ilim"i tek gerçek "mürşit" olarak ilan eden pozitivist yöneticilere, bel bağladıkları zihniyetin idealsizliği, temelden çürük olduğu ve sömürgeciliğe hizmet ettiği belirtilmektedir. “En hakiki mürşit” olarak bağlanmamız emredilen “müsbet ilim”in rol ve fonksiyonu hakkında en azından tereddüt uyandıran bu sözlerden sonra Topçu, Avrupa’nın yapamayacağı rönesansı, bizim gerçekleştirebileceğimizi şöyle ifade ediyor: “Avrupa medeniyetinin içine girmiş olan ve Avrupa haritasının dışında bulunan bizim gibi bir millet asrımızın rönesansını kendinden bekleyebilir. Bu rönesansı yapmamızı mümkün kılan en esaslı şart Avrupa haritası dışında, avrupalılık hırsına ve hodgâmlığına bürünmekten uzak kalmamızdır. Yaratılacak kıymetleri şu veya bu milletin tarihinden değil, hakikatin hazinesinden alabilmek hürriyetin kazanabiliriz.” Hareket dergisi daha başlangıçtaki muhtevasıyla, Cumhuriyet devrinin hâkim fikir çerçevesinin dışında bir yayın olarak dikkati çekiyor. Dinin ve dinî muhtevalı düşüncenin dışlandığı bir dönemde, dinî bir yayın olmayan Hareket mecmuasının muhteva olarak manevî-ruhî-dinî bir arkaplana sahip olduğu görülebilmektedir. Nureddin Topçu, hareket felsefesinden yararlanmakla beraber, kendine mahsus fikir yoğunluğu ile dikkati çeken, bu topraklarlarda yaşanan tarih üzerinden millî-islâmî bir toplum ve devlet tahayyülü oluşturan, ahlâkçı bir düşünür. Hareket dergisi dönemler halinde yayınlanıyor. 1947-1949, 1952-1953 ve nihayet 1966-1974. Topçu ısrarla fikir sahasında, ahlâk sahasında kalmayı tercih ediyor. Siyaseti siyaseten desteklediği dönemler oluyor, fakat siyaset yapmayı reddediyor. Fikirlerini siyaseten biçimlendirmekten imtina ediyor. İslâm siyaseti namına ortaya çıkanları eleştiriyor, dinî akımları dinin özünü yitirdikleri için şiddetle tenkid ediyor ve kapitalizme/liberalizme karşı İslâm sosyalizmi, müslüman Anadolu sosyalizmini savunuyor. Nureddin Topçu, düşüncesini hiç bir şekilde zamana, zemine, siyasete uydurmaya çalışmadı. “Bizim hareketimiz mesuliyet hareketidir; davamız hayata uymak değil, hayatımızı hakka uydurmaktır" dedi. Hareketlerinde ve yazdıklarında hiç bir mübalağa, artistlik ve rol yoktu. Sözlerine veya fikirlerine asla “dram” katmıyor. İllüzyona başvurmuyor, Büyüleyici tesir uyandırmaktan bilerek kaçınıyordu. Her zaman yalın, sade idi. Cezbedici olmuyor, cezbe göstermiyordu. Değil “teshir etmek”, “etkilemek” dahi onun sözlüğünde yoktu. Topçu, ömrünün son yıllarını çok eleştirilen ve geri plana itilen bir düşünür olarak geçirdi. Onun zihnimizde yeniden güçlü şekilde belirmesi, baskıcı 28 Şubat döneminde ve İsyan Ahlâkı kitabının yayınlanmasından sonradır. Sağlığında üniversiteden uzak tutulan Topçu, vefatının üzerinden 40 yıl geçtikten sonra üniversitenin en çok üzerinde durduğu, çalıştığı bir fikir adamı ve felsefeci olarak kabul görüyor. (Kaynak: https://m.haber7.com/guncel/haber/3119125-d-mehmet-dogan-bir-fikir-oncusu-nureddin-topcu, 29.07.2021:12.32)