Jeotermallerin insanlarda kanser yaptığı İzlanda, İtalya, Portekiz, Endonezya ve diğer ülkelerde yapılan bilimsel çalışmalar ile ortaya konmuştur. Özellikle İzlanda’da 30 yıla yakın süreli yapılan çalışmalarda jeotermallere yakın mesafede ve uzun süreli yaşayanlarda, jeotermallerin salınım yaptığı gaz ve akışkanlara uzun süreli maruz kalanlarda kanser-ölüm-intiharlar ve viral enfeksiyonlar, jeotermallerden uzak mesafede yaşayanlarda ve jeotermal akışkan-gazlarına maruz kalmayanlara göre daha fazla saptanmıştır. İtalya’da yapılan çalışmada ise jeotermal santral (JES) içinde çalışan işçilerde akciğer kanseri, jeotermal dışında çalışanlara göre daha fazla saptanmıştır.
Türkiye’de jeotermallerin kanser yaptığını gösteren direkt çalışmalar yapılmamış olsada, Aydın’da JES’lerin kanser yaptığını gösteren indirekt pek çok çalışma yapılmıştır. Kanser vakalarının yüzde 5-10'u genetik, yüzde 90-95'i çevresel faktörlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Çevresel faktörler denilince akla hava, su, toprak, gıda kirliliği gelmektedir. Aydın’da hava, su, toprak ve gıda kirliliği yapan sebeplerin başında JES’ler gelmektedir.
B. Menderes Havzasında 40 JES, 1000’den fazla jeotermal kuyu vardır. Bunlar bir yılda havzada yaklaşık 200 milyon ton “su buharını” havaya, 10 milyon ton “yoğuşmayan gazları” havaya, 90 milyon ton “akışkanı” su kaynaklarına bırakılmaktadır. Bu akışkan ve gazların içinde pek çok ağır metal, radyoaktif ve kimyasal madde mevcut olup, bunların hepsi kanserojendir.
Aydın’da bulunan JES’ler dünya örneklerinden 10-21 kat daha fazla yoğuşmayan gaz salınımı yapmaktadır (G. Gökçen).
JES bacalarından yapılan ölçümlerde baca dışı bölgelere göre 10 kat daha fazla partikül madde, ağır metal ve radyoaktif madde saptanmıştır (12’ci Ulusal Tesisat Müh. Kongresi).
Yine Aydın’da JES’lere yakın noktalardan yapılan ölçümlerde Hidrojen Sülfür (H2S) miktarı DSÖ’nün temiz hava için belirlediği normal sınır değerlerinden 1500-3000 kat fazla, yıllık ortalama H2S değerinden 6 kat fazla saptanmıştır (B.Umaç, 2018). JES’lerden B. Menderes Nehrine akışkan salınımı sonrası nehir suyunda Bor 30-150, tuzluluk 2-6, elektriksel iletkenlik 2-15 kat fazla artmış saptanmıştır (N. Aksoy, D. Akar).
Kirli B. Menderes Nehir suyu ile yapılan sulama işlemi havza topraklarında ekonomik, ekolojik ve insan sağlığı açısından çevre sorunları yaratmaktadır
(D. Akar). Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2017 raporuna göre Aydın’da toprak kirliliği yapan en önemli 2’ci sebep JES akışkanlarıdır. Toprakta kirlilik ise B. Menderes Nehrinden 5 kat fazladır. B. Menderes Nehri suyu ile sulanan ve nehir yakınında yer alan sebze ve meyvelerdeki ağır metal seviyeleri, nehir suyu ile sulanmayan ve nehre uzakta yer alan sebze ve meyvelerdekinden 2 kat fazla saptanmıştır (B.Keser, 2008). Ağır metal kirliliğine maruz kalan topraklarda yetişen yemlerle beslenen hayvanların dokularında ağır metaller birikebilir. Hayvansal üretimle elde edilen süt, et, vb. gıda maddeleri de ağır metalleri içerir. Bu gıda maddelerini tüketen insanların sağlığı da ciddi şekilde etkilenir (Licata ve ark, 2004). Nitekim 2011 (Çardak ve ark.) ve 2015 yıllarında (A. İnci) Aydın’da inek süt örneklerinde yapılan çalışmalarda normal seviyelerin üstünde ağır metaller saptanmıştır. JES akışkanları içinde yer alan en önemli ağır metaller Bor, Arsenik, Lityum’dur. Germencik Alangüllü’de yapılan çalışmada JES’e yakın incir dal-yaprak ve ürünlerinde ağır metal seviyeleri, JES’e uzak incirlerden kat be kat fazla saptanmıştır (S. Dağ). Bu ağır metaller ise incir-zeytin ağaçlarına ve ürünlerine ciddi zararlar vermektedir. Sulama suyunda ve toprakta 1 mg/kg düzeyinde Bor, incir ve zeytin gibi duyarlı bitkilerde toksisite semptomlarına neden olmaya başlamaktadır. 6 ppm Bor zeytin yapraklarında kurumalar, 8 ppm fidan ve dallarda kurumalar, 8 ve üzeri ppm Bor bitkilerde nekroz şeklinde yanmalar yapmaktadır (S. Seferoğlu).
Araştırma sonuçlarına bakıldığında B. Menderes Nehrinde yaşanan kirliliğin insan sağlığı üzerindeki etkileri, suyun tarımsal sulamada kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Nehri kirletici unsurlar bünyelerinde kanserojen madde içerdiklerinden, bunların tarımsal ürünlerde birikimi insanlarda kanser ve diğer hastalıkların gelişmesine neden olmaktadır (National Research Council, 2000).
Aydın’daki hava-şebeke suyu-yüzeysel su-toprak ve besinlerdeki ağır metal ölçüm değerleri ile kanser vakaları arasında pozitif bir ilişki saptanmıştır. (D.Karagülle, 2018)
Yine Aydın’da yapılan çalışmada toprak ve incirdeki ağır metal düzeyleri ile kanser insidans hızı arasında pozitif ilişki saptanmıştır (D.Karagülle, 2018).
Aydın’da kansere sebep olan kirletici unsurlar çok fazla olduğundan Aydın’da kanser vakaları ve kansere bağlı ölümler Türkiye ortalamasından daha görülmektedir. İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğünün yaptığı çalışma sonuçlarına göre Aydın’da erkeklerin yaşam boyu kanser olma riski Türkiye ortalamasına göre yüzde 25, akciğer kanseri olma riski yüzde 31 fazladır. Kadınlarda meme kanseri olma riski ise yüzde 16 fazladır (S. Eser)
Kanser tüm dünyada ve Türkiye’de 2’ci ölüm sebebidir. Fakat Aydın’da ölüm sonuçlarına baktığımızda kanser Aydın’da neredeyse birinci ölüm sebebi haline gelmiştir. Nitekim Aydın Üniversite Hastanesinde 2009 yılında birinci ölüm sebebi yüzde 39.8 ile kanser saptanmıştır (P. Okyay).
Aydın’da kanser vaka artışları her yıl Türkiye ortalama kanser artışından fazla olmaktadır. 2014-2016 döneminde Aydın’da kanser vakaları yüzde 61,7 artmıştır. Bu dönmede Akciğer kanseri ise yüzde 180 armış (D. Karagülle, 2018).
Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2018 yılında Türkiye’de Lösemi, Tiroid-Solunum sistemi-Mide-Mesane kanserleri Dünya ve AB ortalamasından fazla olmuştur. Aynı dönemde Aydın’da bu kanserlere bağlı ölümler ise Türkiye ortalamasından yüzde 15 daha fazla olmuştur.
Aydın’da yapılan tüm bilimsel çalışma sonuçlarına bakıldığında JES’lerin insanlarda kansere sebep olduğu çok net bir şekilde görülmektedir.
Peki günlük yaşantı içinde Aydın’da bunun oluş şekli yada örnekleri nelerdir?
Türkiye’nin en büyük JES’i Germencik Alangüllü’de yer almaktadır. 2018 yılında bu JES’in yakınında yer alan tarım arazilerinde 1500 kadar zeytin ve incir ağacı kurudu. Yine aynı alanda yer alan hayvan çiftliğinde yer alan koyunların yarıya yakını öldü, ölü doğumlar, özürlü doğumlar meydana geldi.Artezyen kuyularında yapılan ölçümlerde suyun sıcaklığı normalde olması gerekenden 10 derece kadar fazla ölçüldü. Dava konusu olan bu olayda bilirkişilerin yaptığı toprak ve sulama suyunda Bor seviyesi 9 ppm olarak ölçüldü. Bu bölgede incir ve zeytin ağaçlarının kurumasının, koyun ölümlerimin ve anomalili doğumların sebebi, yeterli seviyeye JES akışkanların reenjekte edilmemesi sonucu, yer altı sularının sıcaklığının ve içerdikleri ağır metal seviyelerin artması idi. 2021 yılının Temmuz ayında Germencik Çevre ve Doğa Derneği olarak yine aynı bölgede yer alan diğer bir JES’in etrafına yaptığımız saha incelemesinde incir ağaçlarının yapraklarında sararma ve kurumalar saptadık. Bir yıl önce yine aynı incir tarlasında incir yapraklarında sararmalar mevcut idi ama 2021 yılında incir yapraklarında sararma ve kuruma daha fazlaydı. Yapraklardaki bu durum toprak ve sulama sularında JES’e bağlı Bor seviyesinin 6 ppm’den fazla olduğunun göstergesi idi. Aynı JES’e yakın tarım arazilerinde ayçiçek fidanları tamamen kurumuş, JES’e uzak tarım arazilerindeki ayçiçekleri sağlam görünüyordu. Ayçiçeklerdeki kuruma toprak ve sulama sularındaki Bor seviyesinin 8 ppm üstünde olduğunun delili idi. JES’e yakın bir başka tarım arazisinde yer alan ve boyları 30-40 cm arası olan mısırların hepsinde yapraklarda sararma ve kuruma söz konusu idi. Tarla sahibi mısır tarlası kenarında yer alan artezyen kuyusu ile yapılan sulama sonrası bu durumun geliştiğini söyledi. Üretici artezyen kuyusunda 30 metrede su çıkmasına rağmen suyun sıcaklığının fazla olduğunu o nedenle bu suyla sulama yapmayı bıraktığını ifade etti. Mısırlardaki kurumlar bu tarım arazisinde toprak ve sulama suyunda Bor seviyesinin 4 ppm üstünde olduğunu göstermektedir. JES’in yakınında büyükbaş hayvan çiftliği var. Üretici çiftlikteki hayvanlara yem olarak Bor ile kirletildiği kesin olan mısırları verdiğini ifade etti. Bu hayvan çiftliğinde ineklerin süt verimi, et verimi azalmış. Aydın’da daha önce yapılan araştırmalarda inek sütlerinde ağır metaller saptanmış idi. JES’e yakın inek sütlerinde yapılacak bir ölçümde ağır metallerin yüksek çıkması büyük bir olasılık. İlginç olan ise bu inek sütlerinin süt işletme tesislerine satılmasıdır. Daha ilginç olan ise mısır tarlasının, hayvan çiftliğinin sahibin aynı olması, bu üreticinin ayrıca bu hayvan ürünlerinin de tüketildiği bir lokantaya sahip olmasıdır. Şimdi burada sorulması gereken soru şudur? JES’e yakın incir-ayçiçek-mısırlarda ve artezyen kuyu sularında ağır metal kirliliği yapan, bu tarımsal ürünleri ve suları tüketen hayvanların et ve sütlerinde ağır metal kirliliği yapması büyük olasılık olan, günlük yaşantı içinde insanların bu ürünleri tüketiminin çok kolay olduğu bir ortamda, Aydın’da yapılan araştırmalarda hava-şebeke suyu-yüzeysel su-toprak ve besinlerdeki ağır metal ölçüm değerleri ile kanser vakaları arasında pozitif bir ilişki saptanmış olması, Aydın’daki JES’lerin kanser yaptığının delili değil ise nedir acaba.
Aydın’da yapılan bilimsel çalışmalar ve günlük yaşantıda şahit olduğumuz olaylar JES’lerin kanser yaptığının göstergesi ve ispatıdır. Aksi durum ve söylem gerçekleri saptırma, halkı kandırma işleminden başkası değildir.