Kumpasçılıktan hedeflediği parayı kazanamadığı için emlak reklamcılığı işine giren müptezel gibi uyandığım bir günün sabahından hepinize günaydın.
Her hafta düzenli olarak yaptığımız halı saha maçını geçen hafta tamamlayamadım.
Narin kalbim küçük bi tekleme yaşadığı için de birkaç teste tabi tutuldum.
Zengin ve yakışıklı aristokrat kanımdan bir miktar da hastaneye vermek zorunda kaldım.
Umarım kanımda asaletten başka bir şey çıkmaz.
*
Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Ufuk Eryılmaz gözetiminde önce EKG çekildi, sonra Efor Testi yapıldı ve en sonunda Sintigrafi çekildi.
Henüz sonuç belli değil ama bir süre halı saha maçı yapamayacağımı biliyorum.
*
Tüm bu hastane işleriyle uğraşırken Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun olağan genel kuruluna katılmak için üst kurul delegesi ve Nazilli Gazeteciler Cemiyeti Başkanı sevgili dostum Ümit Özmen ile birlikte Ankara’ya gittik.
Herhangi bir göreve talip olmasam da Basın Etik Kurulu’na layık gördükleri için genel kurul delegelerine teşekkür ederim.
*
Ege Gazeteciler Federasyonu Genel Başkan Vekilliği, Aydın Büyükşehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı, Medya-İş Sendikası Aydın İl Temsilciliği’nin yanına bir görev daha eklendi.
Narin kalbim bunların üstesinden gelir umarım.
*
Ankara’ya karayolu ile gittik.
Dönerken Funda ile konuşurken ‘Eskişehir İl Sınırı’ tabelası görününce “Hayatım şuan kutsal topraklara giriş yaptım” dedim.
Funda da “Sakın yoldan çıkma doğru eve gel” dedi.
Az daha gittikten sonra Afyonkarahisar Kavşağını kaçırdım ve doğrudan Eskişehir’e girdim.
Durum sanki karımın sözünü dinlememiş, onun sözünden çıkmışım gibi görünüyor olsa da, Ümit bu durumu sosyal medyada “Yolu şaşırdı” diye paylaşmış olsa da pişman değilim.
Her ne kadar doyduğum memleket olan Aydın’ın milliyetçiliğini yapıyorsam da doğduğum memleket Eskişehir’in de milliyetçisiyim.
“Doğduğum topraklar beni oraya çekti” diye yorumluyor, “Hehehehe yolu şaşırmışsın” diye dalga geçenleri şiddetle kınıyorum.
GERÇEK KAZANAN VE KAYBEDERKEN KAZANAN
Herhangi bir siyasi partinin üyesi değilim.
Mezhebim de Türkçülük.
Zaten bunun siyasetle hiçbir ilgisi de yok.
Türkçüyüm diye hümanist olmadığımı da sanmayın.
Zaten Türk olmak da kadına, çocuğa, hayvana, doğaya yani tanrının yarattığı her şeye saygı duymayı gerektirir.
*
Kendim siyasetten uzak dursam da siyasete gönül vermiş arkadaşlarım var.
Bunlardan birisi de Nazilli CHP İlçe Başkanlığı yaptığı sırada CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün isteğiyle yönetiminden 11 kişinin istifa etmesiyle devrilen Psikolog Serkan Sevim.
*
Serkan Sevim ile dostluğumuz Ulvi Yıldırımkaraman ağabeyimizin tanıştırmasıyla başladı.
İnsanların birbirine kanı kaynar ya bizim de öyle oldu.
Serkan henüz siyasetçi değildi sadece psikologdu ve benim gibi narsist, obsesif, kompülsif hatta reaktif depresyon atakları geçiren bir ruh hastasının tam da istediği arkadaştı.
*
Nazilli’de Cavit Yenipazarlı ve seçim öncesi ittifaka karşı çıktığı için ilçe başkanlığı görevden alınan Ali Deveci’nin yerine atanarak geldi.
Kısa sürede yaptığı çalışmalar ile yıllarca partinin sahibi olduklarını sananlara aslında olmadıklarını gösterdi.
Sonrasında Nazilli’de Millet İttifakı seçimi kazandı ve İYİ Partili Kürşat Engin Özcan Belediye Başkanı oldu.
*
Süreç içinde hatalar yaptı.
En büyük hatalarından birisi de Mert Öreroğlu’nu Belediye Başkan Yardımcısı olarak önermesiydi.
Kaldı ki kendisi bu konuda uyarılmıştı.
Siyasete yeni başlayan idealist biri için çok normaldi hata yapmak.
Kısa sürede hatalarını da anladı ve siyasetini geliştirdi.
Bu sırada olağan kongre zamanı geldi ve Hakan Şensan ile Ali Deveci de aday oldu.
Kongre üç gün sürdü.
Birinci gün 20 oy alan Hakan Şensan adaylıktan çekildi.
İkinci gün en güçlü oldukları mahallede farkın Serkan Sevim lehine iki kattan fazla olduğunu gören ve kaybettiğini anlayan Ali Deveci adaylıktan çekildi.
Serkan Sevim atanarak oturduğu koltuğa seçime katılan delegelerin neredeyse tamamının oyunu alarak oturmayı başardı.
*
Sonrasında parti hizmet binasını yeniledi ve daha kullanışlı bir hale getirdi.
Çalışkanlığı başka bir problemi gündeme getirdi.
Parti içinde ‘Milletvekili’ adayı olduğu konuşulmaya başlandı.
*
Hali hazırda milletvekili olan Süleyman Bülbül, Milletvekili olmanın kendi hakkı olduğunu düşünen İl Başkanı Ali Çankır ve sonraki dönem hedefini Belediye Başkanı olmak olarak belirleyen Mert Öreroğlu ile bir anda karşı karşıya kaldı.
Herhangi bir yere aday olmadığını anlatmaya çalıştı bir süre.
Siyaseten yaptığı hatalardan birisi de işte o günlerde ortaya çıktı.
Seçimi kazanan yönetim listesinden 11 kişi istifa etti ve başkanlık görevi sona erdi.
Neymiş?
Siyasette kimseye güvenilmezmiş.
Güvendiğin, yol yürüdüğün, uyarılara kulak asmayıp Belediye Başkan Yardımcısı olmasını sağladığın Mert Öreroğlu ve Nazilli siyasetini kendisinin dizayn ettiğini düşünen Süleyman Bülbül meğer senin yönetim kurulunu en baştan ele geçirmiş.
Yönetime aldığın insanlar partinin, davanın, ideolojinin adamı değil, adamın adamıymışlar ve sen bunu görememişsin.
*
Hatalar çok da önemli değil.
Koltuğa mal olmuş olabilir ama yolun sonu demek de değil.
Aksine ‘çayı demleyin baştan başlıyoruz’ demeyi öğrenmeye yardımcı olan şeylerdir.
*
Serkan Sevim’e yapılan ‘darbe’ sonrası boşalan koltuğa geçici olarak Serdar Alptekin atandı.
Koltuk bu tatlı gelir insana, vazgeçmesi zordur.
Geçici başkan Serdar Alptekin kongre sürecini başlattı ve tabi ki kendisi de aday oldu.
Serkan Sevim’de aday oldu doğal olarak.
Geçtiğimiz hafta gerçekleşen kongreye bende ‘Neler oluyor acaba?’ diye meraktan gittim.
*
Ben gittiğimde oy kullanımı başlamıştı.
Salona doğru ilerlerken Barış Altıntaş, Hikmet Saatçi ve Ulvi Yıldırımkaraman’ın çay içtiklerini gördüm.
Barış Altıntaş, Serdar Alptekin’in liste rengi olan maviyi temsilen ‘mavi’ gömlek giymiş.
Tarafını anladım.
Ulvi abi, Serkan’ı siyasete kazandırmış ama sonra problem yaşamış ve karşısına aday çıkan Hakan Şensan’ı desteklemiş olsa da bu kez Serkan’dan yana tavır almış gibiydi.
Hikmet Saatçi, il başkanlığı yapmış tecrübeli adam. Asla rengini belli etmedi.
*
Çayımı içip salona doğru yürüdüğümde ilk defa gördüğüm bir manzara ile karşılaştım.
CHP İl Başkanı Ali Çankır ve ekibinden bazı kişiler giriş kapısının önüne masa koymuş gelen delegelere kime oy vermeleri gerektiğini ince ince işliyordu.
Taraf olan il başkanı görmüştüm ama delegeyi kapı önünde yakalayıp kendi istediği adaya oy vermeye ikna etmeye çalışanı ilk defa görmüştüm.
Salonun dışında, girişinde ve oy kullanma alanında Serdar Alptekin’i tanıtan pankart ve afişler göze çarpıyordu.
İl Başkanı Ali Çankır, CHP Milletvekili Süleyman Bülbül, Nazilli Belediyesi eski Belediye Başkan Yardımcısı Mert Öreroğlu ve Büyükşehir Belediyesi’nin A takımında yer alan Barış Altıntaş’ın desteğini arkasına almış Serdar Alptekin’in psikolojik üstünlüğü ele geçirdiğini görmek zor değildi.
*
Sandık açılana kadar salonda kaldım.
Olağanüstü Kongrenin seçim sonucunda Serdar Alptekin 173, Serkan Sevim 126 oy aldı.
Yani 47 oy farkla Serdar Alptekin başkanlığa seçildi.
Bu aslında şu demek:
24 kişi fikrini değiştirmiş olsa Serkan Sevim yeniden seçilirdi.
*
Seçimin sonucunda Ali Çankır’ın il başkanlığı bence tartışılır hale gelmiştir.
Süleyman Bülbül’ün milletvekilliği de tartışılır hale gelmiştir.
Her ikisi de bu seçimin sonucunu fazlasıyla önemsemiş olmalarına rağmen, her ikisinin de seçimin sonucuna etki edecek güçleri olmadığı, Büyükşehir’in etkisi olmasa seçimi kazanamayacakları ortaya çıkmıştır.
Bu kadar önem verdiğiniz seçimi 24 oy ile kazanıyorsanız patronun kim olduğunu da öğrenmişsinizdir.
*
Bu seçimi oyları gerçekten etkilemeyi başaran kazanmıştır bir de Serkan Sevim seçimi kaybetmiş görünse de bence kazananıdır.
GÜNÜN FIKRASI
Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
“Hazreti Nuh’un gemisine zeytin dalını getiren güvercin dişi miydi, erkek miydi?”
Hoca hemen cevabı yapıştırmış:
“Mutlaka erkekti. Dişi olsaydı çenesini uzun zaman kapalı tutamazdı”
GÜNÜN TESPİTİ
“..gülmek iki insan arasındaki en kısa mesafedir..” BEN
"..ya bir işle, ya bir düşle meşgulüm.. kimsenin hayalinde gözüm yok, içten helal bir gülüşle meşgulüm.." GÜNÜN SÖZÜ
“..her bekleyiş ‘kavuşmak’ için değildir.. bazen ‘hesaplaşmak’ için beklenir..” KADINLAR ERKEKLER
“..kızlar, her ne kadar aşılanmış olsanız da, hatta ikinci doz aşıyı olsanız da erkeklere güvenmeyin..”