Hayvanların günlük hayatımızda önemli bir yer işgal ettiği, dünyayı âdeta onlarla paylaştığımız, bu sebeple hayvanlara karşı da bazı sorumluluklarımızın olduğu bir gerçektir. Hayvan haklan başlığı altında olmasa bile insanların hayvanlara, genel olarak tabiata nasıl davranması gerektiği meselesi tarih kadar eski bir sorundur. Günümüzde hayvanlara yapılan kötü muameleler ve hayvan haklarına yapılan saldırılar, insan haklarının yanı sıra hayvan hakları sorununu gündeme getirmiştir. Endüstrileşmeyle birlikte hayvanların gıda, pet, eğlence ya da deney amaçlı kullanımlarındaki artış ve bu kullanım süreçlerindeki acımasız yöntemler birçok ülkede kamuoyu tepkisine neden olmuştur. Bu tepkiler, hayvana bakış ve onu yeniden tanımlama kaygılarını ve buradan hareketle de hayvanların temel hak ve gönenci tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Hali hazırda hayvan hakları devamlı surette gündemi meşgul etmesine rağmen, hayvanlara verilen hakların niteliği, kapsamının ne olduğu hala tartışılmaya devam etmektedir.
Hayvanlara karşı son derece şefkatli ve merhametli davranmamız gerektiğini öğütleyen dinimizde Sevgili Peygamber Efendimiz (SAV) “Hayvana yumuşak davran! Çünkü yumuşaklık nerede bulunursa orayı güzelleştirir. Yumuşaklığın bulunmadığı her davranış çirkindir” buyurmaktadır. Hayvanlara nasıl davranmamız gerektiğini ve onlara zarar vermenin dinimizdeki hükmü de açıkça ortadadır.
Hayvanlar, bu dünyada hem bizlere dost olmuşlardır hem de hayatta kalabilmemiz için Allah (CC)’ın emri ile insanlara birçok kaynak sunmuşlardır. Eti, sütü, derisi ve dostluklarıyla bizim ile bu dünyayı paylaşan hayvanlarımız elbette Allah (CC) tarafından koruma altına alınmıştır. İnsanlara bu dünyada eşlik eden dostlarımız olan hayvanlarımızın hakları Kuran-ı Kerim ve hadis-i şeriflerle korunmuştur. Öyle ki Allah (c.c) Enam Suresi 36. Ayette; “Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve kanatlarıyla uçan bütün kuşlar da ancak sizin gibi birer ümmettir." buyurmaktadır. Ancak hayvanların akılları ve şuurları olmadığı için insanlar gibi bir takım sorumluluklarla yükümlü değildirler. Biz kulları olarak yükümlü olduğumuz mesuliyetlerden birisi ise hayvanları korumak ve onlara karşı merhamet göstermektir. Tasavvuf ve Halk şairimiz olan Yunus Emre'nin en bilinen “Yaratılanı sev, yaratandan ötürü.” sözünden hareketle her canlıyı korumalı ve onlara karşı şefkat göstermeliyiz.
**
İslâm, hayvanlara merhametle muâmele etmeyi, onlara eziyet verici davranışlardan kaçınmayı emreder. Hâsılı İslâm, hayvanlar için de bir hukuk getirmiştir. Câhiliye devrinde insanlar, hayvanların da bir hakkı olduğunu ve onlara iyi davranmak gerektiğini unutmuşlardı. Hele hayvanlara merhamet edince sevap kazanacaklarını hiç tahmin edemiyorlardı. Bir gün Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: “Vaktiyle bir kişi yolda giderken çok susadı. Bir kuyu buldu, içine indi, su içti ve dışarı çıktı. Bir de ne görsün; bir köpek, dili bir karış dışarıda soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalayıp duruyordu. O kişi kendi kendine:
«–Bu köpek de tıpkı benim gibi pek susamış!» diye içinde bir vicdan muhâsebesi yaptı. Hemen kuyuya indi, ayakkabısını su ile doldurdu, onu ağzına alarak yukarıya çıktı ve köpeği suladı. Onun bu hareketinden Allah Teâlâ râzı oldu ve günahlarını affetti.”
Sahâbîler hayretle:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Bizim için hayvanlardan dolayı da sevap var mıdır?” diye sordular.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz:
“–Her canlı sebebiyle sevap vardır.” buyurdular. (Buhârî, Şürb, 9; Müslim, Selâm, 153) Bir zât:
“−Yâ Rasûlâllah, ben koyun keserken ona acıyor, merhamet ediyorum.” demişti. Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- iki defa:
“−Koyun bile olsa bir canlıya merhamet edersen Allah da sana merhamet eder.” buyurdular. (Ahmed, III, 436; Hâkim, IV, 257)
Yine Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
“Bir kuşu (gıdâ ihtiyâcı sebebiyle) keserken bile olsa, kim merhamet ederse, Allah da ona kıyâmet günü merhamet eder.” (Taberânî, Kebîr, VIII, 234/7915; Beyhakî, Şuab, VII, 482) Sahâbeden Ebu’d-Derdâ -radıyallahu anh- bir gün develerine çok fazla yük vuran insanlara rastlamıştı. Deve, yükün ağırlığından ayağa kalkamıyordu. Ebu’d-Derdâ -radıyallahu anh- hemen devenin üzerindeki fazlalıkları atıp hayvanı ayağa kaldırdıktan sonra sahiplerine şöyle dedi:
“–Eğer Allah Teâlâ, hayvanlara yaptığınız eziyetleri affederse, size büyük bir mağfirette bulunmuş olur. Ben Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şöyle buyurduğunu işittim:
«Allah Teâlâ bu dilsiz hayvanlara iyi davranmanızı emrediyor! Verimli bir arâziden geçiyorsanız hayvanların biraz otlamasına müsâade edin! Kurak bir yerden geçiyorsanız oradan çabuk geçin, bu tür yerlerde fazla oyalanarak hayvanlara sıkıntı ve zarar vermeyin!»” (İbn-i Hacer, el-Metâlibü’l-Âliye, IX, 346/1978)