Bizi biz yapan hayatımıza anlam ve renk katan insanoğluna bahşedilmiş en değerli şeylerden birisi şüphesiz duygu ve düşüncelerimizdir. Bizler duygu ve düşüncelerimiz ışığında davranışlar geliştirerek var oluruz dünyada. Duygu ve düşünceler de tıpkı bedenimiz gibi gelişip olgunlaşır. Bebeklikle gelişmeye başlayan duygular son derece de işlevseldir. Bebeğin öfkeli üzgün güvensiz olması annenin ona şefkat sevgi ve bakım vermesinde hayatidir. Neşe saçan bir bebek yine ihtiyaç duyacağı ilgi şefkati alır. Korku duyması ile yine annesine ulaşır ve güven duygusu geliştirir. Bebeklikten çocukluğa geçince duygular da gelişmeye başlamıştır. Artık her annesini istediğinde yoğun duygulara ihtiyacı kalmamış onun yanına yürüyerek gitmeye, ihtiyaçlarını söyleyerek halletmeye başlamış bu sefer de duygular bebeklikten farklı şekillerde ortaya çıkmaya başlamıştır.

“DUYGUMUZU DEĞİL DAVRANIŞIMIZI SEÇERİZ”

Duygular aslında bize bir şey anlatırlar, neredense tüm ırk ve toplumlarda evrensel olan bu duyumlara bugün yakından bakalım. Duygularımız kendiliğindendir, yani kişi duygusunu seçmez. Yaş grubumuz ve olgunlaşma düzeyimize göre duygumuzla baş etmemiz değişkenlik gösterir. Örneğin 3 yaşında bir çocuk engellendiğinde öfkelenip her şeyi kırıp dökebilir, ya da 8 yaşında bir çocuk öfkelenip surat asıp odasına çekilebilir. Buradaki örneklerde çocukların öfkelenmeleri insani olup oluşturdukları davranış kalıpları üzerinden model olmak gerekir. Kısaca duygumuzu değil davranışımızı seçeriz.

ÇOCUKLARINA ROL MODEL OLUR

Bugün maalesef birçok insan kendi duygularından dolayı sorumluluk alabiliyor. Yaşamış olduğu bir üzüntü son derece insaniyken “buna üzülmemeliyim, buna üzünülür mü” gibi sanki seçmiş gibi davranabiliyor. Ya da eşiyle tartışırken “buna mı kızdın, buna mı üzüldün” gibi karşı tarafa haksızlık edebiliyor. Duygularımızdan sorumlu olmadığımız gibi bugün insanlığın “üzülebilen”, “haksızlığa öfkelenip uygun yollarla hakkını savunabilen” “mutluluğunu paylaşıp mutluluğa çoğaltabilen”, “şaşırıp da yeni bir şeyler öğrenebilen” canlı insanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum., Yetişkin insanlar duygularını ifade etmekle sorumludur ve söylenmeyen durumlar sorumluluk alanımıza girmez. Maalasef “beni hemen anlasın, duygumu ifade etmeden yanımda bitsin gibi” çocukluk yıllarından annemizden beklenen durumlar bugün romantizm diye partnerimizden beklenebilmektedir. Yetişkin insanın duygularının sorumluluğu alması beklenir. Bu duyguyu ifade ederek ya da kendince ona iyi gelecek yöntemlerle (kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, yazı yazmak, hayal kurmak, derin nefes almak, dua okumak vs) baş edebildiğinde hem yetişkin olmanın keyfini sürer hem de çocuklarına model olur.