Yüce dinimiz İslâm, eğitim ve öğretim faaliyetleri üzerinde önemle duran bir dindir. Fert ve toplumların maddî-manevi alanda yükselmeleri ve ilerlemeleri ancak sağlam ve kaliteli bir eğitim-öğretimle mümkündür. Bunun için ilmi, okumayı, öğrenmeyi teşvik eden; din ve dünya için gerekli olan bilgileri öğrenmeyi farz kılan dinimiz, bunu bize sağlayacak olan eğitim-öğretimin de mükemmel olmasını ister.
Bu sebeple Kur'an-ı Kerim'in ilk ayeti, Yüce Allah'ın Peygamberine ilk hitabı "Oku" emri olmuştur. Alak Suresi'nin başında yer alan ayetlerde "Seni yaratan Rabbinin adı ile oku. O insanı kan pıhtısından yarattı. Oku. Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. O kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri O öğretti."(Alak, 1-5.) buyurmuştur. Ayrıca Kuran-ı Kerim'de Allah Teala'nın Hz. Adem'e bütün isimleri öğrettiği (Bakara, 31.), Davut Aleyhisselama zırh-elbise sanatını öğrettiği (Enbiya, 80.) zikredilmektedir. Esasen Yüce Allah'ın bir sıfatı olan "Rab" kelimesi terbiyeci, eğitici anlamına gelir.
Tarih boyunca öğrenme, öğretme ve eğitim Müslümanların en önemli uğraşı olmuştur. Sevgili Peygamberimiz "Allah beni sizlere bir muallim olarak gönderdi."(İbni Mace, Sünen, Mukaddime, Nr.299.) diyerek kendisinin insanları eğiten bir öğretici olduğunu açıklamıştır. Nitekim Peygamberimiz (SAS.)'in hayatına baktığımızda 23 yıllık Peygamberliğinin insanları eğitmek-öğretmek ve doğru yola getirmek için geçtiğini görürüz.
Hicretten önce, Mekke devri eziyet ve işkence devri olmasına rağmen Hz. Peygamber (S.A.S.) eğitim ve öğretim faaliyetlerine devam ediyordu. Hicret'le Medine'ye varır varmaz burada bir mescid inşa ettirmiştir. Bu mescide namaz için bir bölüm, eğitim ve öğretim faaliyetleri için suffa denilen ayrı bir bölüm ve Hz. Peygamber (SAS.)'in ailesi için de üçüncü bir kısım yapılmıştır. Eğitim ve öğretim hizmetlerine ayrılan "suffa" bölümünde bizzat Hz. Peygamber (S.A.S.) dersler veriyordu. Okuma-yazma ve diğer ilimleri öğrencilere öğretmek için Ubade Bin Sabit ve Sa'd Bin As gibi zevatı faal öğretmenlik görevi ile görevlendirmiştir.
Bedir savaşında esir olarak karşı taraftan ele geçen her kimse için 4000 Dirhem kurtuluş akçesi takdim edilmişken, okuma-yazma bilenlerden her biri, Medine'li 10 Müslümana bunu öğretmek karşılığında hürriyetlerine kavuşmuşlardır.
Hz Peygamber (S.A.S.) bir yandan bilenlerin bildikleri bilmeyenlere öğretmelerini emrederken, diğer yandan da ihtiyaç duyulan bölgelere öğretmenler göndermiştir. Böylece eğitim ve öğretimle bizzat kendisi bizlere örnek olmuştur. Din ilimlerin farziyeti yanında müspet bilimlerin de farziyetini şahsında göstermiştir.
Müslümanlar, ilmin kendilerine farz oluşu şuuru ve alimlerin Peygamberlerin varisleri olduğu düşüncesi ile eğitim öğretim müesseseleri kurmuşlardır. Camileri inşa ederken hemen yanı başında medrese, kütüphane ve öğrencilerin barınacağı yurtları inşa etmişlerdir. Bunları yaşatmak için de vakıflar kurmuşlardır. Eğitim-öğretime ne zaman önem vermişlerse keşifler-buluşlar yapmışlar, dünyada bilimin önderi olmuşlardır. İlme, eğitim-öğretime önem vermedikleri zaman da gerilemişler, çöküntüye uğramışlardır.
İslâm Dini'nde eğitim-öğretim Sevgili Peygamberimiz (SAS.)'in, tabiri ile beşikten mezara kadardır. Yani, maddi ve manevi ilimleri kabiliyetimiz ölçüsünde her yaşta öğrenme durumundayız. Toplumun refah ve mutluluğunu artırmak, mili birlik ve bütünlük içinde iktisadi-sosyal ve kültürel kalkınmayı sağlamak ancak kaliteli çağdaş bir eğitim-öğretimle mümkün olur.
Aile en önemli eğitim yuvasıdır. Sevgi ile yaklaşacağımız çocuklarımıza birçok bilgiyi öğretebileceğimiz gibi, iyi örnek olma motifimizle de onlara iyi alışkanlıkları kazandırabiliriz. Yuva'da, ilk-orta ve yüksek öğretimde de onları gerektiği şekilde eğitmeliyiz. Yavrularımıza dinî bilgileri vermemiz yanında bir de meslek kazandırmalıyız. Şunu da unutmamalıyız ki meslek edinen insanın, mesleğinde daima uzmanlaşmaya çalışması dinî bir görevdir. Bilgi sahibi olanlar öğretmekle, parası olanlar da okul yaptırarak, eğitim araç ve gereçlerini alarak ve yoksul öğrenciler okutarak eğitime katkıda bulunabilirler.
Gelişen dünyada öğrencileri faydasız bilgiden arındıracak, modern eğitim ve öğretim metodlarını sistematik bir şekilde tatbik ederek, öğrenimi kabiliyetlere göre yaparak eğitim-öğretimde çok mesafe alabiliriz. Eğitim-öğretimde istenilen hedefe ulaşıldığı takdirde problem gibi görünen meselelerin de aynı paralelde kendiliğinden çözümlendiği görülecektir Yeter ki; bu konuda herkes kendine düşen görevi hakkıyla yapabilsin.
Hutbemizi Peygamberimiz (S.A.S.) bir sözü ile tamamlayalım: "Ya âlim (öğretici) ol ya öğrenci ol; veya dinleyici ol. Dördüncüsü olma helak olursun."