Merhaba kıymetli okurlarım,
Çok sevdiğim hasletler var; eliyle, diliyle önleyemediği kötü hal ve davranışları hiç olmazsa kalben “kınama”, “misafirperverlik” ve “zorda kalanların yanında oluş” gibi. Söylenmesine dahi izin verilmemesi gerekirken, toplumsal refahın zirvede olduğu zaman dilimlerinde bile var olmuş sosyal rahatsızlıklar var; Fuzuli’ye, “Selâm verdim rüşvet değildir deyü almadılar” sözlerini yazdıran ”çorba parası”, hemen her iş ve işlemde “dayı arama” ve aldığı ihaleden sonra hava atan işadamlarının ağzındaki “gemisini yüzdüren kaptan” deyimleri gibi.
Yine, bilim dünyasını sarsan ve asırlardır devam eden hastalıklardandır, proje hırsızlığı intihal. Çok şükür bilim dünyasında hiç yaşamadım. İnşallah bundan sonra da yaşamam. Mevzua metinlerinde ise, bütün girişimlerimize rağmen düzelttiremediğimiz, şahsımızı ilgilendiren yazım hataları devam ediyor.
Misal, meslektaşım Doç. Dr. Şükrü Teoman Güner ile beraber ortak çalışmamız anıt ağaç tespit ve tescil yöntemi, bilimsel makalelerde “Genç-Güner Yöntemi” olarak belirtilip kullanılmaktadır. Fakat 2005 yılından günümüze yazılı hukuki metinlerde, Türkiye’de yapılacak resmi çalışmalarda kullanılması şart koşulan yöntem, itiraza mahal bırakmayacak sarahatle “Genç-Güner Yöntemi” olduğu halde, bu metinlerin hiçbir yerinde “Genç-Güner Yöntemi” ifadesi bulunmamakta; daha da kötüsü yöntemimize ilişkin açıklamalara “TSE tarafından hazırlanan” ifadesiyle başlanmaktadır. Bu vesileyle, bu fahiş hatanın en kısa zamanda düzeltilmesini beklediğimizi, tekraren belirtmek isteriz.
Gelelim projelere. “Allah ilmi isteyene, parayı istediğine verirmiş.” Kimin sözü bilmiyorum; fakat kendimden biliyorum, çok doğru bir söz. İlmi isteyen bilim insanlarına Rabbimiz hamdolsun bol bol veriyor.
Ancak insan “Yaşım elli, geldiği belli.” demeye başladığında yılların yorgunluğu öyle bir üstüne çöküyor ki, bunu ancak yaşayan bilir. Yorgun bedenler artık bilgi dolu beyinlerin isteklerini zorlanarak yerine getirebiliyor. Fakat yılmak yok, ayakların yetmediği yerde emekleyerek çalışmaya devam. Bu defa fizik gücü ile değil beyin gücüyle. Ancak nedense, bazı ülkelerde hâlâ kas gücü revaçta. Beyin gücüne önem veren yok gibi.
Yazık değil mi onca yılın emeği ile edinilmiş bilgilerle dolu beyinlere? Birçok ülkede, maalesef, her biri adeta ayaklı bir kütüphane olan, onlarca yılın bilgi ve deneyimi ile mücehhez bu müstesna şahsiyetlerden ne üniversitelerinde ne de araştırma kurumlarında yararlanmayı bir türlü beceremedi.
Üstelik projeleri de sudan bahanelerle önce reddedilip, sonra basit değişikliklerle yeni projeymiş gibi sunulabiliyorsa ah hallerine, vah hallerine…
Bilim, insanının yitik hazinesidir; yayınlanmış eserleri, yılların birikimi fikirleri ve bunlarla üretilmiş projeler. Tabi bir de intihal var. Aşırma da diyorlar. Yolu bilimle buluşanlar, bu konu kendilerine bulaşmasın diye kılı kırk yarmalılar. Çok önemli…
Giresun’da göreve başladığım 2017 yılının son çeyreğinde başlayan Islık diliyle ilgili çalışmalarım dahilinde ıslık dilinde yapılmasını önemsediğim projelerin tamamını olmasa da ekseriyetini, Türkçe Islık Dili (Kuşdili) e-kitabımızda paylaştık. Mesajımın daha geniş kitlelere ulaşması için bu defa Aydın Ses Gazetemizde duyurmak istedim. Proje fikirlerimi, bana fırsat verildiği sürece yazılarımda paylaşmaya gayret edeceğim. Belki çalışmak isteyenler olur.
Biliyorum. Benimki de Nasrettin Hoca misali göle maya çalmaya benziyor. Fakat ben de Nasrettin Hoca gibi düşünüyorum. Ya tutarsa… İşte o zaman bunun zevkine doyum olur mu?
Şimdi, ilk proje tavsiyemiz:
“Beyin sol lobu hasar görmüş insanlarla iletişimde ıslık dilinden yararlanma olanakları”
Lütfen Türkçe Islık Dili (Kuşdili) kitabımızda detayı verilen, 2018 ve 2019 yıllarında yayımlanmış makalelerden derlediğimiz şu bilgilere bir bakar mısınız? “Almanya Bochum Bilişsel Nörobilim Enstitüsü’nde Türk asıllı Alman bilim insanı Onur Güntürkün, ekibiyle beraber geldikleri Kuşköy‘de çok dikkat çekici bir araştırma yapıyor. Köyde yaşayan ve ıslık dilini ustaca kullanan 31 denekle yaptıkları araştırmada, katılımcılara Türkçe heceler dinleterek ne duyduklarını soruyorlar. Denekler sol kulaklarına söylenen heceleri duyabildiklerini söylüyor. Aynı deney ıslık diliyle tekrarlandığında, denekler hem sağ hem de sol kulaklarına söylenenleri, birbirine yakın oranda anladıklarını belirtiyor. Haberde, Dr. Güntürkün, dil öğrenmede ilk kez beynin her iki lobunun da kullanıldığına şahit olduğunu söylüyor. Güntürkün, bu bulgunun sol beyin lopu hasarı sebebiyle felç olup konuşma yeteneğini yitiren insanlar ıslık çalabiliyor ya da ıslık sesi çıkarabiliyorsa, ıslık Türkçesi ile iletişim kurabileceği müjdesini vererek bizleri yeni çalışmalar yapmaya yönlendiriyor.” Proje önerimizi nasıl buldunuz? Ancak önce Sayın Prof. Dr. Onur Güntürkün ile iletişim kurulmasını çok önemsediğimizi lütfen hatırınızdan çıkarmayınız. Kısmet olursa önümüzdeki yıl ayrıca Giresun’da “Uluslararası Islık Dilleri Çalıştayı” düzenlemeyi planladık. Islık diline ilişkin en kapsamlı araştırmaları yapan Sayın Dr. Julien Meyer ve R-G. Busnel başta olmak üzere Dr. Onur Güntürkün, Аlina S. Gaynutdinova, Aliya Mutallimova, B. Gautheron ve A. Classe gibi Dünya’da ıslık dili çalışan yerli ve yabancı 30 bilim insanını, bu çalıştayda, kısmetse yüz yüze ya da online biraraya getirip, konuyu tartışmak ve insanlığın ortak mirası ıslık diliyle ilgili küresel ölçekte yapılması gerekenler için yol haritası belirlemek istiyoruz. Keza “Islık Dilleri İnisiyatif Platformu - Whistling Languages Initiative Platform (WIP)“ oluşturmak niyetlerimiz arasında. Proje ve çalıştay fikirleri rüyalarımızı süslüyor.. Bakalım aynı heyecan nöroloji çalışan bilim insanlarımızda da oluşacak mı? Lütfen e-posta adresimle bana yazınız. Evet görüldüğü gibi yazılacak çok konu var. Kısmetse yazmaya devam edeceğim. Kalın sağlıcakla…