Önümüzdeki genel seçimlerin Cumhuriyet tarihimizin en zorlu seçimi olacağa benziyor.  Daha seçime 2 yıl varken, partilerin birbirine karşılıklı acımasız suçlamaları ve yaşanan gerginlikler endişe veren boyuta ulaştı. Ülkemizde, demokrasilerde asla olmaması gereken bir ortam yaşanıyor. Son pişmanlığın kimseye faydasının olmadığını hepimiz biliriz. Parti liderleri bunu neden düşünmezler, bilmez davranırlar anlamak mümkün değil. Hızla sözün bittiği yere gidiyoruz. Hala uyanmadık. Bu ihtiras, bu kin, öfke neden? Hani hepimiz kardeştik? Kardeş kardeşe bunları yapar mı? Dış güçlerin yaptığı gibi, yurt içinde de siyasetin kişiye duyulan kin ve öfke üzerinden yapılması endişe verici bir durum değil mi? Hedef tüm Türkiye değil mi? Ana muhalefet partisi CHP, 1950 yılından günümüze kadar tam 71 yıldır iktidar olamadı, Bu durum elbette ki CHP’lileri gerdiği kadar, düşündürüyor.. CHP kendi içinde didişmekten dışa dönük siyasete fırsat bulabildi mi? Partiden menfaati kesilenler, istediği göreve gelemeyenler, önce partilerinden istifa ediyor. Sonrada CHP’yi Atatürk çizgisinden uzaklaştığını söylüyor. “Siyasette kısır bir döngü yaşıyoruz” diyorlar. Maalesef, son zamanlarda siyasetin algı yaratma üzerinden yapılmaya başladığı görüyoruz.. Kamuoyu araştırmacıları, CHP’nin önümüzdeki seçimlerde yüzde 98’i Müslüman, yüzde 70’i sağ seçmen olan ülkemizde nasıl olacakta CHP iktidar olacak? ** HALKIN MANEVİ DEĞERLERİNE UYGUN SİYASET CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu önümüzdeki seçimler için, Çoğunluğu, mutaassıp bir toplum olan Türk halkının değerlerine uygun bir siyaset üretmeye başladı. İktidar olacağım diyen CHP için, bu umut veren bir gelişme kabul ediliyor. Sağın, yüzde 70 oy oranı olan ülkemizde, CHP sağdan oy almayınca nasıl iktidar olacak? 61 yıldır olduğu gibi 20-25 bandında oy alıp yerinde sayacak. Başka ne beklenir? Bugüne kadar yapılan halkın değerlerine ters, uç siyasetlerle bu mümkün mü? Kılıçdaroğlu’nun bu tespitleri doğrultusunda siyaseti uygulama şansı olacak mı? Sanmıyorum. CHP içinde çıkarı bozulanlar, buna fırsat verecek mi? Göreceğiz... Şimdiden parti içindeki siyasetleri uçuk olan ULUSALCILAR, şimdiden CHP sağa kayıyor iddialarında bulunmaya başladılar bile. Hatta, CHP alevi partisi oldu. Göz mü yumalım diyen ırkçı yaklaşımlarda bulunan bazı sözde CHP’lileri görüyoruz. Bu partililer 61 yıldır CHP’nin ayak bağı olanlar. Bu itici partililer kendilerine uygun partilere gitmedikçe CHP bu sıkıntıları çekecektir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konuda kararlı davrandığını son yerel seçimlerde bu doğrultuda hareket ettiğini görüyoruz. Büyükşehir Belediye Başkan adaylarının aldığı oylar ve kazanılan belediyeler, CHP’nin doğru yolda olduğunu gösteriyor. Kılıçdaroğlu’nun bu siyaset çizgisi için, düğmeye bastığı iddiaları parti içinde ulusalcıları telaşlandırdığı gözleniyor. Araştırmacılar, CHP içindeki ulusalcıların, parti içinde yüzde 5’i geçmediğini iddia ediyor. Ancak bu yüzde 5 partililer örgütlerin yüzde 80’ine hakim olduğu tespit edilmiş. CHP’den ayrılıp yeni parti kuran Muharrem İnce’nin bile, “CHP, ATATÜRK ÇİZGİSİNDEN UZAKLAŞIYOR” iddiaları da, Parti Genel Merkezini harekete geçirmiş. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu uygulamalarını seçim sathına getirirse, CHP’nin iktidar şansı yakalayacağı iddiaları ağırlık kazanıyor. ** KILIÇDAROĞLU, “ NAZİLLİ’DE ÇEKİŞME İSTEMİYORUM” Parti yönetiminden 11 üyenin istifa etmesi ile düşen CHP Nazilli İlçe Yönetimi bir ay içinde yapılması gereken ilçe kongresine hazırlanıyor. Pandemi nedeniyle bu süreç uzayacağa benziyor. Her zaman olduğu gibi böyle zamanlarda söylentilerin, dedikoduların arkası kesilmez. Öylede oluyor. Şimdiden başkan adayları 4’e ulamış durumda. Nazilli’de zaman partinin aleyhine işliyor. Nazilli CHP’nin en huzurlu tek vücut olduğu bir dönemde yaşadığı bu olumsuzlukta Serkan Sevim başkan, genç ekibine sahip olamadı, eleştirileri de yapılıyor. Her partide bu tür huzursuzluklarda, milletvekillerinin gelecek kaygılarından dolayı payları çok büyüktür. Yönetimden 11 kişinin istifaları tahlil edilirse. Bu istifaların altından milletvekilleri de çıkar. Yine de eski İlçe Başkanı Serkan Sevim, yönetimindeki bu istifa furyasını önlemeliydi. Sevim, bu istifa tehditlerine çözüm bulmalıydı. Yönetimin ağırlığını dikkate almalıydı eleştirileri yaygın konuşulan bir konu. Nazilli’de uzun yıllardır ilk kez tek liste ile seçime giren Nazilli İlçe örgütü seçimlerden çok güçlü çıkmıştı. Parti içi kırgınlıklar son bulmuş, CHP Nazilli’de sorunsuz bir parti haline gelmişti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP iktidara bu kadar yakınlaşmışken, Partisinin hiçbir örgütünde kongrelerin yarış ve çekişme istemediğini, örgütlerine ilettiği öğrenildi. Bu yerinde bir tespittir. Ve Sayın Kılıçdaroğlu haklıdır. Doğru düşünmektedir. Nazilli’de de bu doğrultuda bir seçim olması bekleniyor. En şanslı adayda Kılıçdaroğlu’na ve partisine bağlılığı ile bilinen Serkan Sevim’dir. Yıllarca partisinde Nazilli İlçe Başkanlığı yapan çeşitli görevlerde bulunan, Cavit Yenipazarlı’nın Muharrem İnce ile siyaset yapmak için partisinden istifa edip Aydın İl Başkanı olması CHP Genel Merkezi için Nazilli’nin önemini gündeme taşır. Serkan Sevim’in varsa yaptığı hatalardan ders alacağına inanıyorum. Görev yaptığı bir buçuk yılda partideki hizipçileri partide tek ses haline getiren Sevim, rakiplerinden bir iki adım öndedir. Nazilli’de yapılacak ilçe kongresinin tüzük gereği parti delegeleri ile yapılması gerekiyor. Parti içi hizipçilerin seçimin delegelerle değil, Partiye üye olanlarla yapılacağı bunların oy kullanacaklarını yaymaya çalışmaları da çok ilginç. İlgililerin bir ay içinde yapılması gereken seçimlerin salgın nedeniyle sonbahara sarkabileceği ifade edilse de, CHP Genel Merkezinden aldığımız duyumlara göre CHP Nazilli Kongresi’nin Temmuz ayında yapılabileceği ifade edildi. ** TESPİT Mİ? TEHDİT Mİ? Türk siyaseti ayrışma, gerginlik döneminden sonra şimdide tehdit dönemine girdik. Son bir haftadır siyaset resmen bataklıkta dans ediyor. İYİ Parti Genel Başkanı sayın Meral Akşener’in, Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan için sarf ettiği Netanyahu benzetmesi Türk siyasetini gerdi. Bu demeç Akşener için bir talihsizlikti. Böyle ağır ithamdan kaçınılması gerekirdi Ne var ki, hataya hata yaparak karşılık verilmez. Sayın Cumhurbaşkanımız, Meral Akşener’e ayak uydurdu. Hatanın daha büyüğünü yaptı. "Bana Türkiye'nin hiçbir yerinde zarar gelmez, ben Rize'nin geliniyim" diyen sayın Meral Akşener'e "Gelin Hanım" diye hitap eden sayın Erdoğan, grup toplantısının ilerleyen bölümlerde ise "Bay Meral" dedi. Erdoğan; “DUR YAŞADIĞIN DAHA BİR İLK.. DAHA NELER OLACAK” gibi tehdit yaparcasına cevap verdi. Sayın Cumhurbaşkanımız, devletin babasıdır. 84 milyonu kucaklaması gereken ilk ve tek kişidir. Bu sözler makamına yakışan sözler değildir. Biliyorsunuz son zamanlarda o lider, bu lider neler söyledi neler.. (Namussuz, aşağılık, rezil, terörist, ahlaksız, cibilliyetsiz, hırsız sözleri) Türk siyasetinde görülmemesi yaşanmaması gereken çirkin sözler değil mi? Ama yaşandı. Bunlar, Netanyahu benzetmesinden hafif sözler mi? Ki, doğru ise sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan cezaevine girerken eşi Emine hanımı, Meral Akşener’e emanet etmiş. Bu karşılıklı güven ve saygı siyaset için çiğnenir mi? Cumhurbaşkanı basın sözcüsünün ‘Bu söz sayın Cumhurbaşkanımızın bir tespitidir. Asla tehdit değildir’ sözü de sözlük bilgilerimi, alt üst etti. Böyle laf cambazlıklarıyla bu işleri hafifletemezsiniz. Hepimiz kardeş isek, memlekette huzur istiyorsak konuşurken bir kez daha düşünmeliyiz. NOT: Haftaya ‘AYDIN 2. MENDERESİ DE KAYBETTİ’ ve ‘AYDIN’I BEKLEYEN BÜYÜK TEHLİKE’ konularını kaleme alacağım.