Afyon Dinar ilçesi Suçıkan mevkisinden doğan ve 548 km. uzunluğundaki Büyük Menderes Nehri, Batı Anadolu’nun en büyük nehridir ve Büyük Menderes Havzası’nın ana sulama kaynağıdır. B.Menderes Nehrinin ortalama eğimi binde 2’dir. Bu eğim nedeniyle B.Menderes Nehrinin büklüm büklüm çizdiği yol üzerinde pek çok medeniyete ev sahipliği yapan B.Menderes Havzası, taşıdığı alüvyonlarla Türkiye’nin en verimli tarım arazilerine sahiptir. Türkiye’nin yüzde 3,5’lık alanına sahip olan B.Menderes Havzası 3,5 milyonluk nüfusu ile Türkiye’nin en kalabalık havzalarından biridir. B.Menderes Havzası sahip olduğu iklim koşulları nedeniyle Türkiye tarımsal üretiminin yüzde 15’ni karşılamaktadır. Pamuk, incir, zeytin, üzüm gibi endüstriyel üretime yönelik tarımsal ürünlerin yarısından fazlası Aydın ve Denizli’den sağlanmaktadır. Bu nedenle havza, ülke için endüstriyel tarımda ekonomik olarak büyük önem taşır. B.Menderes Havzası’nın sahip olduğu tüm tarımsal, endüstriyel ve doğal değerler geçmişte olduğu gibi günümüzde de su etrafında şekillenir. Havza’da su kaynaklarının yüzde 79’u tarımsal sulama, yüzde 21’i evsel ve endüstriyel kullanımlara tahsis edilmektedir. Türkiye’de sulama ihtiyacının yüzde 38’i yer altı sularından karşılanırken, B.Menderes Havzası’nda tarımsal sulama suyunun yüzde 35’i akarsulardan, yüzde 30 barajlardan sağlanmaktadır. Havza’da yaşayan her canlının, bireyin, topluluğun ve ekonomik birimin temiz ve erişilebilir su kaynaklarına ihtiyacı vardır. Havza’da sanayileşmenin artmasıyla birlikte Menderes Nehri’nin kaderi de değişmeye başlamış, nehir kirlenmeye başlamıştır. Bugün geldiğimiz noktada havzada su kaynakları; miktar, kalite ve tüm diğer sektörel kullanımlar açısından birçok sorunla karşı karşıyadır.
B.Menderes Nehri yıllardır, yerleşim yerlerinden kaynaklanan evsel atık sular; sanayi kuruluşlarında oluşan endüstriyel atık sular; aşırı, zamansız ve yanlış gübre-pestisit kullanımı; jeotermal akışkanlar; zeytin karasuyu etkileri nedeniyle kirletilmektedir. B.Menderes Havzası ve B.Menderes Nehri bugün Türkiye’nin en kirli 3’cü havzası ve nehri durumundadır. Su kalitesi tarımsal sulamada kullanılmaması gereken seviye olan 4’cü sınıf sudur. B.Menderes Havzası’ndaki belediye sayısı 165 olup, bunlardan yalnızca 6’da kanalizasyon şebekesi bulunmaktadır. Bugün gelinen nokta itibarı ile aşağı havzada kirlilik daha da yoğunlaşmakta ve nehir ekosistemi yok olmak üzeredir. B.Menderes Havzasına bırakılan endüstriyel atıksuların yüzde 63’nü Denizli, yüzde 23’nü Uşak, yüzde 11’ni Aydın, yüzde 1’ni Afyon illerindeki endüstriyel işletmeler bırakmakta; kentsel atıksularının yüzde 44’ni Aydın, yüzde 26’nı Denizli, yüzde 20’ni Afyon, yüzde 10’nu Uşak Belediyeleri bırakmaktadır. B.Menderes Nehrine bir yılda 386 milyon tondan fazla endüstriyel ve kentsel atıksular, jeotermal akışkanlar ve zeytin karasuları bırakılmaktadır. B.Menderes Havzası’nda tarımsal, endüstriyel ve evsel atıklara bağlı olarak oluşan su kirliliği, havza genelinde yaşayan 3,5 milyon kişiyi ve havzadaki ekolojik değerleri tehdit ediyor. B.Menderes Nehri artan kirlilik nedeniyle adeta atık alıcı ve atık taşıyıcı ortamı olarak işlevini sürdürmektedir. Bugün B.Menderes Nehri kirlilik dışında çok daha büyük bir sorunla karşı karşıyadır. B. Menderes Havzasında iklim değişikliği ve bu iklim değişikliğine bağlı olarak, kuraklık, çölleşme süreci hız kazanmıştır. Havzada toprakların kentleşmeye ve yapılaşmaya açılarak tarım dışı kalması ve azalması, sulak alanların azalması ve kirlenmesi, suların bilinçsiz ve fazla kullanılması, neredeyse her çay ve derenin üzerine gölet ve baraj kurulması, ormanların azalması ve maden sahalarının artması, CO2 salınımına sebep olan JES’lerin çok fazla yapılması ve denetimsiz çalışmaları, havzada iklim değişikliğinin Türkiye ortalamasından daha fazla olmasına ve artmasına sebep olmaktadır. DSİ verilerine göre B.Menderes Nehrindeki su debisi her geçen yıl azalmaktadır. Menderes Nehrinde 1984, 1990 ve 2005 yıllarındaki ortalama su akımları sırasıyla 154 m3/s, 90 m3/s ve 40 m3/s olarak bulunmuştur ve giderek azalmaktadır. B. Menderes Havzasında suların giderek azalması ve kirlenmesi beraberinde kuraklığı getirmiştir. UNESCO'nun kuraklık sınıflarına göre B.Menderes Havzasının yüzde 64’ü orta kurak, yüzde 33’ü az kurak, yüzde 3’ü kurak olmayan alanlardan oluşuyor. B.Menderes Havzasında kuraklığın artışında suların azalması dışında, sıcaklığın artışı da etkili olmaktadır. B.Menderes Havzasında 1970-2011 yılları arasında yıllık ortalama-yıllık ortalama maksimum-yıllık ortalama minimum sıcaklıklarda istatistiksel olarak önemli artışlar görülmüş olup bunun en büyük sorumlusu yaz aylarındaki sıcaklık artışlardır. 2021 yılı Mayıs ayına geldiğimizde B. Menderes Nehrindeki su miktarı daha önceleri hiç olmadığı kadar azalmış, nehir yatağında su miktarı akışı yer yer ortadan kalkmış, suyun var olduğu noktalarda su seviyesi bir karışın altına düşmüş , su akışı olmadığı için suyun üstünde yosunlar artmış, su içinde ve su dışında yaşayan canlılar adeta yok olmuş, B. Menderes Nehri Aydın-Denizli arası yapılmakta olan otoban yoluna dönmüştür.
Bugün B.Menderes Nehir yatağında sulu tarzda akışkanlığı olan tek şey havza boyunca yer alan tüm belediye ve sanayi tesislerin nehir yatağına bıraktıkları arıtılmamış atıksulardır. Büyük Menderes Havzasında yer alan belediyelerin, sanayi tesislerinin, halkın ve merkezi hükümetin yıllarca dile getirilen ve çözüm aranan su kirliliği sorununa duyarsız kalması sonucu bugün havza halkı ve tarımı işte bu arıtılmamış kentsel ve endüstriyel atıksuları kullanmaya mahkum kalmıştır. B.Menderes Nehrinin kuruması demek havzada tarımın, tarıma dayalı endüstrinin, canlı yaşamın yok olması, havzanın çölleşmesi anlamına gelmektedir. İşte B. Menderes Havzası bugün tamda bu sorunu yaşamaktadır.
B.Menderes Havzası milyonlarca yıldır bir bütün olarak var olmuştur. Bugün olduğu gibi geçmişte de havzanın bir noktasında yaşanan değişim, kilometrelerce uzaktaki başka bir noktayı etkileyecek sonuçlar doğurmuştur. Bugün B.Menderes Havzasında karşı karşıya kaldığımız sorunları çözmek ve gelecekte de sosyal, ekonomik ve ekolojik anlamda sağlıklı işleyen bir mekanizmaya sahip olmak için havzayı tüm bileşenleriyle ele alan bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu yaklaşımın temelini de, havzanın nasıl, kimlerle ve hangi kriterlerle yönetileceğine ilişkin sorulara verilecek ortak yanıtlar oluşturmaktadır.