Size öyle bir hayat hikayesi anlatacağım ki hepiniz kendi yaşamınızdan notlar bulacaksınız. Kendi içinden çıkılmaz durumlarınızla baş edebilmenin yollarını keşfedeceksiniz. Hazır mıyız? Nazilli'de yaşayan 35 yaşında genç ve güzel bir kadın 1.5 yıl önce danışmanlık hesabımı yeni açtığım günlerde bana yazmaya başladı. Önceleri onda bir dizi psikolojik hastalık olabileceğini düşünürken sonrasında anladım ki iliklerine kadar yalnız ve kendi yalnızlığından utanan hayatımda tanıdığım en masum insanlardan biri olduğunun farkına vardım.
Şimdi size biraz onu anlatayım. Bu yazı için ona verdiğim takma adı Ankara olsun. Kişi ismi yazıp kimsenin hayat akışında değişikliğe neden olmak istemem. Çünkü benim mesleğim gizlilik esasına dayalı. Kimsenin kendi talebi olmadığı sürece hayat hikayesini ne yazarım ne de bir başkasına anlatırım. Bunu yaptığım anda bu mesleği artık yapamaz hale gelirim. Ankara, bundan 3 yıl önce başka bir şehirden(gizli bilgi) Nazilli'ye taşınmış. Annesini ve babasını kısa aralıklarla birini 17 yaşındayken diğerinide 22 yaşındayken kaybetmiş. Ailenin tek çocuğu olan Ankara'ya annesi ve babası çok isteselerde sağlık sorunları yüzünden ona bir kardeş vermeyi başaramamışlar. Çocukluğu ve eğitim hayatı sırasında edindiği birkaç arkadaşını ve az sayıdaki akrabalarını hem annesinin hem de babasının hastalığıyla savaştığı yıllarda hiç destek göremeyip hatta destekten ziyade daha çok kötülük görüp maddi ve manevi olarak sömürülmeye çalışılmış. Babasının ameliyatı için başlatılan yardım kampanyasıyla elde edilen gelir bile çok yakın bir akrabası tarafından çalınmış. O çalınan para yüzünden babasını yurt dışına götürüp ameliyatını gerçekleştirememiş. 20li yaşlarındayken her işin üstesinden gelebilecek bir özgüvene sahip bir kadınken üst üste yaşadığı kötü deneyimler nedeniyle dünyaya küsmüş. Tanıdığı herkesi hayatından kazımak zorunda kalmış. Uzun yıllar o şehirde tek başına yaşamış. Sırf bu yalnızlıktan kurtulmak adına karşısına çıkan ilk adamla evlenmiş. Ancak o evliliğin içinde yaşadıklarını ismini gizli tutsam bile anlatmaya gönlüm razı olmayacağı için pas geçeceğim. 1 yıl kadar evli kaldıktan sonra polis ve kadın dayanışma derneklerinin desteği ile o evlilikten kurtulmuş. Şimdi kendisine miras kalan hafif aksayan bir sol koldan başka bir sağlık sorunu yok. Ailesinden kalan ev ile babasından kalan maaş sayesinde kimseye muhtaç olmadan yaşayabilen hala genç ve güzel bir kadın. Ama insanlardan korkan, onlarla iletişim ve arkadaşlık kuramayan, bunu nasıl yapacağını bilmesine rağmen ne cesareti ne de kendisine güveni vardı. Benim inst. Hikayelerime hayata dair kısa notlar yazmaya başlamasıyla tanıştık. Her cümlesi umutsuz ve her cümlesi nefret doluydu. Ben hep aksini söyleyen cümleler yazdım. O benim her cümlemi çörütmenin bir yolunu bulduğunda tutunacak tek bir dalının bile olmadığını anlamıştım. Bunu anlamadan önce ona hayatla ilgili yanıldığını anlatıp duruyordum. Oysa en büyük yanılma payı bana aitti. Önceleri onun sorunlarının basit yöntemlerle giderilebileceği sandım. Daha sonrasında ciddi bir yalnızlık ve insanlardan korkma durumunu fark edince kendisinin psikiyatri uzmanına gitmesi konusunda ikna etmeye çalıştım. Tabiki bu fayda etmedi. Çünkü o kesinlikle bir doktorun ya da bir psikoloğun hastası olmak istemiyordu. Belli bir süre direndim. "Yapacak bir şey yok. Benim eğitimini aldığım uzmanlık alanı senin sorunlarını çözmeye yetmez kesinlikle akademik eğitim almış bir ruh sağlığı uzmanıyla görüşmelisin" dememe rağmen bunu yapmayı istemedi.
Ankara'ya faydam değilde zararım dokunur endişesiyle hiç yaklaşmak istemedim. Onun anlatmak istediklerini dinlemek dışında hiçbir eyleme geçmedim. Tam 2 ay bu şekilde devam ettik. Ve ben her fırsatta yine ruh sağlığı uzmanlarından randevu almamız konusunda onu ikna etmeye çalıştım. Tam da o sıralarda farkına vardığım şey şu oldu. Ankara kendi hayatını kendi aklıyla idame ettirebilecek ve akıl dışı bir davranışı gerçekleştirecek boyutta bir hastalığa sahip biri gibi değildi. Geceleri kabus görmezdi, uykusuzluk ya da aşırı uyku hali, beslenme bozukluğu gibi aklınıza gelebilecek birkaç ruhsal bozukluk belirtilerinin hiçbirine sahip değildi. Sadece kimseyle konuşmayan, hiç arkadaşı olmayan, 15 günde bir kere evden çıkıp evi ve kendisi için ihtiyacı olan alışverişi gerçekleştirip maaş ve bankacılık işlemleri gibi ihtiyaçlarını da internet üzerinden hallederdi. Böyle olduğu içinde onunla dialog kurmak konusundaki korkularım azalmaya başladı. Ankara'nın benden tek bir isteği vardı. Dışarıya çıkmak için bir sebebinin olmasını istiyordu. İlk adımı atıp kapıdan çıktıktan sonrası kolaydı onun için. Çıkmakla ilgili patolojik bir korkusu yoktu. Böyle bir direnç göstermiyordu çıkmak istediğinde çıkabilirdi. Ancak ne yapmak için çıkacağını bilmiyordu. İlk adım olarak kendisinden telefondaki bankacılık işlemleri ile ilgili her şeyi silmesini istedim. Ve hemen ardından, marketten uzun vadede yiyecekler almamasını buzdolabına hiçbir şey stoklamamasını rica ettim. Çünkü o indirimleri takip edip aklında hiçbir şey almak yoksa bile çıkıp market market dolaşacak bir kadın değildi. Bunu yapmayı acınası bir durum olarak gördüğü için yapamıyordu. Elbette markette gezinmek acınası bir durum olduğundan değildi. Kendi içinde bulunduğu durum nedeniyle böyle hissediyordu. Böylelikle ayda bir kere bankaya gitmesini ve 3 günde bir markete çıkmasını sağlamıştım. Ancak bunlar tabiki yeterli değildi. Ben dahil olmadan birileriyle süreklilik kazanacak ilişkileri, arkadaşları olmalıydı.
Bir gün evinin resimlerini çekip bana göndermesini rica ettim. Oturma odasındaki koltuğunu, çay makinesi ve daha bir çok mutfak gereçlerini yenileme kararı almasını sağladım. Ben daha bunu söyler söylemez İnternetten bana resimler atmaya başladı. Hangisinin daha güzel olduğu konusunda fikrimi sormaya başlamışken ben hiçbiri dedim. Nazilli'de elden taksit avantajı sağlayan alışveriş merkezlerinden bahsettim.
Alışverişini o merkezlerin birinden yapmasını rica ettim. Kabul etti ama bunu neden yaptığımı anlamadı. Yarın çay makinası alacağız dediğimde o tüm mağazaları gezip seçenekleri değerlendirmeye hazırdı. Ancak mesele çay makinası almak tabiki değildi. Aldığı her bir eşyayı farklı bir mağazadan almasını ve hepsinin ödeme gününü farklı bir gün seçmesini istedim. Ona kalsa hepsini maaş gününe göre ayarlar ve bankaya gittiği gün ödemelerini yapar evine dönerdi.
Çok uzun bir zamandır bu şekilde yaşamaya alıştığı için daha farklı bir yaşam biçimine ayak uyduramayacağına kendisine inandırmıştı. Bana göre tek sorunu buydu. Covid dönemi içerisinde olmasaydık kendisine ilk önerim dil kursuna gitmesi olurdu. 2. Bir dil öğrenmek pozitif enerji verir özgüven kazandırır. İçinde yaşadığı fazlalık duygusuyla daha kolay başedebilmesini sağlar. Halk eğitim merkezlerinde de çok güzel ve faydalı kurslar mevcut olsada pandemi nedeniyle kapalı ya da riskliydi. Tüm bunlardan sonra, neredeyse her gün dışarı çıkması için bir sebebi olmuştu. Ancak bu benim varmak istediğim noktadan hala çok uzaktı. Online kitap kulüplerine üye olmasını sağladığı için online olarak sohbet ettiği arkadaşları vardı. Ama ben tabiki Nazilli içinde yaşayan arkadaşlık ilişkisini daha çok pekiştirebileceği, birlikte sinemaya, kafeye gideceği arkadaşları olmasını istiyordum. Artık eskisi kadar sokakta güvensizce yürümediğini anlattığında doğru yolda ilerlediğimden artık emindim. Zaten alışveriş merkezlerindeki bazı çalışanlarla az da olsa sohbet edip kaynaşmaya başlamıştı. Uzun bir süre düşündükten sonra bir plan yaptım. Evinde çiçekleri olmasına karar verdik birlikte. Bunu düşünmeye başladığımda Ankara'nın hayatı kadar zorlu olmasa da benzer şeyler yaşamış bir danışanıma hayatına yeni bir arkadaş dahil edip etmek istemediğini sordum ve olumlu bir cevap aldım. Bu noktaya geldiğimde Ankara'ya her şeyi bir tesadüf gibi mi yaşatsam yoksa açıkca çiçek almak için gittiği yerde onu biriyle tanıştıracağımı söyleyip söylememek arasındakarar vermeye çalışıyordum. Eğer tesadüf gibi olmasını sağlarsam belki bir ömür sürecek bir dostluğun yalan üzerine kurulmasına neden olacağımı fark ettiğim için anlatmaya karar verdim. Önce kendi sosyal hayatımdaki biriyle tanıştıracağımı sandığı için red etti. Daha sonrasında tanıştırmak istediğim kişinin bir danışanım olduğunu anlatınca direnmeyip çiçekleri aldıktan sonra çay içip sohbet etmeyi kabul etti. Bunu gerçekleştirebilmek için tam 3 akşam saatlerce telefonda konuştuğumuzu hala dün gibi hatırlayabiliyorum. Planlar ve ayarlamalardan sonra bir çarşamba günü benimde sıklıkla alışveriş yaptığım çiçekçide buluştular. Sonrasında belli saat aralıklarında açık olan bir cafede 1.5 saat birlikte oturdular. Sonradan öğrendim ki hep benden konuşmuşlar? İki gün sonra benim de dahil olduğum bir buluşma daha yaşadık. Uzun uzun yaşamdan, hayatlarımızdan konuştuk. Hala tadını damağımda hissedebildiğim harika anlardı. Şimdilerde haftada en az 3 kez bir araya geliyorlar. Bazen Ankara onlara gidip akşam yemeğine kalıyor. Bazı zamanlar diğer danışanım da ona gidiyor. Onunla kalıyor. Hatta bazen annesi de onlara eşlik ediyor. Nadiren bende kahvelerini içmeye gidiyorum. Çiçeklerden sonra bir de iki evcil hayvan edindik Ankara'ya onların bakımı ve gelişi için takip etmeye başladığı sosyal medya gruplarından Nazilli'de yaşayan kişilerle online olarak görüşmeye de başladı. Hatta Ankara'nın kedisiyle aynı cinse sahip kedisi olan bir beyle birbirlerini tanımaya başladılar. Bundan sonrasının nasıl devam edeceği hepimiz için sürpriz olacak bu anlattıklarım tam 1.5 yıl süren bir mücadele sonrasında elde edilmiş bir başarı. Sosyal medya hesabımda iki tane hayat hikayesi paylaştıktan sonra, benim hikayemi yazmak istediğini biliyorum dedi. Artık nasıl parladıysa gözlerim. Ben daha fikrimi bile söylemeden "yazabilirsin" dedi. Böylelikle biraz uzun ve yorucu olsa da İlk vakalarımdan biri olan hayat boyu gözümün nuru olacak Ankara'yı size anlattım. Bir kabuğu vardı Ankara'nın kırılamaz bir kabuk olduğunu düşünüp umutsuzluğa kapıldığım bazı anlarım olsa da değişmek isteyen bir insanın yardım çağrısı benim için hayatımdaki en kutsal görevdi.