Elleriyle gözlerini, kulaklarını ve ağzını kapatan üç maymun sembolü ülkemizde ''Üç maymunu oynamak'' diye bilinir.
Gerçeklere gözünü kapatıp başını derde sokmamayı, doğruları dinlemeden ve söylemeden kurnazlıkla aradan sıyrılmayı temsil eder. Görüş açımızı alt üst etmeyi öğrenmemiz gerekmektedir. İnsanların genellikle zorluk veya felaket olarak gördükleri, beddua ettikleri, her ne pahasına olursa olsun kaçındıkları her şey aslında üç maymun psikolojileridir. Aydınlanmanın izlerini cok küçük yaşlarda sığınmaya başladığım kitapların dünyasında aradım. Karışıklık, şüphe, kargaşa, kriz, kızgınlık, umutsuzluk ve acı, tümü büyümek için yararlanılması gereken mükemmel fırsatlardır. Kitleleri etkisi altına alan karanlığa direnme yolunu da hep kendi tenha dünyamda ve kalemimde aradım. Kafka'dan Zweig'ın eserleri arasında yürüdüm. Şimdi geriye baktığımda yeterince direnebildim mi, bilemiyorum..Yıllar önce okumuştum Platon'un kaleme aldığı "Sokrates'in Savunması"nı. Heykeltraş bir Babanın ve Ebe bir Annenin oğluydu.Doğru bildiğini söylemekten çekinmemiş, zamanı oldukça da, Atina sokaklarında dolaşarak, karşılaştığı insanlarla konuşarak, gerçeği aramayı sürdürmüş. Sinirlerine hakim olamayan bir çocuk varmış. Babası ona bir torba çivi vermiş ve demiş ki, "Her sinirlendiğinde şu duvara bir çivi çak" İlk gün 37 tane çivi çakmış çocuk. Günler geçtikçe bu çivilerin sayısı azalmış ve bir gün babasına demiş ki, " şimdi artık sinirimi kontrol edebiliyorum." Bir gün gelmiş ki, artık hiç çivi çakmamaya başlamış. Bu sefer babası, "Her sinirlendiğin gün bir çivi sök duvarda" demiş. Sonunda bütün çiviler çıkmış duvardan. Baba demiş: "Aferin oğlum. Ama şimdi duvara bak, bu duvar hiç eskisi gibi olmayacak. "DELİK DEŞİK"
Yani sinirlendiğin zaman söylediğin sözler bir yara bırakacaktır.
İstediğin kadar özür dile, yara orada kalacaktır. O bakımdan, sinirinden kırıcı bir şey söylemeden ÇOK İYİ DÜŞÜN ve üç maymunu oynama.
Kağıtla kalın, kalemle kalın, insanlığınızla kalın