Malum, 2021 yılı, Türk dili ve kültürünün en önemli şahsiyetlerinden Yunus Emre’nin vefatının 700. yıl dönümü olması münasebetiyle UNESCO tarafından anma ve kutlama yıl dönümleri arasına alındı. 30 Ocak 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Genelge ile 2021 yılı Cumhurbaşkanlığımız tarafından “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” olarak ilan edildi. Türkçemizin medeniyet dili kimliğiyle bir kez daha dünyaya duyurulmasına vesile olacak “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” hayırlı olsun diyoruz. Ama bunu kim yapacak? Muhtelif faaliyetleri kastetmiyorum. Bu faaliyetler resmi kurumlarca zaten icra edilecek. Türkçeye kim sahip çıkacak? Sayın Cumhurbaşkanımız “Dil olmadan insan, aile, toplum, millet, kültür ve medeniyet de olmaz ” diyerek hakikati ifade etmiş ve neden Türkçemize sahip çıkmamız gerektiğine dikkat çekmişti. Ve sözlerini şu şekilde sürdürmüştü: “Bir milleti maziden atiye taşıyan kültürse, o kültürün en önemli unsuru da dildir. Kültür dil kalıbında şekillenir, dil kabında gelecek kuşaklara aktarılır. Dil olmadan insan, aile, toplum, millet, kültür ve medeniyet de olmaz. Çinli mütefekkir Konfiçyüs'e atfedilen şu kıssanın dil-kültür-beka ilişkisini göstermesi bakımından son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Konfüçyus'a sorarlar, bir memleketi idare etmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olur. Büyük filozof, işe dil ile başlar önce dili düzeltirdim. Dil düzgün olmazsa, kelimeler düşünceyi düzgün anlatamaz. Düşünceler iyi anlatamazsa yapılması gereken vazifeler yapılamaz. Gereken yapılmazsa ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulursa adalet yolunu şaşırır. Adalet yanlış yola saparsa halk güçsüz duruma düşer. İşte bunun için hiçbir şey dil kadar önemli değildir” https://www.yenisafak.com/ hayat/ cumhurbaskani -erdogan-turkceye-hak-ettigi-ihtimami-gostermiyoruz-3595426 (Erişim tarihi: 18.03.20121 saat:10.28). Pekiyi Türkçe’nin beynelmilel bir medeniyet dili olması için çaba harcaması gereken üniversitelerimiz bu işin neresinde? Ismarlama tez ile kariyer peşinde koşan bir takım akademisyenleri “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” çerçevesinde nereye koyacağız? Değerli fikir adamı D. Mehmet Doğan’ın makalesine serlevha olan “Tez yazılır! Hem de istediğiniz kadar “tez” yazılır!” adlı makalesi ne demek istediğimize ışık tutacaktır. Ismarla tez ile Türkçeye sahip çıkılamayacağını ifade eden sayın Doğan şöyle diyor: “1980 darbesi oldu, dil devriminin ocağı Türk Dil Kurumu devletleştirildi, muhafazakâr dilciler de bu Kurum’da yer buldular. Asıl felaket ondan sonra başladı. “Dil davası” böylece söndürüldü ve dil alanında arılaştırmacılık/uydurmacılık 1990’lardan itibaren tahmin edilemeyecek bir tesir sahasına kavuştu. Eskinin türkçe müdafii dilcileri yerine uydurmacılığa teslim olmuş sentetik dilciler piyasayı kapladı. Bu çok da farkında olmadan yapılan bir teslim oluştu. Kurumun 1930’lardan itibaren uydurduğu ipe sapa gelmez kelimeler revaç bulmaya başladı. Bu arada dilbilgisi (gramer) ve dilbilimi (lengüistik, lisaniyat) terimleri başka alanlarda görülmedik şekilde uydurmacılığa teslim oldu. (…) Böyle belirsizlere teslim olmuş bir sahada hocaların talebelerle anlaşması ne ölçüde mümkün olabilir? Hocaların bu terminolojiye ne ölçüde vâkıf oldukları da bahsi digerdir. Onların da gerektiğinde sözlüğe bakmakla beraber takribi anlamlar vererek hazırlanan tezleri gözden geçirdikleri tahmin edilebilir. İşte tam da bu yüzden bir “dilbilim tezleri piyasası” oluşmuştur. Bu tez imalatçılarının ilandaki veya tanıtım metnindeki türkçesine dikkat çekmiştim. İşte tezler de mübalağasız böyle bir dille yazılmaktadır. Başta sözünü ettiğim vesile ile bir hayli tezle haşir neşir oldum. Her defasında saçımı başımı yolmaktan kel ola yazdım! Bu dil felaketi benim tesbitime göre dilbilim sahasında başladı, fakat diğer alanlara doğru yayılıyor. Konu artık gazetelere haber olmaya başladı, sosyal medyada tartışmalara yol açtı. “Tez yazımı sektör oldu!” Şu duyuru işin geldiği noktanın iyi anlaşılması için faydalı olabilir: “Tez yazılır, aralık ayı indirim ayı. “Sizde doktora tezi hazırlama için yardıma ihtiyaç duyuyor iseniz doktora tezi hazırlama ekibimize ….. numaralı telefonu arayarak ya da …… adresine mail atarak ulaşabilirsiniz. Bunun yanı sıra Hizmet Talep Formu ile de bizlere ulaşmanız mümkündür.” Dil meselesinin nasıl bir millî felakete dönüştüğünü anlamak istemeyenler acaba bu durumdan bir hisse çıkarırlar mı? Şu sıralar akademi sahih türkçeyi neredeyse tamamen kaybetmiş durumda. Yaşları ellinin üstünde bazı hocalar direnmeye çalışıyorlar. Akademiye yeni adım atmış olanların veya atmaya niyetli yüksek lisans veya doktora öğrencilerinin ciddi bir türkçe imtihanından geçirilmesi ve hatta türkçenin bazı temel eserlerin bir program dahilinde okutulması acil bir ihtiyaç haline gelmiştir” https://www.tyb.org.tr/mobi/tez-yazilir-hem-de-istediginiz-kadar-tez-yazilir-21077yy.htm (Erişim tarihi: 18.03.20121 saat: 10.37). Şimdi, bu iktibas yani alıntıdan sonra başımızı iki elimizin arasına alıp tefekkür etmeli değil miyiz? Türkçe nereye gidiyor? Türkçemizi sahiplenmesi gerekenler neden işin farkında değiller? “Yunus Emre ve Türkçe Yılı’nda ısmarlama tezden ısmarla Türkçe olur” iddiamız hakikati ifade etmiyor mu? Üniversiteler hâlâ ısmarlama tez ile meşgul ola dursun… Biz Türkçemize sahip çıkmaya devam edeceğiz. *** Zihni işgal edilmemiş milletler her türlü güçlüğe göğüs gerecektir. Bütün hücumlara en sert şekilde cevap verecektir. *** Unutulmamalıdır: Emperyalist saldırılara… “Kültürel Emperyalizmle” mücadele Türk diline sahip çıkmakla mümkündür. Türkiye’nin kurtuluşu ve dirilişi ancak böyle olur. Başkaca yolu yoktur.