“Büyük beyinler mutluluk peşinde koşsaydı, insanlık hiçbir ilerleme sağlayamazdı.” Arthur Schopenhauer “Küçük Joe” adlı filmi izlediğimde Schopenhauer ’un yukarıdaki sözü geldi aklıma. Çünkü filmde mutluluk arayışı bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Ve zihnimde Schopenhauer’un diğer iki sözü canlandı; 1) “Mutluluğu içimizde bulmak zordur, başka bir yerde bulmak ise imkansızdır.” 2)   “Doğuştan gelen bir kusurumuz var; hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimizi sanıyoruz. Bu kusurumuzu gidermedikçe, dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer görünecektir.” Schopenhauer ‘un felsefesi ve görüşleri şu an için bambaşka bir yazı konusu fakat özellikle eğitim konusunda gençlerimizin, öğrencilerimizin, bizlerin, hepimizin beklentileri, saf bir mutluluk üzerine. Bir konuyu hemen anlamak, bir şeyi hemen yapmak, emeksiz bir kazanç, tutkulara, arzulara, oyunlara göre şekillenmiş bir hayatın bizleri mutlu edeceğini düşünüyoruz. (Sanıyoruz.) İşte tam bu kısımda Aristoteles’in Nikomaklos’a Etik kitabından “gençlik” üzerine bir cümleyi aktarmak istiyorum; “Yaşça genç olmakla, karakterce toy olmak arasında da bir fark yoktur; çünkü bu eksiklik zamandan ileri gelmiyor, tutkuya göre yaşamaktan ve bu tür şeylerin peşinden koşmaktan ileri geliyor.” Emek verdikçe, değer katabildiğimiz ve kısmen de olsa değer bulabildiğimiz sürece mutluluğu bulabileceğimize inanıyorum. Matematiğin çileli denklemleri, kodları arasında uğraşırken bir yol bulduğumu sezdiğim an çok mutlu olduğumu görüyorum. “Eğer doğru yoldaysak, o yol hep yokuş yukarı olacaktır.” Henry Eyring. Mutluluk olimpiyatına çevirdiğimiz hayatlarımızda herkese mutluluklar dilerim.