Kelimeler aslında insanın ruhlarını yansıtan somut gerçeklerdir. Yaştan ziyade okumakla alakalıdır iş. Okuduğum her kitap aslında kendi dünyamda yaratmak istediğim unsurları sundu bana.
Şiirler, şairler, romanlar ve en önemlisi hayaller. Çıkarttığım bir kitabım var ama matbaa yoluyla çıkarttım. İmkansızlığın değil de, zorun ne olduğunu on altı yaşımda öğrendim. Bir aşk kitabı yazdım. 'yıldızların şehri' adında ama o dönem bir çok insan, on altı yaşındaki bir kızın aşk kitabı yazmasının doğru olmadığını savundu. Her asırda olduğu gibi.
O dönemden sonra yazmaktan çok okumaya yöneldim ve okudukça fark ettim ki yazmak okumaktan çok daha meşakkatli bir işmiş.
Bu dönemde kelimelerimi ve yazım biçimimi nasıl doğru kullanabileceğimi çok araştırdım, yani kısacası her okuduğum romanı tartıp biçtim. Ayrıyeten şiir kitaplarına yöneldim. Mesela 'yedi güzel adam' Türkiye'nin Türkçe'nin en büyük aşk şairlerinin kitaplarıyla ruhumu harmanladım bir müddet. Ve fark ettim ki bazen bir sayfalık bir romanda anlatılan aşkı, bu yedi güzel adam bir satırda anlatabiliyorlardı. Yazı yazmak için değil aşktan gönülleri bertaraf olmuş her insana bir nebze olsun umut olabilmek için yazıyorlardı belkide. Misal Necip Fazıl Kısakürek, bu asrın başına gelmiş en anlamlı şairlerden biridir bana göre. 'seni dağladılar, değil mi kalbim!’
Ne kadar naif ve öngörüsüz bir söz. Şiirler yaşamak yada yaşatmak için değildir, şiirler ruha hitap eden kelimelerden oluşur. Bir şiiri yada kitabı ne kadar okursanız okuyun, o satırlar arasındaki ruhu benimseye bilmelisiniz ancak böyle anlayabilirsiniz şiirin yahut bir kitabın size sunduğu duyguları. Yinede yazmanın ruhumu ve düşüncelerimi hafiflettiğini hissederim yıkılmış bir enkazın altında. Hafif bir ışık huzmesidir bana göre yazmak. Ruhumu, bedenimi, zihnimi boşaltmamı ve beni ben yapan her şeyin farkına varmamı sağlıyor. Ama hiçbir zaman vazgeçmeye niyetim yok okumaktan da yazmaktan da.
Ve çoğu zaman 'Susmanın kalesine sığınıyorum, önümde karanlıktan duvarlar, sırtımda insan yüklü bir gök var.' – Adil Erdem Beyazıt.
Konuşmaktan çok, yazmayı tercih ediyorum hem ne demişler. Anlayana konuş anladığı kadar sorgula. Anlamayana sus satır satır yazmaya başla…