Bir fare, kedi korkusu sebebiyle devamlı endişe içinde yaşamaktadır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Ama fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de, köpekten korkmaya başlar. Büyücü onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde, bu kez de avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yoktur. Böylece onu tekrar eski haline dönüştürür ve der ki, "sana yardım edemem, çünkü senin KORKUN, CİNSİNDEN değil, YÜREĞİNİN KÜÇÜKLÜĞÜNDEN kaynaklanıyor "İnsanların da çoğu, BÜYÜK bir YÜREK taşımadığı için KORKAR... Özgür olmak da insanoğlunun en önemli ihtiyaçlarından bir tanesi. Kafa tutarsınız sizi ezer geçer. O nedenle sizden istenilen yalanları söyler, ama asıl hayatınızı saklarsınız. Herkes yaşamak istediği sevgi dilini, kendi gerçeğini manipüle etme pahasına da olsa, özgür iradesiyle seçer. İnsan sürekli ait olma çabası içinde.
Bir öyküde yaşıyoruz.
Günden güne savruluyoruz.
Sanırım insanız!..
Anlam arayışındayız!...
Okuduğumuz cümleyiz...
Nasıl yaşıyoruz, biz nasıl insanlarız.
Yani birisi nasıl sevilmek istiyorsa, sizin onu o şekilden başka bir şekilde sevmek gibi bir hürriyetiniz olamaz. Başkaları tarafından sakatlanarak öyle sevmeyi öğrenmiş olsa dahi… Sevgi tamir eder evet ama siz bir tamirci değilsiniz. Ait olmak insanoğlunun en büyük ihtiyaçlarından bir tanesi. Davranışlarımızı belirleyen çoğu zaman özgür irademiz değil, diğer insanların beklentileri (kancaları) oluyor. Bildiğiniz insanları tek tek yazıp, onların sizden beklentilerini yazsanız, davranışlarınızın ne kadar diğer insanlar tarafından belirlendiğini kestirebilirsiniz. Ait olmak adına bu bedeli ödüyoruz. Üstelik sevgi gibi bir kelimenin arkasına sığınıp karşınızdaki kişinin sevgi dili yerine kendi sevme biçiminizi dayatıyorsanız siz de kendi duygularını tatmin etmekten başka derdi olmayan ve bunun için sevgiyi kullanan sağlam bir manipülatörsünüz. (Tanrı olmadığımıza göre) Zaten manipülasyon kendini gerçekleştiren ve yolda ilerleyen bir insanın önündeki en büyük engeli… Dostoyevski bir toplantıda yüksek sesle okuduğu bir şiir nedeniyle Çar tarafından Sibirya’da hapse mahkum edilir. Hapis cezasını bitirdikten sonra anılarını kaleme aldığı “Ölüler Evinden Anılar” adlı kitabı yazar. Kitapta, hapishanedeki hayatından önce insanları tanıdığını sandığını ama yanıldığını burada anladığını belirtir. Yazar, “kara halk” olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra insanları çözümlemeye ve kendi iç dünyasının derinliklerine inmeye başlar. Dostoyevski hapishanedeki bir köpeğin yanından geçen her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler. Köpek mahkumlardan kaçmadığı gibi yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekmelenme pozisyonu almaktadır. Dostoyevski bir gün köpeğin yanına yaklaşıp başını okşar. Köpek şaşkın şaşkın ona bakarak hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlamaya başlar. O günden sonra köpek Dostoyevski’yi her gördüğünde ondan kaçar.
Ruhu köleleştirilmiş bu köpek bir sevgi açıdır. Bu durum insanlar için de geçerlidir. Hayatları boyunca haksızlığa ve kötü davranışlara uğramış sevgi açları iyi bir davranışla karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını bilemezler. Bazen kötü davrandığınız insanlar size tapar, bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder. Böyle insanların gözünde onları aşağılamanız onlar için bir beklentidir. Sizi gözlerinde yüceltirler. Eşit ve iyi davrandığınızda ise onların gözündeki değeriniz birdenbire düşer..
Aslında birini sevdiğinizi göstermek hiç de zor değildir. Bunu bazen bir bakışla, bazen sıcak bir gülümsemeyle, bazen zor anlarında onun yanında olarak, bazen dokunarak, bazen bir iki güzel sözcükle gösterebilirsiniz. Bütün bunları sevdiklerimizi kaybetmeden yapabilsek keşke…SHAKESPEARE der ki; İnsanların çoğu düşünmekten korkar, SORUMLULUK GETİRECEĞİ İÇİN. Konuşmaktan korkar, ELEŞTİRİLMEYE SEBEP OLACAĞI için. DUYGULARINI ifade etmekten korkar, REDDEDİLMEKTEN korktuğu için. SEVMEKTEN korkar, kaybetmekten korktuğu için. SEVİLMEKTEN korkar, kendisini sevilmeye layık görmediği için. YAŞLANMAKTAN korkar, gençliğinin kıymetini bilmediği için. UNUTULMAKTAN korkar, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ÖLMEKTEN korkar, ASLINDA YAŞAMAYI BİLMEDİĞİ için...
Korku, bilinci kilitler... Keşke bizi sevenlerin kıymetini bilebilsek…
Eleştiri ne kadar yakından, övgü ise ne kadar uzaktan gelirse o kadar değer kazanır.
Kağıtla kalın, kalemle kalın. İnsanlığınızla kalın.