Dünyamız insanı, hayvanı, ağaç ve ormanı ile güzeldir. İnsansız, hayvansız, ağaçsız ve ormansız bir dünya düşünülemez. Orman ve yeşili olmayan bir dünya Cehennemden farksızdır. Halbuki dünyayı ağaçlandırıp. yeşilendirerek Cennet gibi yapmak insanın elindedir.
Her insan, bilhassa her Müslüman elinden geldiğince bu dünyayı güzelleştirmen, ağaç dikip, toprağı yeşillendirmelidir. Ağaç ve orman vatanın süsü. canlıların nefesi, huzur ve sağlığın yegane garantisidir.
Ağaç dikmek Yüce Dinimizde ibadet sayılmıştır. Aslında dinimizde insanların faydalanması için yapılan her iş ibadettir. Dikilen her ağaçtan, ekilen her mahsulden kurt, kuş. insan bütün canlılar faydalanır. Kimisinin meyvesinden, kimisinin gölgesinden bazılarının gövdesinden, odunundan ve kerestesinden istifade edilir.
Ormanlar ve yeşillikler sağlıklı nefes almamızı sağlarlar. Bölgenin iklimini düzenler, insanı ve diğer canlıları dinlendirirler. Günümüzde, bazı hastalıkların tedavisi için havası temiz, ormanlık ve yeşili bol yerler tavsiye edilmektedir. Bol su temiz hava bereketli ürün orman ve ağacın nimetlerindendir. Ağaç çok önemli bir varlıktır, servettir, candır, oksijendir. Havayı temizleyen ilahi klimadır. Yani ağaç; hayattır.
Evet, ağaç ulu rabbimizin canlılara verdiği en güzel nimetlerinden birisidir. Çünkü ağacın en büyük özelliği havayı temizleyen, karbondioksit zehiri alıp oksijeni havaya salmasıdır. Ağaçlar sessiz çalışan bir fabrikadır. Alimlerin beyanına göre, eğer ağaçlar fotosentez olayı için çalışırken ses çıkarsalar, bir fabrikanın çıkardığı kadar ses çıkarması gerekirdi ki, gürültüden hayat yaşanmaz hale gelirdi. Ulu Allah ağaçların sesini kısarak hayatı yaşanmaz hale gelmekten kurtarmıştır.
Ağaç bir değerdir. Gölgesi, meyvesi, yaprağı, kütüğü, dalı, budağı, odunu hepsi yararlanacağımız bir nimettir. R.SAV. suya, akarsuya, yeşile, tabiata ibretle bakmak neşedir, tefekkürdür, tefekkür ise ibadettir, buyurur. Ağacın duruşu bile sanattır.
Ağaç memleket için büyük bir servettir, berekettir. Yağmuru çeken, toprağa can veren, suyu topraktan çekip havaya veren, emme basma tuluba gibi durmadan insanlar, canlılar için çalışan bedava çalışanlarımızdır.
Sermayesi olmayan millet kıymeti bilinmeyen nimet, ağacı olmayan toprak zillettir. Kuru arazi, kıraç toprak neye yarar. İlla ağaç, illa su olacaktır.
Yüce Allah; biz herşeye su ile hayat verdik, buyurur. Suyu çeken ise ağaçtır. Görüldüğü gibi ağaç sadece kereste, odun, meyve, yaprak değil, bir servettir, feyizdir, berekettir. Yaşam kaynağı, neşe sığınağıdır. Ağaç olmayan yerde hayat zordur, dardır. Ağaç varsa hava boldur, su boldur.
Sevgili peygamberimiz ağaç yetiştirmek için emirler vermişlerdir. “Kıyamet kopsa bile elinizde bir hurma fidanı varsa onu hemen dikiniz. Bir ağacın meyvesinden, insan, kuş, kurt, arı, sinek vs. yerse onun sevabı dikene yazılır. Cansız sandığınız o ağaçlar kendisini yaratanı rüzgarın esmesi ile püfür püfür Allah’ı zikreder” buyurur.
Özellikle ormanda çam ağaçlarının dibinde oturup yattığınızda çamların rüzgarla çıkardığı o hazin uğultu insanı düşünceye sevkeder, doyumsuz mutluluk verir.
Peygamberimiz Efendimiz de bizlere ağaç dikmeyi tavsiye etmiyor mu?
“Kim bir ağaç dikerse onun için ağaçtan hasıl olan ürün kadar Allah sevap yazar.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/415)
“Her kim boş, kuru ve çorak bir araziyi ihya ederse bu amelinden dolayı Allah tarafından mükâfatlandırılır. Herhangi bir canlı ondan faydalandıkça orayı ihya edene sadaka yazılır.” (Münavi, Feyzu’l-Kadir, 6/39)
“Müslümanlardan bir kimse bir ağaç dikerse o ağaçtan yenen mahsul mutlaka onun için sadakadır. Yine o ağaçtan çalınan meyve de onun için sadakadır. Vahşi hayvanların yediği de sadakadır. Kuşların yediği de sadakadır. Herkesin ondan yiyip eksilttiği mahsul de onu dikene ait bir sadakadır.” (Müslim, Müsakat, 7-10, 12)
“Ölen bir kimsenin amel defteri kapanmış, dünya ile irtibatı kesilmiştir. Ancak geride kalan yakınları onlar adına güzel işler yapıp sevabını bağışlayabilirler.” Tuhfetu’l-muhtâç
Sevgili Peygamberimiz, “Kim bir fidan diker veya ekin eker de bundan insanlar ve kuşlar faydalanırsa bunlar onun için hayır ve berekettir”buyururlar. (Ahmet b. Hanbel 3/391)
“İnsan vefat edince, işinden, ibadetinden, hayır ve diğer iyiliklerinden sevap kazanma imkânı kalmaz. Yalnız üç şeyin sevabı devam eder. Bunlar: Sadaka-i câriye bırakmak, dine ve insanlığa hizmet edecek talebeler yetiştirmek, kendisini hayırla yâd edecek iyi huylu evlat yetiştirmek.” buyurmuşlardır. Burada ağaç, sadaka-i cariyenin içerisinde, medrese, cami, çeşme ve benzeri hayır kurumlarıyla beraber yer alır.
İnsan ölünce (salih) ameli kesilir. Ancak üç amel’in sevabı kesilmez:
1- İnsanların faydalanacağı bir şey yapmak,(yol, su, çeşme, ağaç vb)
2- Faydalanılan bir ilim
3- Arkasında kendisine dua edecek hayırlı bir evlat bırakmak..
“Kabirdeki ölü, denizde boğulmak üzere olan ve dehşet içerisinde yardım isteyen kimse gibidir. Babasından, anasından, kardeşinden, samimi ve sâdık arkadaşından gelecek bir duâ bekler. Şâyet bir duâ gelecek olsa, bu, onun için dünya ve içindekilerden daha kıymetli ve sevimli olur.”
Unutmayalım…