Bundan bir buçuk hatta iki yıla yakın bir süre önce Nazillililer olarak sorumlu olduğumuz ve neticesinde hemşehrilerimiz ile birlikte irademizi ortaya koyduğumuz yerel seçimleri yaşadık. Bu seçime giderken hep şunu düşündük Nazilli lafla, sloganlarla sevilmez, Nazilli fiiliyatta sevilir. Nazilli’yi en çok seven görevini en iyi yapandır dedik.
Bugün sokakta kimi çevirseniz Nazilli’yi sevdiğini söyler ama bu kadarının yetmediği apaçık ortada! Kendi menfaatimiz için değil, bu şehrin geleceği için ya da ileride mutlu yaşayacak, ekonomisi güçlü, sosyal ve her şeyden önemlisi toplumsal barışın odağında ortak noktada buluşup fikir birliğine varabildiğimiz bir Nazilli için biz ne yapıyoruz?
Nazilli sevgisi başka bir şey, ona özel bir değer vermek, anlamak, sahip çıkmak, sorumlu hissetmek, korumak ve yüceltmek için çalışmak gerekiyor...
Gerekiyor da!!! İşte tam burada yetkiyi elinde bulunduranların daha doğrusu bizlerin yetkilendirdiklerimizin şunu anlaması önem taşıyor. Seçilmiş olmanız, size o yetkiyi verenlerin sizin yaptıklarınız, yapamadıklarınız, tercihleriniz, kadronuzu, söylemlerinizi, jestlerinizi, mimiklerinizi, vb. şeyler ile ilgili konuşmayacakları eleştirmeyecekleri gerektiğinde de hesap sormayacakları anlamına gelmiyor. Siz yaptığınız hizmetlerle ürettiğiniz projelerle gündemde olursanız ufak tefek eleştiriler olsa da tüm şehir sizi alkışlar. Ama her gün üzerine de koyarak türlü türlü komediye, saçmalığa ve başarısızlığa imza atıp, işi çocuk oyununa çevirirseniz şehrin beklentilerini ve umutlarını yok ederseniz. Herkes sizi yargılar ve bir an önce hesap soracağı günün gelmesi için kamuoyu yaratmaya ve size verdikleri destek için hem kendisi hem de şehir adına vicdan azabı duymaya başlar.
Şunu asla unutmayın kimsenin sizinle bir derdi yoktur. İnsanların sabah akşam sizi düşündüğü, sizle yatıp kalktığı da yoktur. Bu şehirde yaşayan hemşehrilerimizin tek derdi 'NAZİLLİ' ve Nazilli’ye yapılacak hizmetlerdir. Bu şehre yakışacak fark yaratacak dev projeler ve makamı temsilen güven veren, samimiyetine inanılan karakterli bir duruş...
Yani demem o ki;
Yönetemezseniz; Beceremezsiniz...
Beceremezseniz; Gerçekleştiremezsiniz...
Gerçekleştiremezseniz; Mazeretlendirirsiniz...
Mazeretlendirirseniz; Uzaklaşırsınız...
Uzaklaşırsanız; Küçülürsünüz...
Küçülürseniz; Kaybolursunuz...
Özellikle son yıllarda Nazilli’yi yönetenlerin siyasi ikballerini, Nazilli’nin ikbalinden daha önde tutmaları ve çevrelerindeki menfaatçilerin ve yalakaların da buna çanak tutmaları şehre çok zarar verdi. Bu hastalık bugün de aynen devam ediyor. Halbuki gerçekten iyi bir lider olmak için, etrafınıza güçlü insanlar toplayacak kadar kendinize güvenmeniz gerekir. Yanlışlarınıza yanlış, doğrularınıza doğru diyebilecek karakterdeki insanlar olmalı. Bir insan yanlışınız olduğunda ve gördüğünde yüzünüze bunu söylediği zaman her ne kadar hoşunuza gitmese de, o kişiden size zarar gelmeyeceğini bilmelisiniz...
O insan sizin istediğiniz gibi değil de, olduğu gibi davrandığı için kaybederseniz de söylenecek tek söz; Eyvallah. Liderlik, ne meselesidir biliyor musunuz? Söz konusu 'olmak'sa eğer; Liderlik "başta olmak" meselesi değildir.
Mesele; Adil olmaktır, dürüst olmaktır, tutarlı olmaktır, ahlaklı olmaktır, erdemli olmaktır. Söz konusu 'bilmek'se eğer; Liderlik her şeyi bilmek meselesi değildir.
Mesele; kendini bilmektir, haddini bilmektir, hak, hukuk bilmektir. Söz konusu 'görmek'se eğer; Mesele değer görmektir, itibar görmektir aynada kendini görmektir. Söz konusu 'duymak'sa eğer; Liderlik kendinle gurur duyma meselesi değildir. Mesele; saygı duymaktır, şefkat duymaktır, huzur duymaktır. Söz konusu 'düşünmek'se eğer; Liderlik koltuğunu düşünme meselesi değildir. Mesele; yönettiğin şehri düşünmektir, karşındakini düşünmektir inanıyorsan 'ahireti' düşünmektir, inanmıyorsan 'sonunu' düşünmektir. Söz konusu 'korkmak'sa eğer; Liderlik yalandan korkmaktır, adaletsizliğe sessiz kalmaktan korkmaktır, güç zehirlenmesinden korkmaktır, kibirden korkmaktır. Söz konusu 'sevmek'se eğer; Liderlik kendini ve gücü sevme meselesi değildir. Mesele; sevilmektir her nefeste; hatta gömülsen de sevilmektir...
En önemlisi nedir biliyor musunuz?
Liderlik yapacaksan adilik yapmamaktır, yola çıktıysan kimseyi satmamaktır, kalleşlik yapmamaktır! Eğer siyasetçiler beyinlerine hizmet etmeyi değil de sadece seçilmeyi kazımışlarsa, konuşmaları esnasında yalan ve çelişkilerin açığa çıkması çok normal. Bir siyasetçinin davasında gerçekten samimi olup olmadığını çelişkili hatta yalan yanlış ifadelerden anlayabilirsiniz. Sadece dikkatli bir izleyici olmanız yeterli.
Nazilli halkı siyasilerin zannettiği kadar sessiz sedasız değildir. Bir de kesinlikle saf değildir. Doğru söyleyenle yalan söyleyeni, becerikliyle beceriksizi, samimiyle sinsiyi, delikanlıyla gevşeği, mertle namerdi, kendine güvenenle kompleksliyi, vefalıyla vefasızı, arkadan dolananı, insan kullananı, insanları birbirine kırdıranı çok iyi ayırt etmesini bilir.
Ben Hakan Karakaş olarak ve yaşım gereği vakıf olabildiğim, algılayıp yaşayıp yorumlayabildiğim Belediye Başkanları merhum Mehmet Yüzügüler, Akın Dönmez, merhum Ahmet Şensan, merhum Dr. Yavuz Kaynar, Esat Ergüler, Aytekin Kaplan ve Haluk Alıcık. Son bir buçuk senedir de görevi devralan Kürşat Engin Özcan. Aflarına sığınarak vakıf olabildiğim ve birlikte hizmet etme şansı bulduğum tüm Belediye Başkanlarımızın hizmetleri, güzel kayda değer projeleri, şehri uyum içerisinde yönetecek tavır, duruş ve kadroları da oldu, hataları yanlışları eleştirilecek yönleri de oldu. Ama tüm samimiyetim ve bu şehri çok seven bir Nazillili olarak yazıyorum, Nazilli uzun bir süredir hiç bu kadar kötü yönetilmedi. Yeni seçilen bir yönetim hataları, eksiklikleri, kadro olarak güvensizliği, yeni bir yönetim olarak beklentileri, umutları bu kadar boşa çıkarması ve kısa sürede kendisini tüketmesi anlamında hiçbir zaman bu kadar çok eleştirilmedi. Seçmenler hiçbir zaman Nazilli için bu denli endişe duyup eyvah! Biz ne yaptık! demedi. Biz böyle yazınca nazarınızda sivri dille kelam etmiş oluyoruz ama emin olun kalemler klavyeler aslında bir çoğunu yazmıyor! Siz gene bunları dost sözü bilin...
Neticede Nazillili sizi bu şehrin sırtına kanat olasınız diye seçti, boynuna urgan olasınız diye değil!!!