Gülümsemeyi unutanlar için gülümsemek; yüz çizgilerinin hafif hareketleriyle sevinçli bir ruh durumu anlatmak, hafifçe gülmek, güler gibi olmak. Bugünlerde artık hiç kimse sevmiyor kendini. Yok artık, şöyle stresi azaltmak için kendimizden intikam alır gibi bir yöntemimiz. Unutmak gerekir bazen her şeyi çünkü etrafı unutmadıkça kendini hatırlayamazsın. İnsanız ayarımız kaçar bazen. Neyse ki; kader dakiktir, tam saatinde kalkan bir tren gibi. Çevrenize bir göz atın; herkes bir şeylerden şikayetçi. Kimi işinden, kimi eşinden, kimi hayattan. Oysa şikayet etmek aslında kişinin kendine çelme takmasıdır…
Hayatın, kaderin bir adım önünden değil. Aynı adımlarla, uyum içinde, sabit fikirle değil, at gözlüğü ile değil, yeniliklere açık ama terbiye sınırını aşmadan.İnsanın kendisine boş zaman ayırması çok önemli.İster fabrika da işçi olsun, ister ev kadını yada başka bir şey. İnişler ve çıkışların arasına uzun molalar koymalı ve hiçbir şey yapmamalı. Yatağa uzanıp öylece tavana bakmalı. Bu o kadar önemli ki !!! Modern toplum tamamen aklını kaçırmak üzere. Gülümsemek ve mola vermek bunu yapan kaç kişi var? Çok az. Tamamen aklını kaçırmış, öfkeli, sinirli ve nefret dolu olmamızın sebebi bu işte! Hep görüldüğü halde ilk defa bir neden olmadan gülümsesin dudaklarınız. Hayata çelme atmak gerekir bazen, dayanılmaz bir istek duysak da yapmaya pek cesaret edemediğimiz hareket olsa da. Charlie Chaplin filmleri tadında bir hayat yaşamak istiyoruz galiba, biz birine çelme takalım, o bize tokat atsın, ben ona tokat atayım, o bana atsın. siyah beyaz olsun her şey... Herkese sunulan hayatlar var kimisi bunu en temiz duygularla yaşıyor, kimisi de neresinden çelme taksam diye uğraşıyor… Hayatın kendi kurallarına tekme vurmadan, çelme takmadan, hayatı, kaderi kendimize düşman etmeden yaşamak elimizde mi? Bence elimizde. Bir bir çıktığımız merdiven basamaklarını, bir süre sonra ikişer ikişer çıkmaya başlarız. Bu adımlar içinde hazzı, mutluluğu, gülümsemeyi, yorulmayı hepsini aynı anda yaşarız.Bir şairin dediği gibi ”senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata… Varsın yara içinde kalsın dizlerim. Bir takım halleri pek de sahiplenmeden yaşamayı öğreniyoruz. Bata çıka, düşe kalka...
Kağıtla kalın, kalemle kalın. İnsanlığınızla kalın.