Yalan, kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir. Yalancılık çok çirkin bir huydur. Dinimiz yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır.Yalan rûhî bir hastalıktır, müslümanların kendilerini bundan korumaları gerekir. Çocuklar daha küçükken doğru sözlülüğe alıştırılmalı, yalanın zararları kendilerine anlatılmalıdır. İmandan sonra en güzel haslet doğruluktur. Doğruluk ulvi bir sıfat, bunun karşıtı olarak yalancılık da çok kötü bir huydur. Yalan insan vicdanını tahrip eden, kendisine ve topluma saygısını yok eden çirkin bir davranıştır ve günahtır. Mümin yalan konuşmaz. Zira mümin güvenilir kimse demektir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de yalanı ve yalancılığı yasaklamış bunun zararlarına işaret etmiştir.
alan, insanların birbirine düşmesine, toplumdaki ahengin bozulmasına sebep olduğu için, çok çirkin bir fiil olarak kabul edilmiştir. Dinimiz, yalan söylemeyi haram kılmış, dünyada da ahirette de huzur, mutluluk ve kurtuluşun doğru söylemekte olduğunu bildirmiştir. Atalarımız: “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” derken önemli bir gerçeğe işaret etmişlerdir. Yalan, sahibini utandırır, rezil eder. Kişinin yalancı olduğu bir kere anlaşıldı mı, söylediği doğru sözlere de inanılmaz.
Hz. Peygamber (sav) bir seferinde şöyle buyurur; "Evet, insanı yüzüstü cehenneme sürükleyen şey, dilinin ürettiği kötü sözlerdir" (Tirmizi, İman 8, İbn Mace Fiten 12). Gerçekten de insanı musibete uğratan, belalara hedef yapan dilin boş bulunmasıdır. Bunun için "diline sahip olana cenneti garanti ederim" diyor.
Hz Peygamber şöyle buyurdu; "Allah'ım! Dilimin şerrinden sana sığınırım." Bir peygamberin dili şer üretmez. Şer konuşmaz. Şerre geçit vermez. Bütün bunlarla beraber Hz. Peygamber'in "dilimin şerri" ifadesi ciddi bir uyarı niteliği taşır. En azından bizim gibi dili her şeye müsait olanlar için.
Hz Ebubekir (ra) bir gün dilini tutar ve şöyle der; "Benim bütün çektiklerim senin yüzündendir."
"İnsan ya doğru ve güzel söz söylemeli veya sükût etmeli, susmalıdır" (Tirmizi, Zühd 60).
Dilin bela ve afetlerinden korunmak için şu iki hususa dikkat etmek gerekiyor.
Yalan, her türlü kötülüğün temelinde hayalle oluşturulan bir güçtür. Sahte evrak düzenleyen vergi kaçakçısı da, adam öldüren katil de, olmadık özellikleri, müşterisine sayan satıcı da yalanla kendisini kurtaracağını ümit eder. Bunun için Rasulüllah (S.A.V) "Yalan bütün kötülüklerin anasıdır" buyurmuşlardır.
Anlaşılıyor ki, fert açısından da, toplum açısından da büyük felâketlerin anası; yalandır. Yalanın en az noktaya indirilmesi, toplumda huzurun gerçekleşmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.
Yalan, başlangıçta bir menfaat üzere başvurulan sahte bir metottur. Zamanla tekrar edilirse alışkanlık haline gelir ve insan için kötü huy olur.
Öyle ise yalancılık denilen bu büyük felâketin önüne de, aileden başlamak suretiyle, zamanında alınan tedbirlerle geçilmelidir. Kanaatimce bir çok iyi ve kötü huyların kazanılmasında ailenin dışında bir çok etkenler olmakla beraber, yalancılığın huy edinilmesinde en büyük etken aile ve arkadaştır. Bunun için aileler, öğretmenler ve arkadaşlar yalancılık konusunda asla göz yummamalı, zamanında çocuğun yaşına uygun tedbirler almak suretiyle yalanın, huy haline gelmesini önlemelidir. Bu tedbirlerin başında ise telkin ve örnek yaşayış gelir. Aile, çocuklarına yalancılığın iyi olmadığını, toplum içinde güveni sarsacağını, kişiliği kaybettirip küçük düşüreceğini zaman zaman nasihatlarla telkin etmeli, çocuğun yalan yolla menfaat temin etmesine hiçbir zaman müsamaha göstermemelidir. Hatta çocuğun doğru hareketini mükafatlandırmak suretiyle dürüstlüğün, kendisine maddi ve manevi menfaat sağlayacağı inancını da vermelidir. Aile büyükleri yalan söylemekten kesinlikle kaçınmalı ve dürüst davranışlarıyla bizzat iyi bir örnek olmalıdır. Şaka ile de olsa, yalan alışkanlığına kapı açmamalıdır.
Şakacıktan zina yapılmaz. Şakacıktan vergi kaçırılmaz, şakacıktan içki içilmez, şakacıktan hırsızlık olmaz. Bunun gibi şakacıktan da yalan söylenemez. Rasulüllah (S.A.V) "Cemaati eğlendirmek için yalan konuşana yazıklar olsun" buyurmuşlardır.
Adamın biri Rasulüllah'a gelerek: "Bir çok kötü alışkanlıklarım var. Senin dininde haram olan her şeyi yapıyorum. Beni bu kusurlarımla kabul edersen Müslüman olurum" der.
Rasulüllah da: "Yalnız yalanı terk et, seni kabul edeyim" buyurur. Adam kabul eder ve Müslüman olur.
Bundan sonraki hayatında, adam, kendisinin de beğenmediği kötülükleri Rasulüllah'a itiraf etmenin mahcubiyetine girer ve Peygamberimize gelerek: "Ya Rasulüllah, beni öyle bağladınız ki, verdiğim bu söze sadık kalmak için bütün kötülüklerden vazgeçmek zorunda kaldım" der. Rasulüllah "Yalan ile iman bir arada bulunmaz.(Et-Tergib 4/374) buyurur.