Zengin, yakışıklı ve yalnız bir aristokrat olarak yaşadığım günlerin sonuna gelmek üzereyim.
Hafta sonu nişan yapma telaşı içine girmişken “Masraflı hatun alıyon, bırak aristokratlığı da çalış biraz” diyen arkadaşlarımın gazıyla, çalışmaya çok karşı olsam da işe başladım.
İş için Nazilli’ye gittiğimde kıymetli dostum CHP Nazilli İlçe Başkanı Serkan Sevim’i ziyaret ettim.
Kendisi Nazilli’de olmadığı için ziyaretim kısa sürdü haliyle.
“Gelmişken bari tuvalete gireyim” diyerek CHP Nazilli İlçe Başkanlığı’nın tuvaletine girdim.
“Ne kadar sallarsan salla, dona düşer son damla” atasözünün gerçekliğini denediğim sırada tuvalet sallanmaya başladı.
Önce ben sallıyom sandım ve durdum ama sarsıntı durmak bilmedi.
O haldeyken de kaçamadım ve çaresizce bekledim.
Meğer deprem oluyormuş.
Normalde depremleri hiç hissetmem ama bu kez şiddeti tahmin edebilecek kadar hissettim.
*
Sokağa çıktığımda herkes kendini dışarı atmış ve panik halindeydi.
Olayın ciddiyetiyle sevdiklerimi aramak istedim ama telefonlar çalışmadı bir süre.
Sonra zaten acı haberleri almaya başladık.
Akşamüzeri İzmir’de görev yapan bazı arkadaşlarımla konuştum.
Yıkılan 20’ye yakın bina olduğunu ancak o saate kadar yolların kapalı olmasından dolayı kurtarma ekiplerinin yıkılan binalara ulaşamadıklarını söylediler.
İnsanların sadece kendilerini ve yakınlarını düşünmesi sonucu tıkanan yollar kurtarma ekiplerinin zamanında müdahale etmesinin önüne geçmiş anlayacağınız.
Öyle ki, yakınları İzmir’de olan Aydınlılar, Manisalılar bile yollara düştüğü için İzmir’e giriş yasaklandı.
*
İstanbul, Ankara ve Aydın Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere birçok ilden yardım ekipleri İzmirlilerin yardımına koştu.
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ve Efeler Belediye Başkanı Fatih Atay da ilk refleks gösteren belediye başkanları oldu.
Aydın Büyükşehir Belediyesi sadece İzmir’e değil, depremin en şiddetli hissedildiği ve yaklaşık 800 hasarlı bina olduğu tespit edilen Kuşadası’na da yardıma koştu.
Nazilli Belediyesi, Didim Belediyesi geceyi sokakta geçiren vatandaşların yanında olmayı başardı.
*
Deprem belki 10 saniye belki 30 saniye sürse de günlerce konuşulmaya devam ediyor.
Bu yazıyı yazarken can kaybı 80 idi.
Küçük mucizelere tanıklık etsek de 80 insanımızın hayatını kaybettiği gerçeği ile karşı karşıyayız.
Her depremden sonra yine aynı şeyleri de konuştuk, konuşuyoruz.
Yıllardır toplanan deprem vergilerini soranlar yine vatan haini falan ilan ediliyor.
İmar affı çıkarıp, çürük binalara oturma izni verenler yine başlarını kuma gömüp sorumluluk hissetmiyorlar.
*
Oysa bi düşünmek gerekiyor.
Kimi 2, kimi 5 kimi 10 yaşındaydı.
Yaşama yeni gelmiş, yaşam serüveninin ilk basamaklarındayken çürük binaların kurbanları arasına katıldılar.
Yalova’da, Van’da, Dinar’da, Akhisar’da ve birçok depremde de olduğu gibi çürük binaların kurbanı, filizlenmek üzereyken son bulan yaşamlardı.
Hayaller, umutlar, gelecek planları kaldı çöken çürük binaların altında.
*
Sormak gerekiyor.
Böyle bir acıyı anlatmak/anlamak mümkün mü?
Çocuğunu işe giderken annesine veya bir yakınına bırakan bir anne bu acıyı nasıl taşır geri kalan yaşamında?
Gözyaşlarını içine atan babanın o titreyen ellerini kim sakinleştirecek?
Bu binaları yapanlar, yapılmasına müsaade edenler, kontrol etmesi gerekenler bu vebalin altından nasıl kalkacak?
Daha fazla kazanmak uğruna insan hayatını hiçe sayan müteahhitler, imar affı çıkarıp devletin kasasına 3 kuruş, seçimde de oy gelir hesabı yapan siyasiler nasıl verecek bu hesabı? PARTİ BAYRAĞININ BELEDİYEDE NE İŞİ VAR? Nazilli’de geçen hafta yaşanan olayı hatırlarsınız.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları öncesi Nazilli Belediye Binası’na asılan üç hilali MHP Bayrağı krize neden oldu.
Hepimiz İYİ Parti’den seçilen belediye başkanının yönettiği belediyeye asılan bayrağı konuştuk ama asıl sorulması gereken, “Herhangi bir partiye ait bayrağın kendisine oy vermiş vermemiş herkese hizmet etmekle yükümlü olduğu belediye binasında ne işi var?” sorusudur.
Bayrağı kim asmış, hangi niyetle asmış çok da umurumda değil açıkçası ama benim aklıma daha önce MHP’li belediye başkanının yönettiği halkın belediyesinde siyaset yapıldığı geldi.
Parti binasında olması gereken ve özel günlerde asılan parti görevlilerince asılması gereken bayrağın belediye çalışanlarına astırıldığı da ortaya çıkmış oldu.
GÜNÜN FIKRASI Kadın sinir içinde cep telefonundan kocasını aramış:
"Bu saate kadar hangi cehennemdesin?" diye bağırmaya başlamış.
Kocası sakince:
“Aşkım o hiç unutamadığın harika elmas gerdanlığın bulunduğu kuyumcu var ya. Hani o zaman param yoktu alamamıştım da 'Bir gün mutlaka bunu sana alacağım, göreceksin' demiştim. Hatırladın mı?" demiş:
Kadın birden yumuşamış, konuşurken heyecandan titreyen sesi ile:
“E.. Evet bir tanem hatırlamaz olur muyum?" diye cevap vermiş.
Adam sakince konuşmaya devam etmiş:
“İşte o kuyumcunun hemen yanındaki kahvede arkadaşlarla okey oynuyoruz"


GÜNÜN TESPİTİ

“..en vefakar dostumuz ‘kıçımızdır’.. ne yapsak hep arkamızdadır..”

BEN

"..‘önce o yazsın’ diye beklemeseydim, şimdi çoluk çocuğa karışmıştık.."

GÜNÜN SÖZÜ

"..daldan dala atlayarak başarabileceğin tek şey 'maymundan' geldiğini ispatlamaktır.."

KADINLAR ERKEKLER

"..kadınlar 'kulakları' erkekler 'gözleri' ile sever.. yani ağzın 'laf' yapmıyorsa, öküzün 'trene' baktığı gibi bakarsın.."