BÜYÜK MENDERES NEHRİ ÖLÜYOR
Yeryüzünde tüm canlı yaşamı için su gereklidir. Su hayat demektir. Çünkü hayatın oluşumu esnasında ilk hücreler su içinde oluşmuştur. Tarihte bütün medeniyetlere bakıldığında hep yerleşim yerlerinin suya yakın alanlar olduğu görülmüştür. Su pek çok canlı için ideal yaşam ortamı olup hayatını kısmen veya tamamen sucul habitata bağlı olarak geçiren pek çok canlı türü bulunmaktadır.
Tatlısu yer yüzeyinin yüzde 1’ini kaplamasına rağmen, burada yaşayan canlı türleri bilinen tüm hayvan türlerinin yüzde 10’unu içerir. Fakat 1970’den itibaren giderek artan su kirliliğine veya su azlığına bağlı olarak sucul canlılar yüzde 37 ile en fazla kayba maruz kalan ekosistem olmuştur. Bu nedenle, günümüzde suyun korunması, iyileştirilmesi ve sürdürülebilir bir şekilde yönetiminin sağlanması insanlığın en önemli sorunlarının başında gelmektedir.
Dünya nüfusu sürekli artmaktadır. Dünya üzerinde ulaşılabilir su miktarının dünyadaki toplam su miktarının sadece yüzde 1’i olduğu düşünüldüğünde gelecek yıllarda dünya üzerinde su savaşlarının yaşanması çokta uzak görülmemektedir. Zira bugün dünya nüfusunun yüzde 50’sı susuzluk sıkıntısı çekmektedir ve yaklaşık yüzde 70’i temiz su bulamamaktadır.
Türkiye kişi başına düşen su miktarı (1519 m3) ile “su sıkıntısı çeken” bir ülke konumundadır. Ayrıca toplumun yüzde 50’e yakın kısmı yeterli miktarda temiz suya ulaşma sorunu yaşamaktadır. 2030 yılında Türkiye nüfusunun 100 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Buna bağlı olarak da kişi başına düşen su miktarının yüzde 40 azalması beklenmektedir. Günümüzde su, enerji ve gıda üretimi faaliyetlerinde kullanılan önemli bir girdi unsurudur. Dünya geneline bakıldığında suyun tarımsal, endüstriyel ve evsel kullanımı ile gelişmişlik arasında paralel bir ilişki olduğu görülmektedir. Gelecekte sağlıklı ve güçlü ekosistemlerin temel taşlarını sağlıklı su temini oluşturacaktır. Bu sebeple nehir havzaları, ormanlar, her türlü sulak alanların sağlıklı su temininde önemi büyüktür.
Dünyada son 300 yılda insanların su tüketimi 35 kat artmıştır. Su tüketiminin yüzde 73’lük oranı ise tarımsal su kullanımına tekabül etmektedir.
Günümüzde endüstriyel gelişim ve nüfus artışı birçok çevre sorunlarına sebep olmaktadır. Bu çevre sorunlarında en önemliside su kirliliğidir. Su kaynaklarının bilinçsizce hızlı bir şekilde tüketilmesi ve kirletilmesi sağlık, temiz ve içilebilir su kaynaklarının giderek yok olmasına sebep olmaktadır. Su kaynakları, evsel, endüstriyel ve tarımsal atıklarla her geçen gün daha da kirlenmektedir. Su kirliliği su içerisinde yaşayan tüm canlıları, bunların bulunduğu ekosistemleri ve insanları doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Su kalitesi belirlenmesinde suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik değerlerine bakılmaktadır. Kirlenen su kaynakları yalnız biyolojik çeşitliliği değil aynı zamanda geçim kaynakları suya bağlı olan çok sayıda insanı da doğrudan etkilemektedir.
Birçok organizma yaşadıkları ortamdaki değişikliklere farklı şekilde cevap verirler. Bazı organizmalar tamamen yok olurken bazıları ise çevresel değişiklikleri tolere eder ve yaşamaya devam ederler. Büyük Menderes Havzası Türkiye yüzölçümünün yüzde 3,19’nu oluşturmakta, toplam su hacmi yüzde 1,6’sına tekabül etmektedir. Bu rakamlara göre Büyük Menderes Havzasının Türkiye ortalamasına göre su fakiri olduğu çok net bir şekilde görülmektedir.
Tüm dünyada su kaynakları yoğun şekilde kirletilmeye devam etmektedir.
Sular kimyasal, fiziksel, bakteriyolojik, radyolojik ve ekolojik olarak kirletilmektedir. Neticede bu kirlilik unsurları su içinde yaşayan canlıların yaşamını, suyu direkt ve indirekt olarak kullanan insanların sağlığını olumsuz etkilemektedir. O nedenle bu su kaynaklarımızın kirletilmeden gelecek nesillere aynen taşınması gerekir. Yine bu kaynaklarımızın sürdürülebilir su ürünleri üretimi yapılarak değerlendirilmesi, tarımsal arazilerin sulanmasında ve gıda, tekstil gibi kaliteli su isteyen sanayi dallarında kullanılabilecek 1. ve 2. sınıf su kalitesinde sularımızın muhafazasının sağlanması gerekmektedir.
Günümüzde su alanlarında yaşayan canlılardan makroomurgasızlar biyoindikatör canlı olarak kullanılmaktadır. Bu organizmaların nitel ve nicel durumları analiz edilerek su kalite yorumları yapılmaktadır. ADÜ’den T. Baydar Büyük Menderes Nehri’nin su kalitesini saptamak amaçlı Nazilli ve Bozdoğan hattı üzerinde Eylül 2019-Kasım 2019 tarihleri arası sulardaki fiziko kimyasal parametrelere ve bentik makroomurgasız çeşitliliğine göre tahmin etmek amaçlı incelemiştir. Normalde su sıcaklığındaki 10°C’lik bir artış su canlıların oksijen tüketimini 2 kat arttırmaktadır. Aynı şekilde sudaki 10°C’lik düşme canlıların metobolizma hızını düşürmektedir. Çok yüksek sıcaklıklar ve ani sıcaklık değişimleri balıklar üzerine olumsuz etkilere sahiptir. Bu nedenle, alıcı ortama sıcak su deşarjlarının izlenmesi gerekmektedir. Büyük Menderes Nehri’nde her yıl az yada çok toplu balık ölümleri olmaktadır. Büyük Menderes Nehri’nde en son 2018 yılında sayıları yüzbinleri bulan toplu balık ölümü meydana gelmişti. Aydın Çevre ve Şehircilik Müdürlüğüne göre toplu balık ölümlerinin sebebi “sudaki oksijen miktarının ani düşmesi” idi. Su canlıları için gerekli olan çözünmüş oksijen miktarı ≥ 5 mg/l olmalıdır. Çözünmüş oksijen su kirlenmesi ile ilgili en önemli parametrelerden birisidir. Doğal sularda oksijen, azot ve karbondioksit gibi gazlar da erimiş halde bulunurlar. Suyun sıcaklık ve tuzluluğu artıkça oksijenin çözünürlüğü azalmaktadır. Suyun tuzluluk derecesi sucul canlıların morfolojisi, yaşam aktivitesi ve dağılımı ile çok yakından ilgilidir. Büyük Menderes Nehir suyunda ani sıcaklık ve tuzluk artışına, dolayısı ile ani oksijen azalmasına sebep olan unsurların başında jeotermal akışkanlar gelmektedir.
T. Baydar tarafından yapılan çalışmada toplam sertlik açısından Büyük Menderes Nehir suyunun kalitesi Nazilli giriş ve Nazilli çıkış istasyonlarında 4. sınıf; Bozdoğan Akçay kolu ve Kemer Barajı Akçay kolu istasyonlarında 3. sınıf su kalitesinde çıkmıştır. Yine bu çalışmada, bentik makroomurgasızlar biyokütle, bolluk ve mevsimsel değişiminde Büyük Menderes Nehri’nin çok kirli olduğu bulunmuştur. Normalde bentik makroomurgasızlar kirli sularda kalabilen, hatta daha iyi gelişebilen, suların biyolojik izlenmesinde kullanılan en elverişli ve yaygın canlı grubudur. Büyük Menderes Nehri’nin ulaşmış olduğu kirlilik seviyesi sonuçlarına göre nehirde normal canlıların yaşaması mümkün görülmemektedir. Bugün Büyük Menderes Nehri’nde yaşayabilen canlılar ise ancak genetik mutasyon geçirip kirliliğe karşı direnç geliştirmiş canlılardır. Mevcut kirlilik seviyesi hem Büyük Menderes Nehri’nde hemde Büyük Menderes Havzasında ekosistemin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmaktadır.
Büyük Menderes Nehri’nde kirliliğin önlenmesi için öneriler: Büyük Menderes Nehri’nde kirlilik oluşturabilecek atıksu kaynakların denetlenmesi ve izlenmesinde yetersiz kalınmaktadır. Bu durum Büyük Menderes’te kirliliğin bu hale gelmesinin en önemli sebebidir. Bundan dolayı denetleme ve izleme işlemleri sadece yasal mevzuatlarda yerini almamalı bunun yanında saha uygulamalarına yeterli bir şekilde yer verilmelidir; Büyük Menderes Havzasında yoğun şekilde bulunan JES’lerin canlı ekosistemine zarar verebilecek etkilerine çözüm bulunmalıdır; Büyük Menderes Havzasına evsel ve endüstiyel nitelikli atıksuları deşarj etmeden önce uygun arıtma sistemleri ile arıtıldıktan sonra alıcı ortama verilmelidir; Havzadaki Tarımsal kaynaklı kirlenmeyi önlemek için çiftçiler bu konuda bilinçlendirilmeli ve buna uygun politika yürütülmelidir; Kentleşmenin artmasından dolayı oluşan sorunları gidermek için uygun su kaynaklarının özellikleri irdelenerek planlama yapılmalıdır; Havzada oluşan atıksuların uygun arıtma metodları kullanılarak tekrar kullanımı sağlanmalıdır; Artan nüfus ve endüstriyel faaliyetlerin havzadaki su kaynaklarında meydana getirdiği veya getirebileceği yükü planlayarak sürdürülebilir su yönetim politikaları benimsenmeli ve uygulanmalıdır; Türkiye’de su yönetimi konusunda çok sayıda kurum ve kuruluş yetki ve sorumluluk sahibidir. Bu kurumların, suyun korunması ve kullanılması ile ilgili görev, yetki ve sorumlulukları, ilgili yasal düzenlemelerde tanımlanmıştır. Bu durum, su ile ilgili hizmetlerin etkin yürütülmesini ve aynı zamanda katılımcılık ilkesinin sağlanmasını zorlaştırmaktadır. Su sektöründeki bu dağınık yapılanma ve farklı sorumluluklar, hizmetlerde maliyetin yükselmesine ve ölçek sorununa sebep olmaktadır; Tarımsal faaliyetler su kaynaklarının içinde en fazla tüketim oluşturduğundan sulama yöntemlerinde geleneksel yöntemlerden vazgeçilerek modern yöntemler kullanılmalıdır; Yapılmış olan bentik makroomurgasızlar ile su kalitesinin belirlenmesi çalışmaları her yıl düzenli olarak yapılması gerekmektedir.