Fazla abartmayın şu aşk denen ileti, gün gelir sayısız ölümler görürsünüz, gün gelir âşık olduğunuz adamın toprağına tapıp af dilersiniz…
O yüzden bırakın şu inadınızı, çıkın dışarı, bulun sevdiğiniz adamı, tutun yakasından, yanana ve yakana kadar sevin onu… Unutmayın aşk cesaret ister sevip de söyleyemeyen adam/kadın, işte bu sadece ikiyüzlülüğe girer. Hatalarından ders çıkarmak, yaşlanmak, yaşlanırken kendine sınır koymak, nefret ederken bile sevmek, ne kadar tuhaf! İnsanlar, bazen seven insanların, güçsüz zayıf olduğunu söylerler. Bence, bu tamamen yanlış, sevmek küçüklük veya zayıflık değil, bedenini ruhunu duygularını yüceltmenin en iyi yoludur!Bana göre sevmek, sınırsız evrenin içinde kaybolmaktır. Kendini ararken, bir anda o kişinin boşluğuna tutunup hayatta kalmaktır. Bazen sevgi, vakitsiz kapına bir postayla gelen bir davetiye gibidir. Sevgi ve aşk, onunla gözlerin kapalı, soluksuz yaşamayı öğrenmektir. Siz hiç sevdiniz mi? Üç saniyelerinizi bile hiç uzatmayı düşündünüz mü? Sırf onun olduğu bir hayali sonsuza kadar uzatıp, onunla yaşamak için dünyaya geldiğinizi hissettiniz mi?
‘’Ne olsun istiyorum biliyor musun? Herhangi bir sokakta tek başına yürürken yanından geçen bir kadının parfüm kokusunu ben olarak benimse. O anda otur bir kaldırıma derin derin nefesler alarak beni ve az önce bu sokaklardan geçen benim kokumu çek içine…
Sonra kalk ayağa gözlerin dolu bir şekilde yürümeye devam et seni sevmek bu dünya üzerinden yok olmayı defalarca istemek gibiydi… ‘’Seni sevmek; şey gibi hani hiç ummadığın bir anda bir mucize olur ya… Hah! İşte öyle bir şey seni koşulsuz sevmek…’’
Sanki en güzel şarkı nakaratında araya giren radyo sesi gibi seninle yaşamak… Aptallaşmayın diyorum bazen onlara ‘sevmek’ eğer buysa ben yine dünyaya gelsem defalarca onu severdim onun gözlerinde. Onu sevmek koca bir nesli benimsemek gibi var la yok arasında yoktan var etmek. Sanki herkes bu dünyada onun düşmanıydı da bende ona düşman olan herkesle düşmanmışım gibi…
Hatırla... Hatırla ve gülümse sonra devam et usul usul birlikte gezdiğimiz sokaklarda gezmeye parkta sevgilisini sallayan bir çift gör istiyorum. Biz bu kadar güzel yaşayamadık. Biz hiçbir zaman böyle olamadık diye ağla o kaldırım taşının üstünde, defalarca gözyaşın aksın o taşa belki vicdanında o taş gibi erimeye başlar bir süre sonra…
Yâda sadece ben öyle zannediyorum! Son olarak bir kadın çıksın karşına ağlaya ağlaya geçsin önünden. Tam da o anda derin bir nefes al beni ‘ölümle’ kaybettiğin için değil kendi ellerinle ‘öldürdüğün’ için!
Hala kaldırım taşının üstündeysen yak bir sigara! Eğer hala orada değilsem sakın vaaz geçme sevmekten veya sevilmekten. İnan bana kalbim hep seninle O kaldırım taşında çaresizce oturan adamla birlikte, sigaradan çektiğin o nefesle ve o kutsanmış dudaklarının arasından üflediğin dumanla var olacak daima…’’
‘’Şuan bu dünya üzerinde sen varsın ya
Varsın nefesim kesilsin!’’