Hayaller insanı hayata bağlayan, duygularını anlamlı kılan umudu ve yaşam sevincidir. Her insanın küçük ya da büyük ama kendince önemli bir hayali mutlaka vardır. Ve yaşamının her anını bu hayallerin gerçekleşebilmesi umuduyla geçirir. Düşünmesi bile, yüzünde farkında olmadığı bir tebessüme sebep olur. İçini ısıtır, güç verir. Sınırsız bir güce sahiptir hayaller. İşte her insan, kurduğu hayalin gücüyle gücüne güç katar. Bir gün, mutlaka bir gün, diye beklediği şeyin gerçekleşebileceğine inanır. Ve her sabah doğan güneşin şükrüne varır.
En güzel hayaller, içindeki çocuğu hiçbir zaman öldürmeyenindir aslında. Ya da hiç vazgeçmediği için kurduğu hayallerden büyümez içindeki çocuk. Hep şendir içi, deli dolu ve kıpır kıpır. Hangi yaşta, hangi şartlarda olduğunun önemi yoktur, büyük ama çocuk olanın. Önemli bir iş görüşmesine giderken bile, evin zilini çalıp kaçası gelir içinden, tıpkı çocukluğundaki gibi. Arkadaşlarıyla oynadığı toplu saklambaçtaki gibi, saklanır onu mutsuz eden her şeyden. Bazen dizinin yarasına ağlar gibi ağlar, canını fazlasıyla yakan durumlara. Ama yine de asla pes etmez, devam eder köşe kapmaca oynamaya. Ve hayalleriyle büyür çocuk, ama asla hayallerini küçültmez.
Çocuk, küçücük bir sürprize günlerce mutlu olabilen, kıymet bilen ve kocaman bir hayal dünyasında gerçeğin kendisini yaşayabilen değil midir? Ne kadar güzel hayaller kurulurdu küçükken. Kâğıttan yapılan gemiler yüzdürülürdü, geleceğin umutlarına. Beş tane taş, saatlerce keyifli anlar yaşatırdı. Çimlerin üzerine sırt üstü yatıp, bulutlardan anlam çıkarmak, hayallerin sesleriydi aslında. “Türkü söyler döneriz, bil bakalım biz kimiz, göster bizi körebe” sözlerini söyleyerek, ebe olan arkadaşının kendisini yakalaması kadar keyiflisi yoktu. Ses yapıp, yakalanmamaya çalıştığı tek şey, oyunun kendi amacıydı. Kaçışan oyuncuları topla vurabilmek en büyük hayaliydi, topu havada tutamayanın. Cebindeki beş misketi, on yapabilmek ne müthiş bir başarıydı. Hayaller, büyüdükçe küçüldü aslında. Belki de yaşama sevincini, büyürken küçültülen hayaller çaldı.
Büyümese içimizdeki çocuk, küçülür mü hiç hayaller. Küçük mutlulukları olanın, büyümesi mümkün değildir aslında. Nasıl küçücük bir şeker mutlu edebilirken, sahip olunan onca şeye rağmen neden mutlu olamaz ki insan. Neden sahip olduklarına şükretmeyi unutur. Ve neden küçükken kurduğu hayallerin, onu ne kadar mutlu ettiğini düşünmez bir kere olsun. Büyüdükçe büyütmeye çalıştığı hayaller, içindeki çocuğu öldür aslında, haberi olmadan. Ne kadar ulaşsa, daha fazlası derken, hapsolur hayatın acımasızlığına. Büyütülen hayaller menfaat ve çıkarlar için kurulmaya başladıysa eğer, hiçbir zaman bir çocuğun dünyasındaki mutluluk yakalanamaz ki. Çünkü hayaller artık bir amaç değil, yaşamak için sadece bir araç olmuştur. Tek bir amaç için vardır hayaller… Gerçek anlamda mutlu olabilmek…
Bulutlardan şekil yaptığınız, komşu teyzenin” mahallenin bütün çocuklarına benden dondurma” diye bağırdığı bir gün hayal etmeniz dileğiyle…