Koronavirüs nedeniyle yaşanan pandemi sürecinde okulların tatil edilmesiyle başlayan uzaktan eğitim, kutsal bir meslek olan öğretmenliği icra eden bazı kişilerin davranışları nedeniyle sorgulanmaya başladı.
Yaklaşık 2 milyon öğrencinin bilgisayarının veya internet erişiminin olmamasından kaynaklanan sıkıntı bazı öğretmenlerin bunu suistimal etmesine neden oldu.
Geçtiğimiz hafta Aydın’da bir esnafı ziyaretim sırasında esnaf arkadaş, “Bizim çocuğun öğretmeni derse girmiyor” dedi.
“Nasıl yani? Bir tek o mu girmiyor?” diye sordum.
“Evet, diğer sınıflar ders yapıyor ama bizim öğretmen ‘çocukların hepsinde bilgisayar yok, fırsat eşitliği olmadığı için girmiyorum’ dedi” diye cevap verdi.
*
Mesleki olarak ilgim olmadığı için sonrasında baktım ki, bakanlığın genelgesinde de öğretmen derse girmek zorunda değilmiş.
Bazı okul müdürleri ise öğretmenleri uzaktan eğitim bile olsa girmeye zorluyormuş.
Genelge nedeniyle hak iddia eden öğretmenler de bu duruma tepki gösteriyor ve girmek zorunda olmadıkları için direniyormuş.
Hatta ek ders ücreti almadıkları için de isyan halindeymiş.
*
Şimdi kimse kusura bakmasın ama pandemi sürecinde evine hasret kalan sağlık çalışanları ek ücret almazken, esnaf perişan, ekonomi altüst olmuşken 11 Mart 2020 gününden bu yana evlerinde dinlenen, pandemi sürecini tatil fırsatına çeviren, maaşlarını da tıkır tıkır alan öğretmenler ‘haklı’ diyemem.
*
“Devlet bana derse girmeme hakkı verdi” diyerek, yeterince mağdur olmuş öğrencileri ikinci kez mağdur eden ve hak etmediği bir para kazanan öğretmen ile canını hiçe sayıp, gece gündüz çalışan sağlık emekçileri bir olabilir mi?
*
Sevgili öğretmenler lütfen saygımızı kaybetmeyin.
Bakanlık genelgesi ve fırsat eşitliğinin arkasına saklanmadan geleceğimizin teminatı çocuklarımızı mağdur etmeyin.
ŞAKA YAPMIYORMUŞ
İnsansan hele bir de siyaset yapıyorsan gönül almayı, insanların gönlüne girmeyi, gönülde kalmayı bilmen gerek.
Zor iştir.
Çünkü, sen ne kadar yaparsan yap karşındaki yaptıklarını asla yeterli görmeyecektir.
İnsanların gönlüne girmek ve orada kalmak senin dışında etkenler olduğu için zordur.
*
İnsansan hele bir de siyaset yapıp topluma rol model oluyorsan öğreneceğin ilk şey edeptir.
Bu kolaydır.
Çünkü, bu tamamen seninle alakalıdır.
Edepli olmak için başkalarını ikna etmene gerek yoktur.
Davranışların ve sözlerin anlatır seni.
*
En kolayı olmasına rağmen alimler, ilim-irfan sahibi düşünürler sözlerinde edepli olmayı vurgulama ihtiyacı hissetmiştir.
Bakın Yunus Emre’nin sözlerine, “Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep. Dediler, ilim geride, illa edep illa edep”
*
Bakın Sems-i Tebrizi’nin sözlerine, “Akıldan ‘imanın hakikati nedir’ diye sordum. Akıl, kalbimin kulağına dedi ki, imanın hakikati edepten ibarettir. İnsanın tenindeki can ne ise edep de odur. İnsanın kalbindeki ve gözündeki nurlar hep edepten ibadettir"
*
Bakın Mevlana Hazretleri’nin sözlerine, “Eğer insan edepten mahrum ise insan değildir. İnsanın hayvandan farkı edeptir. Gözünü aç ve kelime kelime Allah'ın kelamına dikkat et. Ayet ayet Kuran’ın manası edeptir"
*
İnandığımız dinin bile temelinde ‘edep’ varken, Aydın’da hangi taşı kaldırsanız altından çıkan milletvekilinin, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu hakkında söylediği "Hanımefendidir, annedir, şudur, budur ama bu kimliğe uygun bir hareketi yok” sözlerinin anlamını siz kıymetli ‘asillere’ bırakıyorum.
*
Sayın Vekil, vekil olduğunu unutup, milletin asil evlatlarını temsil etmek yerine kılavuzlarının peşine takılıp hata üstüne hata yapıyor diyeceğim ama 9 Kasım 2019 günü bir sürü gazetecinin önünde “Bende dangalaklık vardır” dediğini hatırladım.
O gün şaka yapıyor diye algılamış ve önemsememiştim ancak zaman içinde yaptıkları ve söylediklerini gördükçe “Şaka yapmıyormuş” demeye başladım.
*
Şeyh Edebali, Osman Gazi’ye öğüt vermişti.
“Ey oğul, güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın! Ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener”
İki yıl önce vekil seçilen ve kendini güçlü, kuvvetli gören sayın vekil bu sözleri hiç unutmamalı.
Ben şeyh değilim, öğüt vermek de haddim değil ancak insan olmamın gereği olarak hatırlatayım.
Bugün sahip olduğun güç ve kudretin gelip geçici olduğunun farkına varmalısın.
Öfkene ve nefsine teslim olup aklını yitirmemelisin.
Unutma;
Biz asiller, vekilliği bitince de saygıyı ve sevgiyi eksik etmediğimiz çok vekil gördük.
Korkarım sen selam verecek kimseyi bulamayacaksın.
İYİ Kİ İNSAN DEĞİL
Ünlü İtalyan dalgıç Enzo Mayorka, kızı Rossana ile Syracuse yakınlarında denize daldı.
Dalış yaparken bir şeyin sırtından yaklaştığını hissetti.
Arkasını döndü ve bir yunus gördü.
Sonra fark etti ki oynamak istemiyor, bir şeyler söylüyor.
Hayvan daldı ve Enzo da onu takip etti.
Yaklaşık 12 feet derinliklerinde, terk edilmiş bir ağa giren başka bir yunus daha vardı.
Enzo Mayorka, kızından dalış bıçağı vermesini istedi.
Birkaç dakika içinde, neredeyse insan çığlığına yakın ses çıkaran yunusları serbest bırakmayı başardı.
*
Yunus, 10 dakikaya kadar suyun altında dayanabilir, sonra batabilir.
Serbest bırakılmış ancak hala şaşkın yunus, Enzo, kızı Rossana ve diğer yunus yüzeye çıktı.
Kısa bir süre sonra ağa takılı olan yunus doğum yaptı.
Baba Yunus, bir çember yaptıktan sonra Enzo’ya doğru yüzdü, yanağına öpücük verir gibi dokundu.
*
Tüm olanlardan sonra Enzo Mayorka.
“İnsan doğaya saygı duymayı ve hayvan dünyasıyla konuşmayı öğrenene kadar, Dünya'daki gerçek rolünü asla öğrenemez” dedi.
*
Bu hikayeyi okuduktan sonra benim de bir hayvan kurtarma hikayem olduğu aklıma geldi.
Yıl 1984, ilkokul 4'e gidiyorum.
Okula giderken evin yakınında bulunan fırında gevrek kuyruğu olurdu.
Kardeşimle birlikte girdik kuyruğa.
Ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum kavga çıktı başladılar 2’nci sınıfa giden kardeşimi dövmeye.
Hemen daldım olaya ve kardeşimi kurtardım.
Aradan 35 yıl geçti kardeşim olacak hayvan, o yunus gibi beni öpüp teşekkür etmedi.
GÜNÜN FIKRASI
Temel evine yalan makinesi almış, salonda baş köşeye koymuş.
“Kim yalan söylerse ötecek” diye de ailesini uyarmış.
Akşam yemeğe oturmuşlar.
Oğluna:
“Bugün neredeydin?” diye sormuş.
Oğlan:
“Okuldaydım” deyince makine ötmeye başlamış.
Oğlan da:
“Kız arkadaşımla sinemaya gittik” diye itiraf etmiş.
Temel fena halde kızmış ve:
“Ben senin yaşındayken kızlarla çıkmak, okula gitmemek nedir bilmezdim” deyince makine gene ötmüş.
Makine ötünce karısı Fadime gülerek:
“Al işte! Senin oğlun!” deyince makina başlamış ötmeye.
GÜNÜN TESPİTİ
“..her şeyin en iyisine sahip olan değil, sahip olduklarının tadını çıkaran mutludur..” BEN
“..söylenecek çok söz var ama söyleyip ‘ziyan’ etmek istemiyorum..” GÜNÜN SÖZÜ
“..herkesten elektrik alırsan ‘faturayı’ ödeyemezsin..” KADINLAR ERKEKLER
“..arabayı en iyi erkekler kullanır.. erkeği en iyi kadınlar kullanır.. dolayısıyla arabayı en iyi kadınlar kullanır.”