Önceki yazılarımda zaman zaman Kuyucaklılar olarak sahip olduğumuz değerlere yeterince sahip çıkamadığımızdan bahsetmiştim. Bu konudaki son yazıyı da Kuyucak Meslek Yüksek Okulu ile ilgili olarak yazmıştım. Tahmin ettiğiniz gibi yukarıdaki başlık şu an elimde tuttuğum 2 ayrı kitabın isimlerinden oluşuyor. “Kal Desem Kalır mıydın?” Bir şiir kitabı. Okuyunca gençlik yıllarıma dönmediğimi söyleyemem. Şu ifadelere bakar mısınız; "Ben razıyım aşk ile yanmaya, peki sen razı mısın aşk ile yanana?”, “Kalbin sızlayıp gözlerine yaşlar dolarsa gel beni uyandır, Yüreğinin bir köşesinde oralarda bir yerde uyuyor olacağım.” Bu güzel satırların sahibi Kuyucaklı Şair Yazar Zekeriya Işıklı’ya teşekkür ederim. İkinci kitap “Tele Vizyon” ise yine yazarımız Zekeriya Işıklı’nın bir deneme kitabı. Her gün izlediğimiz televizyon programlarını mizahi bir dille hicvetmiş yazar bu kitabında. Sıkılmadan tebessümle okuyacağınız bir kitap. “Ucuz Etin Yahnisi”, “Yok Artık Daha Neler”, “Ne Çok Şey Bilir, Bilmeyen”, “Evsiz Kelimeler” ve “Gizli Bir Sensizliktir Aşk” adında 5 kitabı daha var Zekeriya Hoca’nın.
Söz Kuyucaklı yazar ve şairden açılmışken Emekli Öğretmen Şair-Yazar Abdullah Kırkık hocamızdan söz etmeden olmaz. Aslen Yenipazarlı olmasına rağmen emekli olduktan sonra da Kuyucak’a yerleşen, Kuyucak için Kuyucaklılar için yazıp çizen Abdullah Kırkık hocamızın yanlış bilmiyorsam hali hazırda 28 eseri var. Umarım hemşerilerimiz yaşayan Kuyucaklı yazarlarımızın kıymetini bilirler.
İlçemizde bir Halk Kütüphanemiz var biliyorsunuz. Zaman zaman bende oradaki kitaplardan faydalanırım okumak için. Halk Kütüphanemize de kadın eli değdi bu arada. Kütüphanemize Zeynep Aşkan adında bir hanımefendi Müdire olarak atandı ve görevine başladı. Birkaç gün önce ziyaret ettim kendisini, hem de elimde bulunan kitapları iade ettim. Birde gönlümden geçenleri anlattım Müdire Hanıma, dedim ki; "Kütüphanemizde öncelikle Kuyucak’lı, sonra çevre ilçelerden yazarların kitaplarını bulundursak olmaz mı?” dedim. Aldığım cevap, yazarların kitapları için bakanlığa müracaatları gerekliymiş, ayrıca kütüphanelere gönderilecek kitaplara bakanlık karar veriyormuş.
Neticede her şeyin gönlümüzden geçtiği gibi olmadığını, olabilmesi için çaba göstermek gerektiğini anladım. Ama düşünüyorum da mutlaka daha başka bir yolu olmalı diyorum.
Kuyucak ve Nazilli ile çevre ilçelerin özellikle Aydın İli’nin yazarlarının basılı eserleri ilimizdeki kütüphanelerin raflarında yerlerini almalı. Gittiğim zaman kütüphanemde Abdullah Kırkık hocamın, Üstad Zekeriya Işıklı’nın, Usta Yazarlar Sabahattin Burhan, İbrahim Kiraz, Ethem Oruç, Osman Girgin ve diğerlerinin kitaplarını görebilmeliyim. Görebilmeliyim ki belki bende onlar gibi Yazar olabilmek için kendimde cevher bulayım.
Birde çevremizde işini iyi yapanlar var. Kamuda görev yapıp az da alsa aldığı maaşın hakkını vermek için elinden geleni yapanlar var hem de oldukça fazla. Emin olun bunca haksızlığa adaletsizliğe bu devlet yıkılmıyorsa işini düzgün yapan yada yapmaya çalışan kamu görevlileri sayesinde yıkılmıyor. Bu konuda ayrıca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir vecizesi de var bu konuda “Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.” Bir sözü daha var Gazi’nin hepimize rehber olması gereken; "Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşama yollarını aramayı alışkanlık haline getiren milletler, önce haysiyetlerini, sonra da istiklallerini kaybetmeye mahkumdurlar.”.
Bence hep beraber oturup bir düşünmemiz lazım. Millet olarak yukarıda bahsettiğim Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerinin neresindeyiz? Gazi’ye layık olabilmek için neler yaptık bugüne kadar. Oysa o bizim bağımsızlığımız için defalarca kendisini kurşunların, topların önüne atmıştı. Çevremizde işini iyi yapan gerçekten iyi yapan belki 30 kişiyi sayabilirim ama şimdi sadece birinin ismini vereceğim sizlere.
Osman Polatdemir var. Kuyucak Şehit Bahri Uçuş Çok Programlı Anadolu Lisesi çalışanlarından. Çok iyi tanımam kendisini samimiyetim de yoktur kendisiyle. Kendisiyle oturup bir yerde çay içmişliğimiz bile yoktur. Ama yaz boyunca yada öncesinde bugüne kadar yaşadığım ilçede hakkında olumsuz en küçük bir söz duymadığım gibi, aldığı maaşın hakkını verebilmek için canla başla çalıştığını biliyorum. Devletin kadrosuna sahip olup ta “Nasılsa ben devlet memuruyum, kimse bana bir şey yapamaz” deyip işlerini hakkıyla yapmayanları görünce Osman Polatdemir onların yanında pırlanta bence. İş yerindeki durumunu bilmem, üstleriyle ilişkilerini bilemem, benim dışarıdan edindiğim intiba bu arkadaşımızın görevini hakkıyla yaptığı ve kazancını helal kazandığı yönünde. Allah yar ve yardımcısı olsun inşallah.
Neticede iş dönüp dolaşıp yine ülke meselelerine geliyor. Millet olarak hak etmediğimiz sıkıntılara. Acaba hak ettik mi? Okumadığımız için,öğrenmediğimiz için, sorgulamadığımız için yaşadığımız sıkıntıları hak etmiş olabilir miyiz acaba? Bence en büyük sorunumuz okumamak. Okumuyoruz, öğrenmiyoruz, araştırmıyoruz sonrada “Neden bu sorunları yaşıyoruz?” diye hayıflanıyoruz.
Geçtik seçim zamanı geldiğinde önümüze dikilen adayları yanlış sorguluyoruz. “Bu aday memlekete hayırlı hizmetlerde bulunabilir mi?” diye sorgulayacağımıza, bireysel düşünüyoruz ve “Bu aday seçilirse benim işimi görür mü?” diye sorguluyoruz. Eee ne demişler “Böyle başa, böyle tıraş” İşte bu nedenle naçizane önerim hepimize her zaman her şeyi iyice araştıralım, soruşturalım önemli konulardaki kararlarımızı ona göre verelim.
Tabii bu arada muhalefet partilerine de bir çift sözüm var. Ülkemizde halkımız muhalefete iktidarı ayakta tutma görevimi verdi? 27 Aralık 1949 dan bu yana eğitim sistemimizin masrafı da bizden olmak üzere ABD’ye teslim edildiğini sizler bilmiyor musunuz? Kalkınmanın temeli eğitim değil mi? 1949'da ABD ile imzalanan Fulbright Eğitim Anlaşmasını ve Eğitim Komisyonunu neden gündeme getirmiyorsunuz. Yoksa sizlerde mutlu musunuz eğitimimizi ABD’nin yönlendirmesinden. Türk Çocuklarına Coniler ne verebilir. Bu güne kadar 70 yıldır ne verebildiler.? Söz konusu anlaşma iptal edilmeden bizim eğitim sistemimizin gerçekten ülkemiz ve halkımız yararına düzelebileceğine inanıyor musunuz.? Bence iktidar bu muhalefet sayesinde 18 yıldır ayakta duruyor. Çünkü muhalefet yapabileceklerinin sadece yüzde 10’unu yapıyor bence.
İktidarın her yaptığını eleştirmekle muhalefet olmuyor, yanında doğrusunu da anlatmanız gerekiyor. Ülkemiz için yeni, kitleleri peşinden sürükleyebilecek projeler üretmeniz gerekiyor. Muhalefeti kesinlikle yetersiz gördüğümü söylemek zorundayım.