Siyasi hayatını sadece kendi menfaatlerini ve makam ideallerini, sağlama almak olarak gören zat-ı muhteremler, her zaman var olsa da son zamanlarda siyasette bireysel kalitenin düşmesi ile daha da çoğalarak zaten sorunlu olan ülkemiz ve şehrimiz siyasetini zehirlemeye ve kirletmeye devam etmektedirler. Siyaset yaptıkları insanların, her istediklerine evet diyecek, eleştirmeyecek, karşılarında fikirlerini bile beyan etmeyecek, omurgasız bireylerden oluşmasını çok severler ve tercih ederler.
Mesela İlçemiz Nazilli bu yönden çok renkli bir yer. Seçim sathı mahallinde ve hatta son günü sandık başından her türlü hakareti, tacizi, bel altı bel üstü tüm varyasyonları gerek ulu orta göstere göstere, gerek sosyal medyadan, gerek seçim bürosunu arayıp hakaret ederek, hatta o gün muhalif olduğu ama seçimden sonra iskeleye yanaşacağı partiyi ve duruşu olan kurmaylarını tehdit eden ve bu yüzden ilgili parti yetkilileri ve gönüllüleri tarafından uyarılmak zorunda kalınan bazı tipler gayet rahatlıkla gene ilgili partinin “İYİ” gönüllü ve geniş karınlı kurmayları tarafından muhteşem kongrelerinde yönetim kurulu listesine yazılabiliyor ama belkide onlara seçimi kazandıran zincirin en önemli halkalarından olan insanlara fikirleri bile sorulmuyor...
Sonra, bunun adına ekipçilik, yol arkadaşlığı diyorlar. Herkesin kendileri gibi düşünmesini ve hareket etmesini isterler. Onlar gibi düşünmeyen, eleştiren, yaptıkları işleri sorgulayanları aralarında istemezler. Onlara muhalif kimliği biçerek ötekileştirmeye başlarlar. Asıl komedi ise bunu yaparken her ortamda demokrasi şövalyeliği şovunu da yapmaktan vazgeçmezler.
Bir duruşu olan, hatta onlar o makama otururken gövdesini ortaya koyan yol arkadaşlarını, kendileri ve operasyonel tetikçileri lehine kontrol edemeyeceklerini hissettikleri anda siyasi ve rant hesapları için sözde demokrasilerini rafa kaldırarak, yok etmekte asla tereddüt etmezler.
Ahde vefaları kesinlikle yoktur, siyasi gelecek hesapları için insanları kullanmaktan ve son kullanım süresi geldiğinde bir kenara atmakta tereddüt bile etmezler. Bir kurumu yönetirken taktikleri en ufak şeyi bahane ederek kafasını koparmayı hedefledikleri parti yöneticisini, amiri memuru, başkan yardımcısını önce bir şekilde itibarsızlaştırıp sonra da sinsice alaşağı etmektir.
Uzun yıllar şehrin siyasi ortamını uzaktan izlemiş, kendince kurulmuş kompleksli, ağırlıkları olmadığı için kabul görmemiş hafif, kendi de dar beyni de dar siyasi kadrolar ile geniş kesimleri kucaklamaya çalışırlar ama sağdan ve soldan saydıklarında, hep aynı isimler ve kişiler ile yürümenin kendilerine verdikleri zararın farkında olmazlar ve görmezler.
Çünkü bazen siyaset yapılan coğrafi bölgenin yapısı, kökleri,seçmen kitlesi veya kültürü nedeni ile ahalinin gücü sizden çok fazladır, tokadı bir yediniz mi nereden geldiğini bilemez, eşşekten düşmüşe dönersiniz. Bunun en güzel örneğini Nazilli son seçimlerde yaşadı.
Herkes yalandan yüzünüze güldüğü için, iyi gidiyorum başarılıyım zannedersiniz. Size; “Bak kardeşim, bugün seçim olsa kayıpsın, kendini ve ekibini düzelt bu böyle gitmez görüp göreceğin bu olur” diyen 10-15 yıldır beraber yürüdüğünüz dostlarınıza değil, günü geldiğinde kendisini ilk satacak, arkasından vuracak ve yanında hala niye tuttuğunu tüm şehrin hayretle merak ettiği lejyonerlerin lafı ve “ağam çok iyi gidiyoruz” gazıyla sonunda duvara toslamaktan da kaçamayacaklardır.
Doğruları sırf kendi menfaatlerine zarar gelmesin diye görmezden gelerek, yanlışa doğru diyen siyasetçilerin, büyük kesimi bugünler de maalesef baş rolleri kapmış olarak görülmektedirler. Birde her dönemin adamları vardır. Asıl tehlikeli olanlar ise bu tür insanlardır. Asla taraf olamazlar dik duramazlar, herkese mavi boncuk dağıtır, gidene ağam gelene paşam deyip, kendi kervanlarını yürütmeye çalışırlar ve de sayıları hiç küçümsenmeyecek kadar da çoktur.
Bunlarda duruş yoktur, amaç sadece kendi kazanımlarını ve çıkarlarını korumaktır, doğrunun, hakkın ve adaletin ne olduğunun, onlar için hiçbir önemi yoktur. Dün söyledikleri onca olumsuz cümlelere rağmen, bugün yalakalık yapmaktan asla vazgeçmezler. Rüzgar ne taraftan eserse o yöne savrulurlar.
Bugün kişisel çıkarları için taptıklarına yarın isyan etmeleri kaçınılmazdır. Ülkemizde siyaset maalesef bu profilde yapılmaktadır. Asıl sorun bunlara yol veren şımartan makam sahiplerindedir. Bu makam sahiplerinin derdi ne şehri, ne ülkesi, ne partisidir. Tek dertleri kendi siyasi ikballerini ve koltuklarını sağlama almak ve demokrasi şöleni adını verdikleri ilçe ve il kongrelerinde belirledikleri isimlere kendi değirmenlerine su taşımaktır.
Sular akıp yolunu bulacaktır. Her şeyin bir zamanı vardır. Siyasette yanlış yaparak bir yere kadar ilerlenir. Zaman gelir, değişim sizi alır götürür. Geriye eğer bırakmışsanız hoş bir sedanız kalır. Neticede takdir görenler siyasette BİR DURUŞA SAHİP OLANLAR olacaktır...