Kader deyip geçmeyelim. Bazen insanlar kaderlerini kendileri yaratıyor, çiziyor. Nazilli’nin son 60 yılına bakalım. Bilinçsiz yönetici ve siyasetin elinde bugünkü acınacak durumunu geldi. Aydın’ın batısındaki ilçelerden Didim, Kuşadası ve Söke’de işsizlik oranı yüzde 3-5 civarında, Nazilli ve çevresinde ise işsizlik yüzde otuzlar civarında. Tarım ili Aydın’da tarım maalesef her geçen gün ölüyor? Sanayileşme unutuldu, bilinçsiz yöneticiler iş başında milletvekilleri mal edinmekle meşgul. Zenginleşme hırsı ile meşgul. Millete hizmeti düşünen yok. Farkında mısınız? Nazilli büyük köy haline geldi. Unutmayalım, işsizliğin bu boyuta geldiği yerde ahlak çöker. İnsana saygı kaybolur. Şehirde mutluluk değil, huzursuzluk hakim olur. Bu vakitten sonra, ne yapılır? Nasıl bir çıkış yolu bulunur bilemiyorum. Zira artan nüfusa yollar dar geliyor. Trafik işlemez hale geldi. Sorunlar katlanarak büyüyor. Gazeteci olarak çığlıklar, manşetler attık. Polis Okulu gidecek önleyin dedik.  Köytaş yanlış yönetiliyor el koyun kapanacak dedik. Sümerbank’ı koruyun içi boşaltılıyor dedik. Nazilli’nin bilinçsiz siyasetçileri gazetecilere, bozgunculuk yapmayın dediler. Hep itelendik, ötelendik. Yanlış değerlendirildik. Sonuç ortada.. Şimdi yüzümüze bakacak halleri yok. Ne yazık ki iş işten geçti. Tavşan bayırı aştı. ** BUNUN ADI HİZMET DEĞİL, REZALETTİR! Nazilli bir kez daha yanlışa götürülüyor. Geçmişten hiç ders almamışız. Figüranlar yine siyasiler ve yerel yöneticiler. Sümerpark alanı, hatırlarsınız ne heyecanlarla kuruldu. Ne hayaller yapıldı. Sümerbank’ın özelleştirmesi döneminde Nazilli Belediyesi’ne bırakılan bu alanda sayısız işçi evleri ve sosyal binalar vardı. Projesiz çalışma ile bunların hepsini yok ettik. Buraya yapılan birkaç basit bina ile restoran ile hizmete açtık. Aradan çok değil 20 yıl geçmeden gelinen noktada her işletmenin kapısına kilit vuruldu. Park aile ortamından uzaklaştı. Adeta İÇKİ ALANI OLDU. Park alanı, mezbele yerine döndü. Ailelerin değil, yanlış insanların ilgi alanı haline geldi. Yani, baykuş yuvası haline geldi.  Bundan bile ders almadık. Araçları olmayan 4 kişilik bir ailenin sümerpark alanına gidiş gelişi 15-20 TL. Günümüzde bunu kim verirde Sümerpark’a pikniğe, çay içmeye gider. Bu sorunları yaşarken çok acıdır ki iş bilmez vekiller kapanan polis okulunun yerine MİLLET PARKI yapmaya çalışıyor. Bu yazımı, lütfen MİLAT KABUL EDİN buranın sonu da aynen SÜMER PARK ALANINA dönecektir. Burasıda, Allah korusun fuhuş alanı olacaktır. Şehirdışı sayılabilecek bir yere millet parkı olur mu? Bunu savunanlar, İKTİDARA İHANET EDEN ZİHNİYETİN TEMSİLCİLERİDİR.. Hani buraya trafik hastanesi yapılacaktı. Hani buraya kadın doğum hastanesi olacaktı? Allah aşkına milletin aklıyla alay etmeyin. Sizin kapasiteniz bu. Biz bugünden sesleniyoruz, burası millet bahçesi olmaz. Olmadığını sizde göreceksiniz. Ne yazık ki bunu anlattığınız zaman milletin milyonları buraya akmış olacak. ** NEREYE GİDİYORUZ? Ülkemizin, Doğu Akdeniz siyaseti her geçen gün yalnızlığa itiliyor. Bunun farkına milletçe vardık. Bir zamanlar orta doğunun lider ülkesi durumundaydık. Şimdi ise devamlı yalnızlaşan sorun yaratan, bir duruma geldik. Tüm çevre ülkeleri karşımıza aldık. İsrail’le iki kanki kadar birbirlerine güven duyan, dost iki ülke idik. Van münit ve Filistin yüzünden bu günlere geldik. Köprüleri attık iki düşman ülke haline geldik. Bize madalyamı taktılar. İsrail’le yollarımız ayrıldı. Kim kaybetti? Bizim, İsrail’le ilişkilerimiz yüzünden boşalttığımız alana, eleştiren devletler ve örgütler doldurdu. Bunlar, bizi uyandırmalı. İç çekişmelerimiz son bulmalı. Siyasi çıkarlar ülke çıkarlarının arkasına atılmalı. Buna çok ihtiyacımız var. Kişi üzerinden yaptığımız siyasete ara verelim, VAKİT MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK ZAMANIDIR. Peki öylemi oluyor? Nerdee.. Hala birbirimizi ısırmaya, hakaret etmeye devam ediyoruz. Yunanistan’la Kıbrıs için bugüne kadar yapılan toplantılarda, bir adım bile yol alamadık. Ege konusunda da gitmeyecek. Onlar Türkiye’nin bitmesi için çalışıyor. Yunanistan’ın, Mısır’la anlaşması bunun en açık bir örneği. Türkiye her geçen gün düşmanlarını bir bir eksiltmeli. ATATÜRK’ÜN yurtta sulh cihanda sulh anlayışında siyaset yapmalı. ** AŞI KAVGASI ALEVLENDİ! Yeni tip koronavirüs dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor. Salgının başındaki tedbirler de oldukça başarılı olduk. Şimdide, ülke olarak virüsü hafife almanın adeta cezasını çekiyoruz. Dünya gözünü ve umudunu çıkacak aşıya bağladı. Yazılanlara çizilenlere bakarsak, bugüne kadar ülkelerde 126 aşı çalışmanın yapıldığını öğreniyoruz. Covid-19 pandemisinin bu anlamda da tarihi bir gelişmeye yol açacağını söyledi. İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Özpolat, "Geleneksel aşılar üç şekilde yapılıyor. Ya tamamıyla ölü virüsle ya hastalık yapamayacak kadar zayıflatılmış virüsle ya da virüsün dış kabuğunda yüzeyine bulunan parçalar veya proteinlerle. Bu şekilde bağışıklık yanıtının oluşması sağlanmaya çalışılıyor. Gen aşısında ise virüsün ya da hastalık yapan mikrobun dış kabuğunda bulunan bir proteinini kodlayan gen (RNA ya da DNA) insan vücuduna enjekte ediliyor. İRAN şu anda yürütülen 130'e yakın aşı çalışması içinde ise sonuca en yakın olan üç çalışma var: ABD (Moderna), İngiltere (Oxford Üniversitesi-AstraZeneca ortaklığı) ve Almanya (BioNtech ve Pfizer ortaklığı). Her üç aşı çalışması da faz 3 aşamasına gelindiğini bildirdi. Bu çalışmaların üçü de genetik aşılar. Bunlardan biri başarılı olduğunda, aşı konusundaki ezberlerimiz temelinden değişecek" dedi.