İnsanoğlu şaşar beşer,hafızamız zayıftır genelde. Nedense daha dün yaşadıklarımızı çabuk unutuyoruz. Oysa şahıslar değişse de emperyalizmin senaryoları asla değişmiyor. 1991 yılında Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in önüne Kuveyt’i yem olarak atan ABD bu gün de Türkiye’nin önüne yem olarak 100 yıl önce İngilizlerin yaptıkları gibi Yunanistan’ı atıyor. İşin kötüsü Yunanlılarda kendilerini kullandırmaya çok hevesli.
Aradan 10 yılda geçse, 100 yılda geçse, uygulayan kişiler değişse de emperyalizmin senaryolarında pek değişiklik olmuyor. 1991 yılında Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in önüne Kuveyt’i yem olarak atan ABD,( O dönemde ABD Büyükelçisi Kuveyt’e saldırması için Saddam Hüseyin’i teşvik etmişti.),Saddam Kuveyt’i işgal edince de “Sen nasıl komşuna saldırırsın, hem sende kimyasal silahta var zaten” diyerek üstüne çullanmıştı. Neticede Irak’ı 3 parçaya böldüler, milyonlarca Iraklıyı katlettiler,milyonlarca Iraklı ülkesini terk etti. Kadın kız erkek demeden yüz binlerce Iraklıya tecavüz ettiler. Ebu Garip Hapishanesi’nin duvarlarının dili olsa da yaşanan vahşeti anlatsa. “Irak’a demokrasi getireceğiz” diyerek gelmişlerdi. Saddam’ın zulmünden bıkan Iraklılarda neredeyse ellerinde çiçeklerle karşılayacaklardı ABD Askerlerini.
Uzatmayalım 29 yıl önce sözünü dinletemediği, petrolünden faydalanamadığı Irak’ın Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’i tezgaha getiren ABD şimdi de benzer bir senaryoyu Doğu Akdeniz’de Türkiye için uygulamaya koymuş olabilir. Her hangi bir savaş durumunda Yunanistan’ın Türkiye karşısında en fazla 24 saatlik gücü olduğunu dünya biliyor. Peki o zaman neden Yunanistan’ı bize karşı kışkırtıyorlar. Türkiye savaşı başlatan taraf olsun, sonrasında da Irak'takine benzer bir senaryo Türkiye için de uygulanabilir. İşte bu yüzden her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanımız Yunan Savaş Uçaklarını düşürmemizi, yada Yunan Gemilerini batırmamızı istese de diplomasi sabır ister. Dünya Hukuk Kurallarına göre savaş suçlusu olmamak için savaşı başlatan taraf biz olmamalıyız. Bırak Yunanistan havlasın istediği kadar. Yüreği yetiyorsa savaşı o başlatsın.
Bu arada dış politika işini yeniden uzmanlarına yani diplomatlara bıraksak artık nasıl olur? Çünkü diplomasi duygularla oluşturulmaz. “Ben Fransa’ya kızıyorum, saldır”. Ya da “Yunanlılar çok şımardı düşürün uçaklarını.” Böyle bir diplomasi yok. Diplomatlar ülkemiz tarafından atılacak her adımın karşısından gelecek en az on farklı adımın hesabını yaparlar, ülke çıkarlarını ona göre belirlerler. “Komşularla sıfır sorun” politikasının geldiği nokta ortada. Ne Suriye’de nede Libya’da sesimiz çıkmıyor artık. Yetmedi Suriye’nin kuzeyinde nur topu gibi bir PKK/PYD Devleti kuruldu. Gerçekten bu ülkenin selametini düşünüyorsanız bırakın da “Monşerler” diye küçümsediğiniz gerçek diplomatlar işlerini yapsınlar. Yoksa bu gidişle yarın başımıza açılacak işlerin hesabını kimse veremez bu millete.
“Komşularla Sıfır Sorun” politikasında geldiğimiz nokta ortada. Maalesef geldiğimiz noktada dış politikada yapayalnız kaldık. Aslında bir anlamda dostumuzu düşmanımızı öğrenmiş olduk. En azından kendisini “Dünyanın Jandarması” olarak gören Amerika Birleşik Devletleri’nin ülkemize faydasından fazla zarar verdiğini inşallah görmüşüzdür. O zaman yapılması gereken Balkanlar dahil dört tarafımızdan üslerle bizi kuşatan ABD’nin sahibi olduğu İncirlik Üssü, İsrail’i korumak için Malatya-Kürecik’e kurulan Nato Radar Üssü dahil kimi kaynaklara göre 24 adet ABD Askeri Üssü kapatmak için daha ne bekliyoruz anlamak çok zor.
Biz bu işgalcileri kovmak için 100 yıl önce kurtuluş savaşı yapmadık mı? Yoksa bunları ülkemizden göndermek için yeni bir Kurtuluş Savaşımı Vermemiz gerekiyor? Ayrıca ülkemizdeki ABD Üslerini kapatmakla ABD’nin kaybedeceği çok fazla bir şey yok eskisi gibi. Irak, Suriye, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Balkanlar da yeni yapmış oldukları Askeri Üslerle zaten bizi kuşatmış durumdalar.
Yanı sıra Türkiye’nin İsrail’den ne çıkarı var merak ediyorum? Sözde Filistin Konusunda cepheleşiyoruz ancak İsrail’i İran’dan korumak için Kürecik’te Nato Radar Üssü’nü barındırmaya, bir anlamda korumaya devam ediyoruz. Oysa İsrail ve ABD Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi adı altında aslında Nil’den Fırat’a Arz-ı Mevud’u gerçekleştirecek Büyük İsrail Projesi ile ülkemizin bir bölümünü ele geçirmeye çalışıyor. Anlamadığım bize düşmanlıkta yarışan İsrail ve ABD’yi biz neden kollamak zorunda kalıyoruz.
Google’de 2023 İsrail Haritası yazıp arama yapıyorsunuz 5-6 değişik harita çıkıyor. ABD’nin haritası ülkemiz topraklarından Kürdistan, Ermenistan ve Rum Pontus Devleti olmak üzere 3 devlet çıkarıyor. İsrail’in haritasında bizim Güneydoğu Anadolu Bölgemizi’de tamamen kaplayan Nil’den Fırat’ı da geçiyor büyük bir İsrail Haritası var.
Bundan 29 sene önce yine Körfez Savaşı sırasında ABD’li bir Albay Kuveyt’te bir otel odasında gazetecileri toplayarak o zaman Pentagon tarafından hazırlandığı şüphe götürmeyen ve ülkemiz dahil 4 ayrı ülkeden toprak kopararak oluşturmayı planladıkları bir sözde Kürdistan haritasını otel odasının duvarına asarak gazetecilere tanıtmaya çalışıyor, ”Önümüzdeki dönem bu harita hayata geçecek” filan diyordu. İşte bu toplantıda bir gazeteci sorar; "Peki Türkiye bu haritaya toprak vermek istemezse ne olacak?” der. Albayın cevabı; "O zaman Türkiye savaşmak zorunda kalacak.”
Durum bu eninde sonunda sadece Evangelistlerin düşlediği gibi sadece İsrail’le Hatay’da yapacak olduğumuz Armagedon Savaşı değil, belki aynı savaşta belki başka şekilde ABD ile de savaşmak zorunda kalacağız.
İşte tam da bu noktada bu ülkede yaşayan her kesin asla unutmaması gereken 100 yıl önce Çanakkale Savaşları’nda 253 bin Şehit, Kurtuluş Savaşı’nda 15.055 Şehit bizim bu topraklarda bağımsız ve özgür yaşayabilmemiz için hayatlarından vazgeçtiler. Biz onları vatansever ve Kahraman olarak hatırlıyoruz.
Peki bizim torunlarımız bizi nasıl hatırlayacaklar? Atalarımızın 100 yıl önce hayatlarından vazgeçerek özgür ve bağımsız yaşamamız için bizlere emanet bıraktıkları bu kutsal vatan topraklarını onların bıraktıkları gibi muhafaza edebildik mi? Şunun farkındayım torunlarımız bizi Kahraman ve vatansever olarak hatırlamayacaklar. Çünkü biz emanete yeterince sahip çıkamadık. Onların bize emanet bıraktığı toprakların ne kadarının babalar gibi satıldığını yazık ki bilmiyoruz. Bence olmayan rahatımızdan vazgeçip başımızı ellerimizin arasına almalı ve önce bir kendimizi hesaba çekmeliyiz. Vicdanımız rahat mı? Yeterince Yerli ve Milli miyiz? Şehitlerimiz bizlere haklarını helal ederler mi?
Selam ve Saygılarımla.