Bizim kültürümüzde misafir ayakta karşılanır, samimiyetle tokalaşılır, hatta çok sevdiğimiz bir misafir ise kucaklanır. 10 Mart 2020 itibariyle yani Covid-19 salgın hastalığının ortaya çıkmasıyla artık bu kültür unutulmak zorunda en baştaki durum hariç. Misafir geldiği zaman ayağa kalkılabilir ama tokalaşma ve kucaklaşma kısmını unutmak zorundayız. Görünen o ki en az 2 yıl daha yani yani Covid-19 Salgın Hastalığı bitene kadar kültürümüzün önemli bir bölümünü unutmak zorundayız.
Ancak ne yazık ki çoğu insanımızda “Covid-19 da neymiş, Biz Türk’üz bize bir şey olmaz,kötülere bir şey olmaz.” Rahatlığı devam ediyor. Özellikle kırsal kesimde bu rahatlık 2019'daki gibi aynen devam ediyor. Çünkü gezip gördüğümüz yerlerde maalesef benzer durumlarla karşılaşıyoruz. Arkadaşlarımız gittiğimizde “Hoş geldin” demek için hemen elini uzatıyor tokalaşacak. Sağ elimi göğsüme götürüyorum, "Aramızda virüs olabilir, belki bende olabilir, kimsenin hastalanmasına belkide ölümüne sebep olmak istemiyorum, kusura bakmayın, 22 Mart 2020 tarihinden buyana kimse ile tokalaşmadım” diyorum.
Arkadaşım “Kötüye bir şey olmaz, biz Türk’üz” diyor. “Ama arada ölüm tehlikesi var, dört kolluyla mezarlığa gidipte geri dönen yok. Bu virüs 14 gün insan vücudunda kendisini gizleyebiliyor çok sinsi. Ne ben (Bende virüs yok diyebilirim, ne de sen) o halde neden dikkatli olmuyoruz?” diyorum.
Başından bu yana Sağlık Bakanlığı'nın yayınlamış olduğu Covid-19 Yeni Koronavirüs Salgın Hastalığından korunma kurallarına uymaya çalışsak bu kısıtlamalar olmayabilirdi. Bizim hasta olmamamız için ne istiyor devletimiz bizden; Maske takılacak, 2 metre sosyal mesafe korunacak, temizliğe dikkat edilecek. Kurallara uysak kıyamet mi kopar? Kopmaz ama kendimize fazla güveniyoruz ya “Bize bir şey olmaz” ya. Bize bir şey olmaz ama sadece ülkemizde bu salgın hastalığından ölenlerin sayısı 6700'ü geçti, dünyada ölüm sayısı bir milyona yaklaşıyor.
Dünyada bu işin uzmanları milyonlarca insan ölmeden Covid-19’un etkisini kaybetmeyeceğini, başka uzmanlarda takriben 2 yıl daha etkisini sürdüreceğini söylüyorlar. Zaten Türk Milleti olarak okumamaktan, öğrenmemekten, sorgulamamaktan kaybediyoruz ne kaybediyorsak. Oysa üzerinde yaşadığımız toprakları Sultan Alparslan’dan sonra ikinci kez bize vatan yapan Kutsal Türk Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Çalışmadan, yorulmadan,öğrenmeden rahat yaşama yollarını aramayı alışkanlık haline getiren milletler,önce haysiyetlerini,sonra da istiklallerini kaybetmeye mahkumdurlar.” Demiş. Hani bizler Atatürkçüydük, Atatürk’ü çok seviyorduk. Atatürkçülüğümüz lafta kalmasın arkadaşlar. Lütfen söylemlerimizde bizler olsun biraz samimi olalım. Siyasilerden biraz farkımız olsun.
Sonra dünyayı kasıp kavuran Covid-19 isimli bu salgın hastalığın dünyaya, dünya çapında nüfus planlaması yapmak için dünya elitleri tarafından ortaya saçıldığı ve bir biyolojik silah olduğu konusunda oldukça güçlü şüpheler varken, kurallara uymayarak İsrailoğulları’nın dünya çapındaki nüfus planlaması projelerine hizmet ettiğimizin farkında mıyız?
Bazı arkadaşlarımız da kaderci davranıyorlar,”Allah’tan gelen bir şey, başımızın üstünde yeri var.” Diyorlar. İyi de kuralları saf dışı bırakarak sen kendini uçurumdan atıyorsan Yüce Allah ne yapsın. Allah her kese akıl fikir vermiş. Lütfen aklımızı kullanalım, önce hayatta kalalım, sağ kalalım sonrasında deprem tehlikesi vs. gibi diğer problemlerimizi nasılsa çözeriz.
Bu arada tabii yetkililer sürekli “Maske kullanın” diyorlar ama maskenin nasıl kullanılacağı yönünde açıklama pek yapılmıyor. Mesela benim küçük bir işyerim var. Yalnız çalışıyorum, işyerimde yalnızken maske takmıyorum. Ama müşteri geldiği zaman hemen maskemi takıyorum. Ayrıca aracımda yalnızken maske takmıyorum ama yanımda başka bir can varsa mutlaka maske takıyorum. Mesela Kuyucak Hükümet Konağı Bahçesi aynı zamanda benim yürüyüş bahçem. Normalde yürüyüş yaparken maske takmıyorum, ancak bahçeye başka birileri geliyorsa karşılaşmadan yada selamlaşmadan önce hemen maskemi takıyorum. Zira spor yaparken 2 doktor Çin’de hayatını kaybetmişti. Diyeceğim yanımızda başkaları varsa mutlaka maske takmalıyız ve mümkünse karşı karşıya değil çapraz duruş vaziyetinde konuşmalıyız. Çünkü bizim mekanlarımızda sosyal mesafeyi korumak bayağı zor oluyor. O zaman karşımızdakine zarar vermemek için çapraz görüşme yapmak daha sağlıklı.
Tabii bu önlemler bu günkü duruma göre geçerli. Bazı uzmanlar kış şartlarında havalar serinlediğinde Covid-19 hastalığının bulaşma riskinin 5 kat artabileceğini söylüyorlar. Şayet söyledikleri gerçekleşirse işimiz daha zorlaşacak demektir. Zaten bazı uzmanlarda buna bizim Türk Bilim Adamlarımız da dahil virüs ortamının 2 yıl daha sürebileceğini belirtiyorlar. Nitekim virüsü ortaya süren dünya elitleri Covid-19 Yeni Korona Virüs Salgın Hastalığının 3 yıl etkin olacağını programlamışlar. Zira en son aşı 1960 yılında 4 yılda bulunmuş. Görünüşe göre bu virüsten öyle kolay kurtuluş ta zor. O zaman yapılması gereken her kes vücudunun bağışıklık sistemini güçlendirmek için elinden geleni yapmalı.
Bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için yapılması gerekenler konusunda uzmanlar; Sigara içmeyin, yüksek proteinli meyve ve sebzeler tüketin, düzenli egzersiz yapın, kiloluysanız sağlıklı kilo verin, alkol kullanıyorsanız azaltın yada bırakın, yeterli uyku uyuyun, ellerinizi sık sık yıkamak ve etleri iyice pişirmek gibi enfeksiyonları önleyici tedbirleri alın, stresi en aza indirmeye çalışın diyorlar.
Salgın hastalık ilk çıktığında uzmanlar bağışıklık sistemini güçlendirebilmek için sıcak limonlu su önermişlerdi. Geçen zaman içinde Covid-19’dan hayatını kaybeden hastalar üzerinde otopsi yapan İtalyan ve Alman Doktorlar ise virüsün damarlarda pıhtılaşmaya sebep olduğunu bu nedenle hastalığa yakalananların kan sulandırıcı ile kendilerini tedavi etmelerini önermişlerdi.Tüm bunların yanı sıra güneş ışığından bolca yararlanarak D vitamini almamız da öneriliyor tabii.
Selam ve Saygılarımla.