Zengin ve aristokrat bir ailede doğduğum için 1982 yılında renkli televizyon Türkiye’ye geldiğinde bizim evimize de girdi.
Renkli televizyondan önce siyah-beyaz National marka bir televizyonumuz vardı. Sağda bulunan kontrol panelin ortasında çarka benzer bir kanal değiştirme aparatı vardı.
Tak-tuk ederek dönerdi.
Ara sıra onu döndürerek kanal değiştirirdim ama kanal değişmezdi.
Çünkü sadece bir kanal vardı.
“Zaten bir kanal var. Neden kanal değiştirme aparatı koymuşlar ki?” diye düşünmeden edemezdim.
Önce renkli, sonra da uzaktan kumandalı televizyon da sanırım ilk bizim eve girmişti.
1986 yılında, 11 yaşındayken Kuşadası’nda başlayan Altın Güvercin Beste Yarışması’nın ilkini de işte o renkli televizyondan izleme fırsatı bulmuş, beni zengin ve yakışıklı bir aristokrat olarak yarattığı için Allah’a şükretmiştim.
*
Bugün hala severek dinlediğim Fatih Erkoç’un birinciliği ile başlayan Altın Güvercin Beste Yarışması Türkiye’nin pop müziği alanında yaşayan geleneksel tek müzik yarışması olma ünvanını da korumaya devam ediyor.
Fatih Erkoç’tan sonra bugün birçoğumuzun hayranlıkla dinlediği Harun Kolçak ve Aşkın Nur Yengi, Cem Karaca, Asya, Eda ve Metin Özülkü, İzel, Çelik ve Ercan, Bora Ayanoğlu, Suavi, Burak Uçkun, Mert Ekren, Şebnem Özsaran, Tayfun Duygulu, Işın Karaca ve Neslihan Demirtaş gibi sanatçılar altın güvercinin sahibi oldular.
*
Altı yıl ara verilen Türkiye’nin geleneksel tek müzik yarışması Altın Güvercin geçen yıl Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun tavsiyesi, Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel’in liderliği ve Kuşadası Altın Güvercin Kültür Sanat ve Tanıtım Vakfı’nın koordinasyonunda tekrar başladı.
Geçen yıl işlerimin yoğunluğundan takip edememiştim ancak bu yıl Belediye Basın Danışmanı sevgili dostum Eşber Okayer’in “Abi Kuşadası’nda zengin ve yakışıklı çok ama senin gibi aristokrat yok. Röpteşambırını al gel, taze sıkılmış portakal suyun da benden” demesiyle başından sonuna takip etmeye karar verdim.
*
Kararımı Funda ve Öyküm’e söylemeden önce, Mimar Sinan Mahallesi’ndeki tribleks villamdaki müzik sisteminden “Güvercin uçuverdi” türküsünü son ses dinledim.
Türkünün nakaratında ki “ Deniz tuzsuz olur mu? Dibi kumsuz olur mu? Ben hakime danıştım, yiğit yar’sız olur mu?” sorularının cevaplarını yerinde görmenin faydalı olacağını düşündüm.
Funda’yı arayıp, “Hatun bende yar var ama deniz tuzlu mu, dibi kumlu mu bi yakından görelim mi?” diyerek kibarca davet ettim.
Sonraki günler Kuşadası’na gideceğimizi öğrenen Öyküm’ün tatil planı, hangi kıyafetleri giyeceği ve geri sayımıyla geçti.
*
Beklenen gün geldiğinde güle oynaya çıktık yola.
Basın açıklaması ve sergi açılışının ardından Ferhat Göçer’in (ki kendisi de Altın Güvercin ikincilerindendir) konser vereceği kokteyle geçtik.
Uzun zamandır görüşemediğim İzmir’den ve İstanbul’dan gelen gazeteci arkadaşlarımla da hasret giderdikten sonra Ferhat Göçer’in şarkılarına eşlik ettik.
*
İkinci gün taze sıkılmış portakal suyum olmadan yaptığım kahvaltının ardından da Öyküm’le birlikte akşama kadar havuzdan çıkmadık.
Sürpriz yapıp su altı kamerasıyla kaldığımız otele gelen gazeteci arkadaşım Cemal Yıldırım’a “Olum bak herkesin su altında fotoğrafı var, dalamayan tek ben olduğum için benim yok. Bende havuza dalayım fotoğrafımı çek” dedim.
Nihayetinde havuzda da olsa bi su altı fotoğrafım var artık.
Aristokrat kişiliğimi unutup havuzda deve güreşi bile yaptıktan sonra Kuşadası AVM Anfi Tiyatrosu’nda düzenlenen Berkay konserine yetiştik.
*
Vivaldi, Çaykovski ve Beethoven gibi sanatçıları dinleyerek büyümüş olduğum için Berkay’ı ilk defa dinleyecektim.
Berkay şarkılarını söyledikçe aslında birçok şarkısını bildiğimi fark ettim.
Berkay’ın gerçekten beğendiğim sahne performansı ile yerimizde dans etmeden duramadık.
*
Etkinliğin üçüncü günü bir başka güzeldi.
Televizyoncu, yazar Metin Uca ve oyuncu Gonca Vuslateri’nin sunuculuğunu yaptığı gecenin jüri üyeleri Okan Bayülgen, Tuna Kiremitçi, Metin Özülkü, Ali Rıza Türker, Berkay, Ahmet Güvenç, Şebnem Özsaran, Cihan Okan, Ümit Acar, Mehtap Meral, Güliz Ayla, Gültaç Eviz ve yarışmaya bu yıl eklenen dijital oylamanın temsilcisi Özgür Özmavi’den oluştu.
Finale kalan 10 eserin sahipleri teker teker sahne alıp, şarkılarını söylediklerinde Funda ve ben Deniz Özçelik’in “Kokun şehir değiştirdiğinde” adlı şarkısını çok beğendik.
Kafamızdaki sıralama; Deniz Özçelik ‘Kokun şehir değiştirdiğinde’, Grup Bohem ‘Sensiz olmaz’ ve Şevki Çepa ‘Zaman Sensin’ olarak şekillendi.
*
Erol Evgin sahne almadan önce verilen arada Ham Çökelek şarkısıyla tanıdığımız Atilla Taş’ı da seyircilerin arasında görüp “Abi twit atmasan burada olduğunu bilemeyecektim” diye takıldım.
*
Yılların bir türlü yaşlandıramadığı Erol Evgin’i ilk kez canlı dinlemenin keyfi çok başkaydı.
Bir ara sahneye çıkıp, “Sen yaşlanmıyorsun, ben de yaşlanmıyorum. Sen yakışıklısın, ben de yakışıklıyım. İkimizden biri fazla” diyesim gelse de sesi ve şarkıları ile baş edemeyeceğimi düşünüp vazgeçtim.
Anfi Tiyatroyu pandemi kurallarına göre dolduran gencinin yaşlısının Erol Evgin şarkılarını ezbere bildiğini görünce Funda’nın kulağına eğilip, “Bazı kıymetler var ki hiç unutulmayacak. Bu şarkılar kim bilir daha kaç aşkın fon müziği olacak” dedim.
*
Sonunda sonuçların açıklanma vakti geldi.
En iyi yorumcu ödülü bizim çok beğendiğimiz Deniz Özçelik’e verildi.
Yarışmayı kazanamadığını düşünerek biraz üzüldük.
Üçüncülük ödülü bizim ikinci sırada olacağını düşündüğümüz Grup Bohem’in oldu.
İkincilik ödülü açıkçası bizim hiç şans tanımadığımız Doğan Kospançalı’ya ait ‘Kırık ayna’ isimli beste oldu.
En iyi yorumcu ödülünü alan Deniz Özçelik, Altın Güvercin’i de alınca yüreğimize su serpildi.
Alamasa müzik bilgimden şüphe edecektim açıkçası.
*
Tüm olumsuz şartlara rağmen böylesi bir organizasyonu başarıyla gerçekleştiren Kuşadası Belediyesi’ne ve çalışanlarına ayrı ayrı teşekkür etmek gerekir.
Yıllar önce televizyon ekranında izlediğim yarışmayı canlı izlememe vesile olan sevgili Eşber Okayer’e de ayrıca teşekkür ederim.
BAYÜLGEN “AYDINLIKTA VİRÜS YAŞAMAZ”
Zaga’dan önce Televizyon Çocuğu programıyla izlemeye başladığım Okan Bayülgen yarışmada jüri üyesiydi ve bir sıra önümde oturuyordu.
Dokunacak kadar yakındım ama aristokrat kişiliğime yakışmaz diye dokunmadım.
Okan Bayülgen, kesinlikle en çok güldüğüm, en zeki program sunucusu olma özelliğini konuşturdu ve yaptığı konuşma ile kendisine bir kez daha hayran bıraktırdı.
Erkek şarkıcıların boy ortalaması ile başladığı konuşmasına çok güldüm.
Korona nedeniyle alınan önlemleri anlatış şekline bayıldım.
Pandemi sürecinde düzenlenen kültür-sanat etkinliklerine ilişkin eleştirilere prim verilmemesini savunarak, “Aydınlık olan hiçbir yerde virüs yaşamaz” sözünü çok tuttum.
ELEŞTİRMEDEN ÖNCE, DÖN KENDİNE BAK!
23’üncü Altın Güvercin Beste Yarışması tarihi belirlendiğinden beri bazı kesimlerce eleştiri oklarının hedefi oldu.
Eleştirileri yapanların profilleri çok önemli bence.
Sadece muhalefet etmek için eleştirenler,
Belediyeden istediği rantı sağlayamayanlar,
Mevcut iktidarı körü körüne nasıl savunacağını şaşıranlar.
*
Pandemi süreci başladığından bu yana alınan tüm önlemler tartışmaya açık.
İktidarın bizzat kademeli olarak ‘Yeni Normal’ dedikleri süreç kapsamında yaptığı uygulamaların çoğu doğru değil.
Ekonomi çarkı dönsün diye gevşetilen önlemlerin cefasını hep birlikte çekeceğiz elbette.
Ancak konu artık ekonominin dışına çıkmış, milli bayramları kutlamamak için bir kılıf olmuş.
Korononanın nerelerde bulaşacağına, Korona adına karar veriyorlar resmen.
*
Başından sonuna kadar takip ettiği Altın Güvercin etkinliğinde alınan önlemler devletin aldığı önlemleri 10’a katlar beşle çarpar.
Bu nedenle Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel’in sözlerini takdir ettim.
Başkan Günel, Kuşadası’nın tarım ya da sanayi değil, bir turizm kenti olduğunu vurguladı ve, “Sanayi kentinde ürettiğin ürünü pazarlarsın. Tarım kentinde toprağı eker, biçer, elde ettiğin mahsulü pazarlarsın. Bir turizm kentinde ise kültür-sanat pazarlarsın, güneş pazarlarsın, kum pazarlarsın, tatil pazarlasın. Kuşadası’nın ekonomisinin yüzde 99’u turizme dayanıyor. Siz tarım yapan bir kente ‘toprağını ekme, biçme ama yaşa’ diyebiliyorsanız, bir sanayi kentine ‘üretme ama yine de yaşa’ diyebiliyorsanız, bir turizm kentine de ‘sanat üretme, kültür üretme, turizm yapma ama yine de yaşa’ diyebilirsiniz. Peki, mümkün mü böyle bir şey? O zaman bunu bize söyleyen arkadaşlar kapatacaklar turizm kentlerinin kapılarını ve bize bakacaklar. Asgari yaşam şartlarımızı sağlayacaklar.
Mitinglere 300 bin kişi toplayanlar, İstanbul konserlerini iptal etmeyenler bize hiçbir şey söyleyemez. Lütfen bir turizm kenti olarak Kuşadası’nın hak ettiği asgari saygıyı herkes göstersin. Bunu herkes göstermeye mecburdur" dedi.
Sonuna kadar haklı bir tepkidir.
Kuşadası’ndaki etkinliği eleştirenlerin dönüp bir de kendi yaptıklarına bakması gerekir.
HANGİ YÜZLE REKLAM İSTEYECEĞİZ?
Altın Güvercin Beste Yarışması sadece Kuşadası veya Aydın için önemli bir etkinlik değil.
Bunun farkında olanlar organizasyonu en iyi şekilde yapmaya çalıştılar.
Belediye Basın Danışmanı Eşber Okayer ve Aydın Büyükşehir Gazeteciler Cemiyeti olarak ulusal basın ayağını biz organize ettik.
Keşke imkanlarımız daha iyi olaydı da yurt dışından da basın mensupları bu organizasyonda yer alabilseydi.
İstanbul’dan 20 gazeteci ve televizyoncu geldi.
Ulusal kanalların magazin programları yarışmayı takip etti.
İzmir basınından magazin haberleri konusunda duayen abilerimiz etkinliği baştan sona takip etti.
Önümüzdeki günlerde sadece haber değil, birçok programda Kuşadası’nı izleme imkanı bulacağız.
*
Organizasyonu yaparken Aydın yerel basınını es geçmedik.
Her arkadaşımız için akreditasyon kartları hazırlandı.
“Siz İstanbul ve İzmir basınını önemsiyorsunuz” tarzında bazı arkadaşlarımızdan eleştiriler de geldi.
Yok kardeşim biz kimseyi birbirinden ayırt etmedik.
Aksine Aydın yerel basınına daha çok sahip çıkabileceğimiz bir karar vermek üzereydik.
Ancak özellikle final gecesi Aydın yerel basına ait kişilere özel hazırlanan 23 adet akreditasyon kartı elimizde kaldı.
*
Davete icabet etmeyen basınımız her fırsatta Kuşadası Belediyesi’ni ziyaret edip, özel gün ilanları veya editöryal çalışma talebinde bulunurken, böylesi önemli bir etkinliğe gelmeyip, “Siz çekin gönderin” diyebilme gafletinde bulundu.
Gazeteciliği masa başında veya ajans üzerinden yapmak bize yakışmadı.
GÜNÜN FIKRASI
Evin hanımı işe başlayan hizmetçiye:
“Biz 8'de kalkar, 9'da kahvaltı yaparız. Sen ona göre hazırlanırsın tamam mı?" demiş.
Hizmetçi, gayet sakin cevap vermiş:
"Uyanamazsam, siz başlayın" GÜNÜN TESPİTİ
“..iş hayatında çok çalışan değil, kendini iyi pazarlayan kazanır..” BEN
“..elalem müsaade ederse, bende biraz kendi hayatıma ‘karışmak’ istiyorum..” GÜNÜN SÖZÜ
“..ne yazık ki en namuslu sözler ‘namussuzların’ ağzından çıkıyor..” KADINLAR ERKEKLER
"..evli kadınlar; sütyenden gördükleri 'desteği' kocalarından göremez.."