Deve, yüzyıllar boyunca kurak bölgelerde yaşayan toplumlar için yalnızca taşımayı sağlayan ekonomik bir araç değil, aynı zamanda iyi bir süt kaynağı olması sebebi ile de önemli bir hayvan olmuştur. Deve, sütü için evcilleştirilen ilk hayvandır.
Dünyada yaklaşık 27,7 milyon baş deve olduğu tahmin edilmektedir. Türklerde deve yetiştiriciliğinin 4.000 yıldan fazla olduğuna inanılmaktadır. Deve sayıları özellikle Cumhuriyet Dönemi'nde Türkiye'de son derece azalmıştır. Bu azalma 1950'li yıllarda endüstrileşme ve motorizasyon ile hızlanmıştır. Türkiye'de 1928-2012 yılları arasında deve mevcudu yüzde 98 azalmıştır. TUİK 2016 yılı verilerine göre Türkiye’de bulunan toplam 1.599 baş devenin 537’si ( yüzde 34) Aydın ilinde bulunmaktadır.
Günümüzde Ege Bölgesi ve özellikle Aydın ilinde develer güreş için beslenmektedir. Aydın’da en fazla devenin olduğu, Türkiye’de çiftlikte deve üretiminin ilk yapıldığı, Türkiye’de deve sucuğunun ticari olarak üretiminin yapıldığı tek yer İncirliova'dır.
Son yıllarda deve sütü, besleyici ve terapötik özellikleri nedeniyle dünyada üzerinde daha fazla durulan bir konu olmuştur. Yeterli ve dengeli beslenme vücudun ihtiyacı olan enerji ve besin öğelerinin her gün ihtiyaç duyulan miktarlarda alınmasıdır. Bunun için gerekli besin maddeleri et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, sebzeler ve meyveler ile ekmek ve tahıllar şeklinde 4 gruba ayrılmıştır.
Süt ve süt ürünleri başta yeni doğanlar olmak üzere insanların büyüme ve gelişmesinde büyük yer tutmaktadır. Dünyada insani tüketim için üretilen süt ineklerden (yüzde 83), mandalardan (yüzde 13), keçilerden (yüzde 2,4), koyunlardan (yüzde 1,4) ve develerden (yüzde 0,3) elde edilmektedir. Sütün besin değerleri, hayvan beslenmesi ve yaşadıkları iklim ve çevre koşulları gibi faktörlere bağlı olarak değişebilmektedir.
Mat beyaz renge ve hafif tuzlu bir tada sahip olan deve sütünün kolesterol, şeker ve protein miktarları diğer sütlere kıyasla düşüktür. Deve sütü sahip olduğu kazein, laktoferrin, lizozim, antikor, insülin ve insülin benzeri proteinler, esansiyel yağ asitleri, demir, magnezyum ve bakır gibi mineraller, vitamin C ve niyasin gibi vitaminler ile eşsiz bir bileşime sahip olmasından dolayı diğer sütlerden farklı olup anne sütüne daha yakındır (Yadav ve diğ., 2015).
Deve sütünün raf ömrü, diğer süt veren hayvanlara kıyasla daha uzundur.
İnek sütü 48 saat içerisinde bozulurken, deve sütü 30 °C'de 5 gün bozulmadan depolanabilmektedir (B. Celep,2019).
Yeni doğan bebekler için şüphesiz en iyi beslenme şekli anne sütüdür.
Anne sütüne karşı alerji gösteren bebeklerin beslenmesinde akla ilk inek sütü gelmektedir. Fakat bebeklerin yüzde 2-6’da inek sütüne karşı da alerjik reaksiyonlar görülmesinden dolayı, en yaygın alternatifler soya ve hidrolize süt proteinleri içeren formüllerdir. Ancak, inek sütüne alerjisi olan çocukların yüzde 10-20’i soya türevlerini ve hidrolize edilmiş formül mamalara karşıda alerjik reaksiyonlar göstermektedir. Birçok uluslararası çalışma inek sütüne alerjisi olan çocuklarda manda, keçi, koyun, eşek ve at sütüne karşı da alerjik reaksiyon gösterdiklerini bildirmiştir (El-Agamy vd, 2009).
Analizlerde inek sütünün β-laktoglobulin içerdiği fakat anne ve deve sütünün β-laktoglobulin içermediği tespit edilmiştir. İnek sütünün içerdiği β-laktoglobulin ise en baskın alerjendir. Deve sütünün bu tür alerjik durumlarda en iyi alternatif olmasının temel sebebi de budur (Konuspayeva, 2009).
Deve sütünde alerjiye sebep olan proteinlerin miktarı az olduğundan laktoz intoleransı olan kişiler tarafından deve sütü kolayca sindirilebilmektedir. Diğer çiftlik hayvanlarının başarılı olarak yetiştirilemediği sıcak ve kurak bölgelerde yaşayan insanlar için deve sütü son derece önemli bir besin kaynağıdır. Deve sütünün düşük kurumadde içeriği, bileşimi, kazein protein azlığı ve sütte önemli miktarda bulunan antimikrobiyal maddeler içermesi nedeniyle pıhtı oluşumu zorlaştığından, deve sütünün peynir ve yoğurt gibi kıvamlı ürünlerin üretiminde kullanılması zordur.
Deve sütü ve deve sütü fermente ürünleri bebeklerde kemik oluşumunu desteklemektedir ve birçok iç hastalığa karşı iyileştirici özelliklere sahip olduğu için geleneksel olarak uzun yıllardan beri tüketilmektedir.
Deve sütü yüksek oranda besleyicidir ve günlük 1 litre deve sütünün tüketimi ile vücudun ihtiyacı olan elektrolitlerin ve minerallerin yüzde 100’ü karşılanmış olmaktadır. Besinsel önemi yanında, deve sütünün insan sağlığı için katkıları da söz konusudur. Deve sütünün insan ve hayvanlarda antioksidan kapasiteyi arttırdığı ve oksidatif stres ilişkili hastalıkların tedavisinde terapötik etkili olduğu görülmüştür.
Deve sütündeki yüksek yoğunluğu nedeniyle laktoferrin, koruyucu aktif proteinlerin en önemlileri arasındadır (Kula, 2016). Deve sütünün laktoferrinden dolayı, antiviral, antibakteriyel ve antitümör özellikleri mevcuttur. Çeşitli türlere ait laktoferrinler kanser tiplerine göre farklı etki mekanizmaları ile antineoplastik aktivite gösterir (Moreno-Expósitoa ve ark., 2018). Araştırmalarda deve sütü laktoferrininin kolon adenokarsinoma hücre hattı üzerinde antiproliferatif etkinliği olduğu sonucuna varılmıştır. Laktoferrinin antikanser aktivitesi ile kanser tedavisinde kullanımı yönünden katma değer sağlayacağı ve bu konuda planlanacak çalışmalara öncülük edeceği düşünülmektedir.
Deve sütü, inek sütü ve manda sütüne göre 4 kat daha fazla insülin konsantrasyonlarına sahiptir (Hamad ve ark., 2011). Deve sütü immünomodülatör etkisinden dolayı, hastalarda insülin talebini azaltarak ve pankreastaki beta- hücresi fonksiyonunu iyileştirerek, tip I ve tip II şeker hastalığına karşı koruyucu özellik sergilemektedir. Deve sütü yüksek kolesterol düzeyi, karaciğer ve böbrek hastalıkları, düşük oksidatif stres ve iyileşmeyen yaralar gibi diyabetik komplikasyonlarda sınırlama etkisi göstermiştir (Shori, 2015).
Deve sütü ile beslenmiş insanlarda kolesterol düzeyinde yüzde 30 miktarında iyileşme tespit edilmiştir. Deve sütü koroner kalp hastalığını azaltmada yardımcı olur ve enfeksiyonlarda, tüberküloz, kanser ve mide- bağırsak yangıları vb. hastalıklarda iyileştirici özelliğe sahiptir. Çocuklarda gıda alerjilerini azaltır ve bağışıklık sistemini iyileştirir, antikanserojen, hipoallerjenik, antioksidan, antidiyabetik ve karaciğer, böbrek vb. doku koruyucu özellikler göstermektedir.
Deve sütünün E.coli, L.monocytogenes, S.aureus ve S.typhimurium da dahil olmak üzere gram negatif ve gram pozitif bakterilere karşı antimikrobiyal etki gösterdiği bildirilmiştir (Al haj ve Al Kanhal,2010).
Deve sütü, alerjik olmaması, yüksek miktarda vitamin C içermesi ve antimikrobiyal özellikleri nedeniyle dermo-kozmetik alanda da yerini almıştır.
Çalışmalarda deve sütü tüketiminden sonra otistik çocuklarda otistik davranışları iyileştirdiği gözlemlenmiş ve Çocukluk Çağı Otizm Değerlendirme Ölçeği puanlama sonuçları ile belgelenmiştir (Shabo ve Yagil,2005).
Deve sütünün yılan zehiri venom inhibitörlerine sahip sekretuar IgA ve IgM içerdiği kanıtlanmıştır (Harrison, 2006). Ayrıca deve sütünün ödem, sarılık, tüberküloz, astım tedavisi için tüketilmesi önerilmektedir.
Deve sütünün hastalıkların tedavisinde kullanımı yeni olmayıp, eski çağlardan beri bilinmekte ve belirli hastalıklar için bir alternatif tedavi olarak dünyanın bazı yerlerinde kullanılmaktadır.
Deve sütü Asya ve Afrika'nın kurak kırsal toplumlarında uzun yıllar astım, ödem ve şeker hastalığı gibi çeşitli sağlık sorunlarını tedavi etmek amacıyla kullanılan geleneksel bir üründür. Düzenli olarak deve sütü içen Hindistan'daki deve yetiştiricilerinde diyabet görülmezken, deve sütünün tüketilmediği yerlerde diyabet görülme oranı yüzde 5.5’dir (Korish ve ark., 2015). Deve yetiştiriciliği yapılan bölgelerdeki sakinler tarafından diyabet tedavisinde ve yara iyileştirilmelerinde deve sütünü taze veya fermente edilerek tüketilmesi yaygın bir durumdur (Althnaian ve ark., 2013). Deve sütü Rüsya’da ve gelişmekte olan ülkelerde antikanserojen, hipoalerjik ve antidiyabetik tıbbi özellikleri ile de ön plana çıkmaktadır (Konuspayeva vd., 2009). Kazakistan'da, bazı sindirim sistemi kanserleri için kemoterapiye yardımcı olarak da deve sütü kullanılmaktadır (Yadav ve diğ, 2015). Deve sütünün insan sağlığına faydasından yararlanmak için İran’da “Duye Çalı” isimli bir ayran türü geleneksel olarak üretilmektedir. Deve sütü özellikle Mısır’da halen Hepatit C virüsüyle enfekte hastalar ile kanser hastalarının tedavi sürecinde geleneksel tıp yöntemi olarak kullanılmaktadır.
Aydın’da kültür deyince akla gelen ilk özelliklerden biri devecilik ve deve güreşleridir. Aydın’ın Türkiye’de üretim bakımından birinci sırada olduğu tarımsal ürünler incir, zeytin, kestanedir. Ayrıca Aydın dünyada en fazla incir üretiminin yapıldığı yerleşim yeridir. Bu nedenle incir coğrafi işaret belgesi almıştır. Aydın Türkiye’de deve sütü üretiminde çok önemli potansiyele sahip olup, birinci sırada yer almaktadır. Deve sütü Aydın’ın kendini Türkiye ve dünyaya tanıtabileceği, ciddi ekonomik getiri sağlayabileceği, marka ürün yaratabileceği, coğrafi işaret belgesi alabileceği gıda ürünüdür. Son yıllarda Aydın’da deve sütünün sağlık açısından faydalarına dikkat çekilerek deve sütü için de yetiştiricilik yapılmaktadır. Fakat bu yeterli değildir.
Özel beslenme özelliklerine ve sağlık yararlarına sahip olmaları; Kurak mevsimde bile tüm yıl boyunca önemli miktarda süt üretebilmeleri; Tarım ve yetiştirme sistemlerine bağlı olarak laktasyon süresinin 24 aya kadar sürebilmesi; Milli gelirlere önemli ölçüde katkıda bulunabilmeleri nedeniyle, deve sütü ve yan ürünleri son yıllarda uluslararası büyük ekonomik öneme sahip olmuştur. Aydın ili deve ve deve sütü üretimi konusunda ciddi potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin hayata geçirilmesi için Aydın’da tek eksik olan deve ve deve sütü üretiminin desteklenmesi, tanıtımın yapılması, marka bir ürün yaratılmasıdır.