Maalesef ben de herkes gibi sizlere Covid-19’dan ve onun mağdurlarından olan, en çok darbe alan iş sektöründen yani işsizlikten bahsedeceğim. Evet, yanlış duymadınız İŞSİZLİKTEN bahsedeceğim.
Hayallerimiz, diğer bir değişle geleceğe umutla bakan yarınlarımız, enkaz altında can çekişerek ölüme terk edildi. Covid-19’dan önce bir tık daha iyi olan iş sektörü, virüsün gelmesiyle adeta can çekilir hale geldi. Hatta öldü desek yeridir. Birçok işletme ve işveren ya kepenkleri kapatıp iflas bayrağını çekti ya da işçisini işten çıkarmak zorunda kaldı. O yetmedi, bir de kısıtlamalarla sokağa çıkma yasakları onu takip etti. Hal böyle olunca başta ebeveynler, işsiz kalanlar ve gelecek hayali kuran gençler teker teker yarınlarını gömdüler. Bir de evde kalmanın verdiği psikoloji ve her gün artan vaka ile ölümler eklendi...
Alınan tüm önlemler neticesinde kısıtlamaların kalkması ve normalleşme adı altında hiçe sayılan hayatlar ile yarınlarının peşine düşen niceleri, kendini bir anda bir bilinmeyene açılan karanlık sokaklarda bulu verdi. “Belki burası olur” umuduyla vurulan tokmaklar, “bugün siftah olur belki” diyerek kapı eşiğinden atılan adımlar...
Bir anda her şey bir önceki günün aynısı olu vermişti. Ve her gün bir önceki yılı aratır olmuştu.
Umutsuz bakışlarla ve zihninden geçen yüzlerce sorun ile sorularla etrafta gezen simalar, her gün yeni gün doğumu bir umut diyerek, bilinmeyene doğru sürüklendiler.
Kime dokunsan titreyen sesleriyle; “Bugün de bize ekmek çıkmadı” diyerek boynu bükük, gözleri yaşlı, çaresizlik içinde bilinmeyenin gölgesinde kayboldular... Herkesin derdi aynıydı, evde aç-susuz bekleyen çocukları ve onların yarınları, bakmakla yükümlü olduklarına karşı utanç içinde “bugün de olmadı” demenin mahcubiyeti...
Madalyonun diğer yüzünde ise; kendini umarsızca sokaklara atanlar...
Bir tarafta hayatta kalabilmek adına verilen savaşlar, diğer tarafta ise eğlence için hiçe sayılan sayısız bedenler ve ruhlar...
Tüm bu yaşananların sonunda akla gelen soru ise;
Yaşadıklarımız bir oyun muydu, yoksa bizler bir oyunun içine mi sürükleniyorduk?
“İnsanı anlamak hayatı anlamaktır. Hayatı yaşayabilmek içinse, İnsan olmanın gereklerini yerine getirmek gerek ama İNSANCA”...