“Bilindiği gibi gazete denilen şey umumun yararlanacağı kesin haberleri gerek çıktığı yere ve gerekse taşraya yayıp herkesi iyi bilgiye sahip kılmak ve bu hayırlı vesile ile uygarlık şerefinin ilerlediği yerler halkının beğenilen davranış ve zevklerini aktararak eğitme hizmetini üstlenmek demektir.” Trablusgarp Gazetesi Sayı 69 (1867) * * * Hoş bir tesadüf. Bu yıl 24 Temmuz köşe yazımın yayınlandığı cuma gününe tesadüf etti. * * * Basında sansürün kaldırılışının yıl dönümüdür. 23 Temmuz 1908'de Osmanlı II. Meşrutiyeti ilan edince gazeteler ertesi gün önce memurlar görmeden dağıtılamazken sansür mekanizması devre dışı kalmış ve bugün 1950'li yıllarda Falih Rıfkı Atay’ın önerisi ile “Basın Bayramı” olarak kutlanmaya başlanmıştır. Oysa ki ne meşrutiyet ne CHP’nin tek partili dönemi ne Demokrat Parti dönemi ne günümüze kadar yaşanan iktidarlar dahil “biz” hiç bir zaman özgür olamadık. * * * İktidar baskısını, yaptırımlarını hep başımızda bir kantar topuzu gibi hissettik. * * * Temelde hukuk devletinin 4. kuvveti olarak görülsek te aslında ne bir yaptırım ne de bir baskı gücümüz kalmış. * * * Yasam, Yürütme ve Yargı gücünü devletten alırken 4. güç olarak kabul edilen “Basın” artık yaşamakla yok olmak arasındaki ince çizgide adeta bitkisel hayat yaşıyor. * * * Pandemi sürecinde ekonomik darboğaza daha da giren gazeteler sayfa sayısından kadrolarına ve daha bir çok kaleme kadar kısıtlamaya gitmek zorunda kaldı. * * * Bunlar yayın kalitesini doğrudan etkileyen faktörler. Basılı gazetelerin bu durumu karşısında, çoğu ticari kaygı taşımayan internet haber siteleri kamunun haber ihtiyacını karşılar hale geldi. * * * Türkiye’deki yasaların yetersizliği karşısında “Basın Meslek Yasaları”nın uygulamada yaşadığı eksiklikler web haber sayfalarını daha da güçlendiriyor. * * * Şu an basılı yayınlanan gazeteler tamamıyla Basın İlan Kurumu denetiminde faaliyet gösteriyor. * * * Örneğin Ses Gazetesi’nin çalıştıracağı minimum gazeteci ve diğer personel sayısı belli. Minimum kaç sayfa ve kaç metrekare çıkacağı belli. Resmi kurumlara keseceği fatura belli. Dolayısıyla ödeyeceğimiz veri ve stopajın yanı sıra sosyal güvenlik primi dahi belli. * * * Ve şu anda bu masrafları gelirleri karşılamıyor. Bu ortamda başta ulusallar olmak üzere yerel basının çok fazla ayakta durması hayal olur. * * * Buna karşın vergi ödemeyen, gazeteci çalıştırmayan, siyasi yelpazeye göre gerektğinde iktidar gereğinde de muhalefet olmayı rehber edinmiş bu art niyetli girişimcler yüzünden bir sonraki basın bayramında ayakta kalan kaç gazete olur bilemem... * * * 24 Temmuz’da kendi dertlerimizi sizlerle paylaşmak istedim. * * * Bizler gazeteciyiz. İnsanı, hayvanı ve çevreyi severiz. Toplum yararına olan bir bakış açımız var. Bizim her zaman bağnazlara, zalimlere karşı bir savaşımız var. * * * Her insanın bu duygulara olan hassasiyetine olan inancımızla daha temiz, daha özgür ve daha demokratik bir hayatın yaşanabilmesi adına toplum dinamiklerini harekete geçirme arzumuzdan asla vazgeçmeyiz. * * * Ama aynı duyarlılığı halkımızdan da bekleriz. Çünkü gazeteci gücünü halktan alır...