Köşe yazımızın başlığındaki sözü konuşan Müslüman ve Türk zannettiğimiz ama soyadı ile nesebini ele veren zatı muhterem birkaç yıl önce hakkın rahmetine kavuştu ve şimdi öbür tarafta hesabını veriyor. Tıpkı her santimi Şehit kanları ile sulanmış Kutsal Vatan Topraklarını “Babalar gibi satarım.” Diyen zatı muhterem gibi. Anlayamadığım şey “Babalar gibi sattığı” Vatan Toprakları onu kabul etti mi? Şimdi oda hesabını veriyor.
Bir kişioğlunun yukarıdaki sözü söyleyebilmesi için öncelikle Türk olmaması lazım zaten. Başlıktaki söz emperyalizme hizmet eden birisi tarafından söylenebilir ancak. Tabii bu söz üzerinde birkaç isim daha var söyledikleri hususunda, Madeline Albrirght, William Ewart Gladstone, Kahrolsun Bazı Dış Güçler. Yabancıların ülkemizle ilgili yukarıdaki sözlerini anlayabiliyorum. Türkiye’nin ama jeopolitik konumu, ama yer altı servetleri nedeniyle dünyanın en önemli ülkesi olduğunu sadece biz bu ülkede yaşayan insanlar bilmiyoruz. Oysa dünyadaki tüm siyasiler ülkemizin öneminin farkındalar.
Anlayamadığım şey bu ülkenin ekmeğini yiyip, suyunu içtikten sonra emperyalislerle ülkemiz aleyhine işbirliği yapabilenlerdir. Aslında başlıktaki söz bölgemizde yaşanan kavgaların temelini oluşturmaktadır.
Türkiye dünyanın en önemli ülkesi olduğu için 100 yıl önce Sevr dayatması ile ülkemizi parçalara ayırmaya çalıştılar. Türklere sadece Ankara dahil İç Anadolu bölgesi kalıyordu. Bugün bazılarının sürekli eleştirdiği Gazi Mustafa Kemal Atatürk Aziz Milletimizle birlikte başarılı bir Kurtuluş Savaşı verip Sevr paçavrasını yırtıp atmasaydı, bugün ne özgürlükten, ne Hz. Fatihan’ın Fethettiği Osmanlı’da Konstantinapolis, Cumhuriyet Döneminde İstanbul’dan, ne yaklaşık 5 yıl İngilizlerin işgalinde kalan İstanbul ile birlikte Ayasofya’nın cami yapılmasını konuşamayacaktık.
Nitekim Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı ile birlikte ülkemizin düşmanları sinsice faaliyetlerine yine başladılar. Sadece yakın dönemi incelediğimizde bile yurt içinde ve dışında onlarca diplomatımızı katleden Asala Ermeni Terör Örgütü’nde sonra ikinci bir Ermeni Terör Örgütü PKK adıyla emperyalizm tarafından üzerimize salındı. Güya Kürt Hareketi olarak ortaya çıkan PKK’yı oluşturanların yüzde 80’inin Ermeni olduğunu bir Tarih Profesörü Türk Tarih Kurumu eski başkanı Prof.Dr. Yusuf Hallaçoğlu söyledi. 1980'li yılların başlarında kadın çocuk, yaşlı demeden bebeklere bile kurşun sıkarak eylemlerine başlayan PKK bu güne kadar 50 binden fazla canımızı aldı. Devletimize ekonomik zararı ise nereden baksanız trilyonlarca dolar eder.
İşin ilginç tarafı her zaman ticaret yaptığımız, dostumuz dediğimiz ABD başta olmak üzere Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya velhasıl tüm batı ülkeleri yaklaşık 40 yıldır ülkemizi bölmek amacıyla terör faaliyetlerinde bulunan askerlerimizi, polislerimizi, insanlarımızı şehit eden bu eli kanlı örgütünü destekliyorlar. Yanı sıra Yusuf Hallaçoğlu Hocamızın söylediği gibi güvenlik güçlerimiz tarafından özellikle ölü ele geçirilen terör örgütü üyelerinin çoğu sünnetsiz çıkmaktadır.
Özellikle son birkaç yıldır ABD’nin Kuzey Doğu Suriye’de PKK’nın yan kuruluşu olan PYD’ye on binlerce TIR ve yüzlerce uçak dolusu silah verdikten sonra en az 70 bin terör örgütü üyesini düzenli ordu şeklinde eğitip donandırması sözü edilen dostluğa ve medeni ilişkilere çokta uymuyor. Yapılması gereken şey ülkemizi ve halkımızı ABD ve AB’nin pazarı olmaktan çıkarıp, tez zamanda her alanda üretim ekonomisine dönmek, her ilimizde binlerce gencimize,insanımıza istihdam sağlayabilecek fabrikalar açmak, dünyanın başka ülkelerinde ürettiklerimizi satabileceğimiz yeni pazarlar bulmak, özellikle savunma sanayimizi tamamen yerli üretime çevirmek olmalıdır. Bu anlamda Cumhurbaşkanımızın Damadı Sayın Selçuk Bayraktar’ın üretimini gerçekleştirdiği İHA ve SİHA konusundaki başarılarını takdirle karşıladığımı belirtmek isterim. Sanırım son dönemde insansız hava araçları yada otomobilleri üzerinde çalışıyorlar. Allah yardımcıları olsun inşallah.
Bu arada emperyalistler sadece konuşmakla kalmıyorlar günü geldiğinde ülkemize zarar vermek, kontrol altına almak için gereğini de yapıyorlar. Mesela bu gün 15 Temmuz 2020 Çarşamba. ABD destekli 15 Temmuz 2016 Darbe girişiminin 4'üncü yıl dönümü. 27 Mayıs 1960 Askeri İhtilali, 12 Eylül Askeri İhtilali’de dost ABD tarafından desteklenip planlanan darbelerdi. Peki biz bu yaşadığımız darbelerden gerekli dersi alabildik mi? Pek ders almış gibi görünmüyoruz ki Yeniçağ Gazetesi 15 Temmuz 2020 tarihli haber sitesinin bildirdiğine göre TRT’nin 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ndeki canlı yayın programına katılan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ali Köse’nin söylediği “Bir Fetö gitti, Bin Fetö geliyor.” Sözleri gündeme damgasını vurdu. FETÖ meselesinin ülkemizin en önemli meselesi olduğunu belirten Köse; “Bu uyarıyı yapmak benim vazifem" dedi.
Türk Milleti’ne yüzlerce Şehide ve binlerce gaziye neden olan 15 Temmuz 2016 Hain Darbe girişimi yazık ki yıldönümlerinde muhalefet tarafından yeterince ilgi görmüyor. Sebeplerinden sadece birisi Fetö’nün siyasi ayağının henüz ortaya çıkarılmamış olması. Bunun yanı sıra 15 Temmuz hain darbe girişimi ile ilgili çeşitli soru işaretleri var. 15 Temmuz 2020 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nden Cesur Kalem Orhan Uğuroğlu aynı tarihli yazısında bu soru işaretlerini sıralamış; "Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan ve çalışmalarını tamamlayan, "15 Temmuz darbe araştırma komisyonu raporu" neden hâlâ yayınlanmadı?, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan o gece MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a ulaşamadı ama müsteşar yardımcılarına da ulaşamadı mı?, İçişleri Bakanına, müsteşarına, Emniyet Genel Müdürüne ulaşamadı da Erdoğan'a darbe girişimi başladığını eniştesi mi söyledi?, Erdoğan, saatlerce Marmaris'teki otelde neden kaldı, neden yer değiştirmedi?" gibi. Elbette Uğuroğlu’nun sorularının tamamını buraya almam mümkün değil. Merak edenler 15 Temmuz 2020 tarihli Yeniçağ Gazetesinden araştırabilirler .
15 Temmuz 2016 Hain Darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması için MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli’de zaman zaman bazı çıkışlar yapıyor ama aynı konuda muhalefetten meclise bir soru önergesi verildiği zamanda “Ret” oyu veriyor.
İşin özü tarihin en eski en köklü milletinin Türk Milleti olması emperyalistleri biraz kıskandırıyor sanırım. Öyle ki 1932-1936 yılları arasında İstanbul Üniversitesi’nde ders vermiş olan Alman İktisatçı Prof.Dr. Fritz Neumark “Tarihten Türkleri çıkarırsanız,tarih diye bir şey kalmaz.” Demiş. Netice de Neumark’da Batılı bir ilim adamı. Sahip olduğumuz coğrafyayı emperyalistlerden koruyabilmek, sahip çıkabilmek için birliğimizi ve bütünlüğümüzü koruyabilmek, aramıza atılmaya çalışılan nifak tohumlarını sahiplerine iade etmek, kendi aramızda hoşgörü ve yardımlaşmayı geliştirmek ve aslımıza dönmek zorundayız.
Selam ve Saygılarımla.