İşçisinin tazminatını ödememiş, emeğinin karşılığını isteyen çalışanlarıyla mahkemelik.
Yaptığı inşaat yarım kalmış, kendisine güvenenler mağdur olmuş.
Kamu kurumu basmış, devletin memuruna küfür edebiliyor.
Aydın tarihinin gördüğü en boş beleş işlerle uğraşan vekiline sahip AK Parti İl Başkanı Ömer Özmen’in, Koçarlılı çiftçilerin bamya fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle yaptığı protesto eylemine ilişkin açıklamasını okuyarak uyandım.
*
“Dur şunu daha çok anlayarak okuyayım” diyerek çıktım yatağımdan.
Banyoya koşup, elimi yüzümü yıkadıktan sonra “Allah’ım sen ne güzel şeyler yaratıyorsun yarabbim” diyerek yanaklarımı sıkıp, 3 dakika 18 saniye boyunca sevdim kendimi.
Taze sıkılmış portakal suyumu yudumlarken, açıklamayı bir kez daha okudum.
*
Ömer Özmen’in rakamsal verilerle yaptığı açıklamada, verilerin TÜİK’ten temin edildiği bilgisini görünce neden bilmem ciddiye alasım gelmedi.
Ömer Özmen birçok rakamsal veri paylaşıp, “Aydın'da Büyükşehir Belediyesi ve ana muhalefetin temsilcileri öyle bir hale geldi ki artık ‘bamya’ üzerinden siyaset yapıyorlar” demiş.
*
Tam o sırada son dakika bildirimlerime AK Parti Karacasu İlçe Başkan Yardımcısı ve Şoförler Odası Başkanı Adnan Tuncer’in sosyal medyada yayınlanan uygunsuz görüntülerinin haberi düştü.
O anda bamyayı düşündüğüm için AK Parti Karacasu Başkanı’nın “Müstehcen bir şey yok” diyerek kendini savunması garibime gitmedi.
“Muhtemelen ‘bamyanın’ müstehcen olmadığını anlatmaya çalışmıştır” diye düşündüm.
*
İki dakika geçmedi telefonun ekranına Diyanet’in üvey torunun dedeye ‘helal’ olduğu fetvasının yer aldığı bir haber düştü.
2016 yılında da "Babanın, dokuz yaşından büyük kızına şehvet duyması haramlık oluşturmaz" diyen Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Türkiye Diyanet Vakfı’na sinkaflı cümleler kurdum.
*
“Bu nasıl bir din anlayışı, bu nasıl siyaset” diye düşünürken son dakika bildirimlerime “Eskişehir’de 18 kızıl geyik ekolojik dengeyi bozdukları gerekçesiyle ihale ile vurulacak” haberi düştü.
“Avcılık ‘spor’ değil, cinayettir. Ekolojik dengeyi bozan tek hayvan insanlardır” diye kendi kendime söylendim.
*
Sonra döndüm Ömer Özmen’in açıklamasında yer alan “Aydın'da Büyükşehir Belediyesi ve ana muhalefetin temsilcileri öyle bir hale geldi ki artık ‘bamya’ üzerinden siyaset yapıyorlar” cümlesini tekrar okudum.
Hak verdim aslında Ömer Özmen’e.
Değil, Ana Muhalefet tüm muhalefetin hatta kendini ‘insan’ olarak tanımlayan herkesin mesela Diyanet’in bir çocuğu üvey de olsa dedeye helal demesine tepki vermeliydi.
Şanlıurfa da doğum yapan 14 yaşındaki kızın, “Babası kim?” diye sordukları soruya, "Ya abim ya dayım, ikisi de bana tecavüz etti" diyerek verdiği cevap ve bu ülkedeki yozlaşan ahlak üzerinden siyaset yapılmalıydı.
*
Emeklilikte Yaşa Takılanlar için: "Ekonomik kurtuluş savaşı verdiğimiz bir dönemde bu yükü nasıl milletin sırtına yükleriz?” denildikten sonra 76 ünlü kişinin hem de hiç ihtiyaçları olmadığı halde 15 bin lira maaşa, hatta bazılarının 4-5 ayrı maaşa bağlanması üzerinden siyaset yapılması gerekirdi.
*
Her muayeneye, her ilaca, her reçeteye para verdiğimiz halde SGK'nın 6 aylık görev zararının 46 milyar liraya ulaştığı üzerinden siyaset yapılmalıydı.
Üstelik Bağ-Kur primlerine yapılan yüzde 34.5 zamma rağmen verilen bu açık, siyasetin konusu olmalıydı.
*
Vergimizi verdiğimiz halde bedava yol yok.
Vergimizi verdiğimiz halde bedava sağlık yok.
Vergimizi verdiğimiz halde bedava eğitim yok.
Vergimizi verdiğimiz halde sokakta can güvenliği yok.
Vergilerimizle yaşanan
Lüks var.
İsraf var.
Siyaseti bu gerçeklerle yapmalıydı Ana Muhalefet.
*
Artık haberlerde göremesek de sosyal medyada gördüğümüz marketlerin raflarında kilitli bebek mamaları var, peynirlerde kilit var.
Ana muhalefet azcık adam olsa “Nasıl bu hale geldik?” diye siyaset yapardı.
*
“Üretebileceğimiz hiç bir ürünü ithal etmeyeceğiz” diye yapılan açıklamadan sonra et, yem, pirinç, nohut, domates, mercimek, yazıcı, kalem, kalemtraş, kartuş, telefon ve dondurma çubuğu gibi şeylerin ithal olması üzerinden yapılan siyaset doğru siyaset olmalıydı.
İncir ithal etmişiz mesela.
İncirin ana vatanında yapılan bu ithalat sorgulanmalıydı örneğin.
*
AK Parti İl Balkanı Ömer Özmen’i alkışlıyor, Ana Muhalefet temsilcileri ve Aydın Büyükşehir Belediyesi’ni gerçekten kınıyorum.
Üreticiye fidan ve yerli tohum dağıtan, üretimi destekleyen projelerin daima arkasında duran, zor durumda olan portakal, nar, çilek, patates ve son olarak tarlada kalan bamya üreticisine sahip çıkan, halkın parasını halk için harcayıp, garibanın sofrasını lezzetlendiren, “Aydın’da kimse yatağa aç girmeyecek” diyerek analık yapan Özlem Çerçioğlu’nu da ayrıca kınıyorum.
Ne gerek var ki böyle hizmetlere?
Zaten TÜİK açıklamış ülkede her şey güllük gülistanlık.
Oturun makamınızda, boş beleş işlerin vekiline laf yetiştirin, kendinize ve yakınlarınıza üç-beş maaş bağlayın bakın keyfinize.
*
Bence siz keyfinize bakın, hizmet etmeyin.
Siz keyfinize bakarken Ömer Özmen de Karacasu İlçe Başkan Yardımcısı’nın ‘bamyası’ ile meşgul olsun.
KADIN
Kadın biraz büyük davrandığı zaman korkuyorlar ondan.
Oysa büyümüş bir kadın büyüleyicidir,
güzeldir.
*
Her şeyden konuşabilir,
susabilir ve rahatça ağlayabilirsin yanında.
*
Yanında güzel durur,
yanında güzel durursun.
*
Annen,
Sevgilin,
Sevdiğin,
Sevdiği olursun.
*
Çocuğu olur,
Çocuğun olur,
Çocuğunuz olur.
Çünkü her erkek yanında uyuyabileceği bir kadın ister.
Büyümüş ve gözleri kocaman gülen.
GÜNÜN FIKRASI
Temel bir gün Dursun’un evine misafirliğe gitmiş.
Yatma zamanı geldiğinde Dursun:
“Bak Temel evde bir tane tuvalet vardır. Eğer ihtiyacın varsa şimdi yap. Çünkü bütün gece boyunca yapamazsın. Tuvalete geçmek için yattığın odadan bizim odaya geçmen gerekli. Beni ve Fadime‘yi rahatsız edemezsin” demiş.
Temel şöyle bir düşünmüş ve ihtiyacının olmadığına karar vermiş.
Herkes yatmış.
Fakat bir süre sonra Temel’in bağırsak faaliyetleri onu son derece rahatsız etmeye başlamış.
Ne yapsın. Tuvalete gidemez. Odanın penceresini açmış bakmış ikinci kat. O sırada pencerenin pervazında duran saksıyı görmüş.
Almış onu içeriye, çiceği toprağıyla beraber çıkarmış ve büyük tuvaletini yaparak saksıyı toprağıyla ve çiceğiyle beraber yerine koymuş ve tekrar rahat bir şekilde uyumuş.
Ertesi sabah herkes uyanmış ve vedalaşmışlar.
Aradan 3 ay geçmiş ve Temel, Dursun’dan bir mektup almış.
Mektupta, “Ulan Temel nereye yaptıysan söyle, üç ev değiştirdik hala koku çıkmadı” yazıyormuş.
GÜNÜN TESPİTİ
“..bağırsak kurdu: bağırsak da yaşar, bağırmasak da..” BEN
"..en 'tırstığım' davet, gelinle damadın 'bu mutlu gecede sizi de aramızda görmek istiyoruz' daveti.. o gece, o araya girilir mi.. maazallah.." GÜNÜN SÖZÜ
“..özlemek, ‘kavuşacağını’ bilince anlam kazanıyor..” KADINLAR ERKEKLER
"..kadınlar 'kulakları' erkekler 'gözleri' ile sever.. yani ağzın 'laf' yapmıyorsa, öküzün 'trene' baktığı gibi bakarsın.."