Akşam yatıyorsunuz,sabaha kalkamıyorsunuz. Yaradan’ın bizlere sayı ile verdiği nefeslerin ne zaman biteceğini bilen yok kendisinden başka. Herkesin bir hesabı var, elbette bizleri yaratan Yüce Yaratıcı’nın da bir hesabı var. Önümüzde birkaç hafta sonra 2020 Kurban Bayramı var. Ancak görünen o ki bu bayramda ülkemizde yaşayan emeklilerin çoğu kurban kesemeyecek. Bir yolunu bulup kesebilenlerin de çoğu borç ile kesecek kurbanını. Asgari ücretle çalışanlarda da durum çok farklı değil. İşte bu nedenle iki de bir Emeklilerin de bir siyasi parti kurup yönetime ortak olmaları gerektiğini, başka türlü bu ülkede emeklilerin ve çalışanların hak ettikleri maaşlara kavuşmalarının mümkün olmadığını belirtmeye çalışıyorum.
   Halkın nabzını tutması, halkın sesi olması gereken gazetecilerin kişilerle işi olmaz. Gazeteciler halkın taleplerini ve sıkıntılarını yöneticilere yansıtmakta görevlidirler. Gazeteci aynı zamanda ülkesinde yaşananları halka duyurmakla da görevlidirler. Çünkü demokratik ülkelerde halkın haber alma hakkı kutsaldır. Gazeteci aynı zamanda sistemin işleyişindeki hataları da ortaya koymak zorundadır. Çünkü bu hatalar ortaya serilmezse düzeltmekte mümkün olmaz. Ancak her zaman doğruları yapamayan bazı idareciler gazetecilerin yapmış olduğu tarafsız (Aslında tarafsız haber yoktur. haberler çoğunlukla halkın tarafındadır) haberlerden rahatsızlık duyarlar ve çeşitli yöntemlerle gazetecileri susturma yoluna giderler. Böylece çevrelerinde sadece kendilerini mutlu edecek haberler yapan gazeteciler kalır ki, onların yaptığı da gazetecilik değildir. Gazetelerin, gazetecilerin ve televizyonların susturulması aslında kendileri de düşer şaşar birer kişioğlu olan yöneticilerin de zararınadır. Çevrelerinde hata yaptıklarında kendilerine doğruları gösterecek cesarette birileri olmazsa hata  üstüne hata yapmaya devam ederler. Peş peşe yapılan bu hatalar da yönetilen ülkeyi geri dönülemez noktalarda kötü durumlara düşürür.
   Atalarımızın bizlerin özgür ve bağımsız yaşayabilmemiz için yüz binlerce Şehit vererek bizlere bırakmış oldukları bu cennet vatanı kimlerin yönettiği aslında çokta önemli değil benim için. Önemli olan bu ülkede yaşayan 83 milyon insanımızın refah seviyesini yükseltip, daha iyi yaşam şartları sağlayacak politikalar üretip yine halkın bilgisi doğrultusunda şeffaf bir şekilde yönetilmesidir benim için.
   Önemli olan ülkede üretimde dünya ülkeleri ile yarışan bir yapının sürekli  kendisini yenileyerek devamının sağlanması, bu üretimden ortaya konulan kazancın kamu vicdanını tatmin edecek şekilde ülkede yaşayan insanlara eşit paylaşımının sağlanması, ülkede milyonlarca insan açlık sınırının altında ücret alırken, yağcılık ve yalakalıkta öne geçen bazılarının  3-5 maaşla taltif edilmemesidir. Özellikle tarımda üreticinin tam hasat zamanı geldiğinde, gümrük vergisini düşürerek hasadı gelen ürünün dışarıdan ithal edilmesi kamU vicdanında yaralar açmaktadır. Mevcut olan kamu kaynaklarını üreticinin maliyetlerini düşürmek için kullanması gereken bir yöneticinin “Paramız var ki ithal edebiliyoruz.” Sözü kamu vicdanında yaralar açmaktadır.
    Mesela şu anda yanlış bilmiyorsam patatesin tarladaki fiyatı 75 kuruş. Oysa üretici an itibariyle patatesin kilosunu 90 kuruşa mal etmekte. İhracat yollarını kapatarak üreticinin 90 kuruşa mal ettiği patatesi 75 kuruşa satmaya zorlarsanız, önümüzdeki dönem patates ekecek üretici bulamayabilirsiniz. Peki yeterli patates üretiminin gerçekleşmediği bir ülkede Allah korusun her hangi bir savaş yada afet durumunda açlık tehlikesi baş göstermez mi? Tarım politikalarının üretici lehinde yeniden gözden geçirilmesinin ülkemiz insanları için  faydalı olacağına olan inancımı korumaya devam ediyorum.
   Bizden başka dünyanın hangi ülkesinde 500’ün üzerinde aktif fay hattı vardır bilemiyorum. Ama konunun uzmanlarından öğrendiğim ülkemizde 500 den fazla aktif fay hattı var. Demek ki bir de aktif olmayan fay hatlarımız var demektir bu. Demek ki tehlike çok daha büyük. Ülkesinde 500 den fazla aktif fay hattı bulunan ülkenin bir çok bölgesinde her an 7 nin üzerinde depremin beklendiği bir ülkede yöneticilerinin yapması gereken şey şu ana kadar ülkenin her yerinde kentsel dönüşüm çalışmalarının hızla gerçekleşmesini sağlamak olmalıydı. Oysa bizim Ayasofya gibi suni gündemlerimiz var. Bizim Hz. Fatihan’ın fethettiği İstanbul’u,  işgalden kurtaran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e vefasızlık göstermek gibi gündemlerimiz var. Ama bu suni gündemlerin emeklinin, asgari ücretlinin,çalışanın cebindeki boşluğu doldurmadığının bilinmesini isterim.
   Aziz Dostlar Yüce Allah’a şükürler olsun ki bu kulunu Anadolu’nun batısında bir küçük köyde Müslüman Türk bir ailenin evladı olarak yaratmış. Hiç birimizin doğduğumuz yeri, ailemizi, ırkımızı seçme şansımız olmadı. Böyle bir şans kimseye verilmedi dünyada. Arabistan’da doğabilirdim,Filistin’de, İsrail’de, Rusya’da yada Ermenistan’da doğabilirdim, Güney Kıbrıs’ta yada Yunanistan’da ,Afrika’da,Amerika’da,Japonya’ da,Çin’de yada Avusturalya’da doğabilirdim. Ama  şükür Allah’a burada doğmuşum. Demek istediğim her ne kadar düşmanımız bol olsa da Türk olarak doğmaktan son derece kut bulduğumu belirtmek isterim. Çünkü ırkınız bir kaderdir. Din ise bir tercih meselesidir. Hiç kimseye Ermeni olduğu,Rum olduğu,Sırp yada Yahudi olduğu için suçlama getirme hakkımız da değildir,haddimiz de değildir.
    Ancak tarih bilgimiz atalarımızdan sadece son devletimiz olan Osmanlı İmparatorluğu’nda yüz yıllarca “Sadıka-ı Millet” denilerek kucak açılan,devletin üst makamlarına kadar yönetici olabilen,ancak Osmanlı Devleti zayıflayınca tarihi düşmanımız Ruslarla bir olup Osmanlı’yı arkadan vuranlar ile yine Ege’de yüz yıllarca Türklerle kardeş gibi bir arada yaşayıp ta İngilizlerin,Yunanlı ve Rum din adamlarının teşvikiyle 15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu Ege Bölgesi’ni işgal etmek amacıyla İzmir’e çıktıktan sonra,yüz yıllardır bir arada yaşadığı Türklere sırt çeviren ve Ege’de sayısız işkence ve katliamlara imza atanları kayıt altına aldığından, Türk Milleti olarak tarih sahnesinden yok olmamak için içinde yaşadığımız toplumda her kesin menşeini açıkça ortaya koymasının daha yararlı olacağını düşünüyorum.
   Mesela geçen gün bir yerde okumuştum ülkemizde yaşayan Ermeni vatandaşlarımız nüfus kayıtlarında gerçek isimlerine dönüyorlar. Onları tebrik ediyorum. Bizim inançlarımızda kimseye inançlarından dolayı zorlama dünde yoktu,bu günde yoktur, yarın da olmayacaktır. Esasen İslamiyet’te zorlama yoktur. Bu nedenle cennet vatanımızda ülkemiz üzerinde gizli emelleri olmayan ve Müslüman Türk kimliği ile yaşayan her vatandaşımızın gerçek kimliğine dönmesinin hepimiz için daha mutlu bir geleceğe atılan bir adım olacağını düşünüyorum.
   Asıl olan bir ülkenin adaletle ve liyakatle  yönetilmesi, israftan kaçınılması ,üretimde ve tüketimde ,sevinçte ve kederde eşit paylaşım olmasıdır. Çünkü adaletin ve liyakatin olmadığı ülkeler ayakta kalmakta zorluk çekerler. Selam ve Saygılarımla