Elindeki telefondan akşama kadar görmedik şey bırakmayan neslin şımarıklığı mutlulukla yaşanılabilirliğin üzerine bazen öyle varız ki, yok gibiyiz. Kuşaklar arası çatışma; konuşma biçimi, içeriği, beğeniler, giyim... Kavga büyüdü, küfürler havada uçuştu ve zamanda yürüye yürüye bakın ta buraya geldik. Sigmund Freud'un dediği gibi "Sevgiliyle mutlu olmak için sevgi, saygı ve güven yetmez, bunların yanında hem ten uyumu hem de karakter uyumu gerekir." Sonra bizi ayırdılar, dönmek eve... ağaçta su sesi, suda aydınlık bulmak gibi olur bazen. Beynin bir kısmını bir objeye ayırma yada akıldan onu çıkarmama, şiddetli görme, dokunma, tatma isteği, karşı konulamaz, çoğu zaman acı verici, varken yokluk, yokken varlık özlenilir. Bazen özlemeyi özler insan.Yanlışlıkla ileri gitmek, geri kalmaktan yeğdir. Ne kadar benziyor birbirine. Nihayetinde bir şiirin içinden çıkıp geldik. Şimdi nereden başlasam? Hemen konuya gireyim izninizle. Lakerda diyordum...
Eskimiyor, tükenmiyor, okunduktan sonra bir tarafa bırakılmıyor Lakerda.. LAKERDA "La kerrida" İspanyolca'da "istenince olan/istendikten sonra olan şey" anlamında kullanılan bir kelime. İspanya'nın Toledo şehrinde yer alan balık halinin duvarlarında yazılı bir hikaye bize lakerdanın nasıl ortaya çıktığını anlatır türden. Peki bu duygusal anlama sahip kelimenin balık kültürüyle nasıl bir alakası, nasıl bir ilişkisi var? Aslında her şey İspanyol bir balıkçı babaya dayanıyor. Behmuaras. İspanya'da Malaga kıyılarında yaşayan bir balıkçı. Her gün balığa çıkan Behmuaras tuttuğu balıkların yarısını satıyor, yarısını evine götürüyor. Üç çocuk babası olan balıkçının en küçük çocuğu ise en çok torik balığını seviyor. Balıkçı da çok sevdiği çocuğu için balıktan torik yakalamadan dönmemeye çalışıyor. Ancak torik en zor yakalanan balıklardan biri, çünkü onu tutmak için çok açılmak gerekiyor. Bir Şabat günü balıkçı karısının tüm itirazlarına rağmen çocuğu için torik yakalaması gerektiğini söyleyerek denize açılıyor balıkçımız, ancak aylarca balık yakalayamıyor.. Bir perşembe günü dua ederek denize açıldığında ise büyük bir sürüye denk geliyor ve tam 30 adet torik yakalıyor. Dualarının kabul olduğunu anlayan balıkçı bir karar veriyor ve "Ben bunları satmaktansa tuzlar ve saklarım. Çocuğum da dilediği zaman torik yiyebilir" diyor ve bugün lakerda olarak bildiğimiz yöntemi geliştiriyor.
Önce balıkları temizliyor, eşit parçaya ayırıyor. İliklerini çıkarıp soğuk suda bekletiyor. Kanını süzdürüp tam 25 gün tuzda sıkıca saklıyor. Sonraları balıkçı babanın bu keşfi yayılıyor ve İspanyollar bu yiyeceğe lakerda adını veriyor. Yani la kerrida, istenince olan şey. Bir babanın çocuğu için keşfettiği bu lezzetli yiyecek yıllardır sofralarımıza konuk oluyor ve çok seviliyor. Bazen kendi isteklerimiz arasında imkansız gördüklerimizin, bu gibi olmazları ve bunu isteyenlerin ruh hali yanında ne kadar da imkanlı ve masum kaldığını görmek mümkün.Yani en mükemmel şekilde yaratılmış, akıl gibi bir nimetle donatılmış insanın, mantık çerçevesi içerisinde herkesin hakkına rıza göstererek, herkese iyi ve eşit davranarak, kötüleri ve kötülüğü engelleyerek, çok mutlu bir baba Behmuaras. Özlediğinde ağlayası gelir bazılarının özlemlere kavuşunca ne yapabileceğini bilemez bazıları. Özlemek aslında elimizdeyken kıymetini bilmediğimiz, "istenince olan/istendikten sonra olan şey."