Nüfus artışı, sosyo- ekonomik gelişme ve değişen tüketim miktarlarına bağlı olarak dünya çapında su kullanımı 1980’lerden bu yana yılda yaklaşık yüzde 1 oranında artmaktadır. Endüstriyel ve yerel sektörlerin artan talebine bağlı olarak 2050 yılına kadar mevcut su kullanım seviyesinin yüzde 20 ile yüzde 30’un üzerinde bir artışa neden olacağı düşünülmektedir.
DSİ verilerine göre 2019 yılında ülkemizde kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1.350 m3‘tür ve Türkiye su azlığı yaşayan bir ülkedir. 2030 yılında kişi başına düşen su miktarı 1100 m3‘e düşecek ve su kıtlığı yaşanabilecektir.
Tüm bu nedenlerden dolayı dünyada suyun, özellikle de temiz suyun varlığı, bu varlığın sürdürülebilirliği çok önemli hale gelmiştir. Fakat ne yazık ki hem dünyada hem de Türkiye’de temiz su kaynakları ve miktarları giderek azalmasına rağmen, yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının insanlar tarafından kirletilerek yok edilmeleri de artmaktadır.
Türkiye’de öncelikli çevre sorunlarından biri su kirliliğidir. Atıksu altyapısının olmaması veya mevcut atıksu arıtma tesislerinden deşarj edilen endüstriyel ve kentsel atıksuların alıcı ortam standartlarına göre arıtım yapılmaması, zirai faaliyetlerde ilaç ve gübrenin gereğinden fazla kullanımı, katı atıkların suya karışması vb. nedenler ile su kirliliği oluşmaktadır.
Dünya’nın su kalitesine bakıldığında, atıksuların yüzde 80’ninden çoğu arıtılamamakta ve yaklaşık 1,8 milyar insan herhangi bir arıtım görmemiş suyu içme suyu olarak tüketmek durumunda. Türkiye’deki yüzey sularının yaklaşık yüzde 79’u kirlenmiştir. Kirlenmiş yüzey sularının yüzde 43,3’ü de 4.sınıf kalitesinde olup, bu sular “çok kirlenmiş su” niteliğindedir. Ülkemizde “Çok Kirlenmiş Su” miktarı, içme suyu olarak kullanılabilecek ve “Yüksek Kalite Su” olarak tanımlanan 1. Sınıf yüzey suyu miktarının yaklaşık 2 katıdır.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2018 raporlarına göre Büyük Menderes Havzasındaki yüzey suyun yüzde 83.1’i kötü durumda. Türkiye’de 8 su havzasında (Susurluk, Meriç - Ergene, Konya Kapalı, Büyük ve Küçük Menderes, Gediz, Kuzey Ege ve Burdur) toplam 750 dere ve gölün sadece 6 tanesi kirlenmemiş durumdadır. Yani bu havzalardaki suların yüzde 99’u kirlenmiştir. Yüzey sularının kirlenmesinin nedenleri arasında en çok kentsel atıksular, zirai ilaç ve gübre kullanımı, katı atıklar, endüstriyel atıksular, deniz suyunun akarsuya karışması ve denizcilik faaliyetleri bulunmaktadır.
Türkiye’de yüzey sularının yanında yeraltı sularında da kirlilik gözlemlenmekte.
Kullanma suyu ve içme suyu olarak yeraltı sularından da su çekilmektedir.
Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik çerçevesine göre yeraltı sularının yüzde 69’u iyi, yüzde 31 zayıf kalite sınıfındadır. Türkiye’de doğal yeraltı suyu kirlilik sebepleri jeolojik oluşumlar, deniz suyu, jeotermal akışkanlar, aşırı gübre ve tarım ilacı kullanımı, hayvan yetiştiriciliğidir. Orman ve Su İşl.Bak.lığı 2018 raporlarına göre Büyük Menderes Havzasında yeraltı su kitlesinin yüzde 55.3’ü kötü durumdadır.
Yine TÜİK raporlarına göre Aydın ve Denizli illerini de kapsayan Büyük Menderes havzasında yer altı sularının yarısı, İzmir‘in de bulunduğu Küçük Menderes havzasında yer altı sularının yaklaşık üçte ikisi, Manisa‘yı da kapsayan Gediz havzasının yer altı sularının yaklaşık dörtte biri, Bursa‘yı kapsayan Susurluk havzasının yer altı sularının üçte ikisi yoğun miktarda kirlenmiştir.
Kentlerde ya da endüstrilerde kullanılan sular atıksu arıtma tesislerinde arıtılmak için kanalizasyon ile gönderilmekte ya da hiç arıtım yapılmadan alıcı ortama deşarj edilmektedir. Kanalizasyon sisteminin yetersiz olması ya da hiç bulunmaması, atıksu arıtma tesisinin bulunmaması, sanayi kuruluşlarının atıksularını arıtmaması nedeniyle sularımız kirlenmektedir. Büyük Menderes Havzasında yer alan yerleşim yerlerinin yüzde 35’de kanalizasyon sistemi var, yüzde 11’de atıksu arıtma hizmeti verilmektedir. Türkiye’de 2016 yılında kanalizasyon şebekesi ile hizmet verilen Belediye Nüfusunun Toplam Nüfusa Oranı yüzde 90 iken bu oran Aydın’da yüzde 75’dir. Büyük Menderes Havzasındaki kentler havzaya yılda 125 milyon ton kadar atıksuyu bırakmakta, bu atıksuların yüzde 70’ni de Aydın ve Denizli illeri bırakmaktadır. Aydın Belediyeleri tarafından deşarj edilen atıksuyun yüzde 87’si arıtılmıyor (TÜİK,2016). Türkiye’de arıtılmış kentsel atıksuların yeniden kullanım oranı yüzde 1’in altında. Başka bir değişle yeniden kullanılma potansiyeli olan arıtılmış suların yüzde 99’u yeniden kullanılamamakta ve bu nedenle mevcut temiz su kaynaklarımız tüketilmeye devam etmektedir.
Sanayilerde oluşan endüstriyel atıksuların arıtılmadan doğaya deşarj edilmesi veya atıksu arıtma tesisi bulunsa bile alıcı ortam deşarj standardına uygun arıtım yapılmamasından dolayı çevre kirliliği yaşanmaktadır. Büyük Menderes Havzasına yılda toplam 180 milyon ton endüstriyel atıksu bırakılmakta, bu atıksuların yüzde 86’nı da Denizli ve Uşak illerindeki endüstriyel tesisler bırakmaktadır. Türkiye’de faal olan OSB’in yüzde 56’da, Büyük Menderes Havzasındaki OSB var, bunlarında yüzde 60’da AAT bulunmuyor.
Türkiye’de Atıksu Arıtma Tesislerinin (AAT) yüzde 77’de çamur bertaraf üniteleri yok. Bu AAT’den çıkan arıtma çamuru 2.300.105 ton/yıl olarak belirtilmiştir.
Çamurun herhangi bir şekilde depolanmaması ya da işlem görmemesi çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Çamurun içinde su oranı fazla olduğu için yeraltına sızmaya, toprağın kirlenmesine, suyun kirlenmesine, canlı yaşamın olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır.
Türkiye’de alıcı ortama deşarj edilen atıksu miktarlarına bakıldığında en fazla atıksu deşarjını termik santraller yapmaktadır. Ülkemizde termik santral kaynaklı atıksu oluşumu 2014’de yüzde 50 iken 2016 yılında yüzde 57’ye çıkmıştır. Bu atıksunun büyük bir çoğunluğu denize, geri kalanı ise akarsu, kül dağı/kül barajı, şehir kanalizasyonu, OSB kanalizasyonu, kuru dere yatağı gibi yerlere deşarj edilmektedir.
Termik santrallerden sonra en büyük atıksu deşarjını belediyeler yapmaktadır. 2014 yılına kıyasla 2016 yılında belediye ve maden işlemleri için çekilen su oranı artarken, köyler ve imalat sanayi işyerleri için çekilen su oranı azalmıştır. En çok tatlısu, Belediyeler tarafından içme suyu sağlamak için çekilmektedir. 2016 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde belediyeler tarafından çekilen kişi başı günlük ortalama su miktarı 217 litre. 30 büyükşehrin 19 tanesinde kişi başı çekilen ortalama su miktarı Türkiye ortalamasının üstündedir. Aydın 233 litre/kişi-gün ile Belediyelerde kişi başı çekilen günlük ortalama su miktarı bakımından Türkiye’de ilk 14’cü il’dir. Türkiye genelinde belediyelerden kişi başı deşarj edilen günlük ortalama atıksu miktarı 183 litredir. Büyükşehirlerin 14 tanesinde kişi başı deşarj edilen su miktarı Türkiye ortalamasının üstündedir.
Kişi başına en çok atıksu çıkan ilk 5 il Trabzon, Antalya, Muğla, Aydın, İstanbul’dur. Aydın 245 litre/kişi-gün ile Belediyelerde kişi başı deşarj edilen günlük ortalama atıksu miktarı bakımından Türkiye’de 4’cü il’dir. Aydın, Hatay, İstanbul, İzmir, Muğla ve Şanlıurfa illerinde belediyelerden kişi başı çekilen günlük ortalama su miktarı, kişi başı deşarj edilen günlük ortalama atıksu miktarına kıyasla daha azdır (TÜİK, 2017). 2016 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye’de deşarj edilen atıksuyun yaklaşık yüzde 87’si arıtılmamaktadır. Atıksuyun büyük bir çoğunluğu denize (yüzde 80) deşarj edilmekte, geri kalanı akarsulara ve OSB kanalizasyonuna gönderilmektedir. Hem denizlerimiz hem de yüzey sularımız kirlenmektedir.
Kentlerimizde içme ve kullanma suyu olarak evlerimize iletilen sular iletim hatlarında kayboluyor. Türkiye’nin iletim hatlarında kaybolan su miktarı 2019 yılı hedefi yüzde 30 ve 2023 hedefi yüzde 25 olarak belirlenmiştir. Ancak şu anda Hakkari yüzde 82, Mardin yüzde 77, Şanlıurfa yüzde 67, Van yüzde 64, Kahramanmaraş yüzde 59, Aydın yüzde 53 ile iletim hatlarında su kaybının en çok olduğu illerdir. İçme ve kullanma suyu olarak büyük maliyetlerle temin edilen suyun iletim sürecinde sızıntı vb. nedenlerle kaybolması gereksiz daha fazla su çekilmesini sağlamakta, maliyetleri arttırmakta ve dolayısıyla çevresel ve ekonomik bir sorun yaratmaktadır.
Organize Sanayi Bölgelerinde oluşan atıksuların uygun standartlara göre arıtılmadan veya hiç arıtıma uğramadan doğaya deşarj edilmesi ile su kaynaklarımız kirlenmektedir. TÜİK verilerine göre 2016 yılında Türkiye’deki OSB’nin yüzde 82’nin kendine ait kanalizasyon şebekesi varken, yüzde 13’nün kanalizasyon şebekesi bulunmamaktadır. 2016 yılı TÜİK verilerine göre OSB’deki AAT’den deşarj edilen atıksuların yüzde 15’i arıtılmadan alıcı ortala deşarj edilmektedir. En büyük atıksu deşarjı ise atıksulara olmaktadır.
Maden işletmelerinden deşarj edilen atıksuyun yaklaşık yüzde 86’sı arıtılmadan deşarj edilmekte olup, atıksuyun yüzde 80’i deniz, göl, akarsu ve araziye deşarj edilmektedir.
Türkiye’de evsel atıkların toplam oluşan atıkların yüzde 42,8’ ini oluşturduğu belirtilmiştir. Evsel atıklardan sonra en çok atık enerji sektörü (yüzde 32,8) kaynaklıdır. Atık miktarlarına göre bakıldığında atıkların yüzde 61,2’si düzenli depolama tesislerine, yüzde 25,8’i belediye çöplüklerine ve yüzde 9,8’i geri kazanım tesislerine gönderilmekte olup, yüzde 0,2’si açıkta yakılarak, gömülerek ve dereye-araziye dökülerek bertaraf edilmektedir. 2010 yılından 2014 yılına kadar olan sürede tehlikeli atık miktarı yüzde 55,6 oranında artmıştır. Ülkemizde günlük kişi başına toplanan ortalama atık miktarı 1,17 kg’dır. Günde kişi başına en çok atık oluşan iller sırasıyla Muğla, Balıkesir, Aydın, Antalya, Tekirdağ’dır. Aydın’da toplanan ortalama atık miktarı 1,44 Kg/kişi gündür.(TÜİK, 2017). Maden işletmelerinde 2016 yılında 811 milyon ton atık, imalat sanayiinde yaklaşık 16,2 milyon ton oluşmuştur. OSB bünyesinde veya OSB dışında bertaraf edilen atıkların yüzde 58,7’sini düzenli depolama tesislerine gönderilen atıklar ve yüzde 41,3’ünü belediye çöplüğüne gönderilen atıklar oluşturmaktadır (TÜİK, 2017). Tıbbi atık verilerine bakıldığında 2017 yılında 1525 sağlık kuruluşlarından yaklaşık olarak 86 bin ton tıbbi atık toplanmıştır. Toplanan tıbbi atıkların yüzde 40,4’ü İstanbul, Ankara ve İzmir illerinden toplanmıştır. Aydın’da yerüstü ve yeraltı su kirliliğine, toprak kirliliğine, tarımsal ürün kirliğine sebep olarak insanların sağlığını bozarak hastalanmalarına ve ölmelerine sebep olan atıksuları ile atıkların Türkiye ortalama değerlerine göre durumlarına baktığımızda:
Aydın’da günlük kişi başı toplanan atık miktarı Türkiye ortalamasından yüzde 19 daha fazla olup, Aydın toplanan atık miktarı bakımından Türkiye’de ilk 3’cü İl’dir.
Aydın’da Türkiye ortalamasından çok fazla atık oluşmasına rağmen, Aydın’da kanalizasyon şebekesi ile hizmet verilen belediye nüfusunun toplam nüfusa oranı Türkiye ortalamasından yüzde 17 daha az. Bunun anlamı Aydın’da halk Belediyelerin yeterli kanalizasyon hizmeti vermemesinden, atıkları toplayıp bertaraf etmemesinden dolayı Türkiye ortalamasından daha fazla atık kirliliğine maruz kalmaktadır. Aydın belediyeler tarafından çekilen günlük su miktarı bakımından Türkiye’de ilk 14’cü İl’dir. Bunun nedeni ise Aydın’nın su iletim hatları ile evlerimize iletilen sularda, Türkiye’de su kaybının en fazla olduğu 6’cı İl olmasıdır. Aydın Belediyeleri tarafından yeraltından çekilen ve evlere ulaştırılan suların yarısı iletim hatlarında kaybedilmektedir. Bunun sonucu ise Aydın’da yeraltı su miktarları hızlı bir şekilde azalmakta, Aydın halkı Türkiye’nin en pahalı suyunu kullanmak zorunda kalmaktadır. Aydın’da OSB ve Belediyelerde AAT varlığı Türkiye ortalamasından daha az. AAT tesisi azlığına bağlı olarak Aydın Belediyeleri tarafından deşarj edilen atıksuların yüzde 87’i arıtılmıyor. Aydın Belediyelerinin yeterli atıksu arıtması yapmaması sonucu, Aydın Türkiye’de Belediyeler tarafından kişi başına deşarj edilen günlük ortalama atıksu miktarı bakımından ilk 4’cü İl sırasında yer almaktadır. Tüm bu kirlilik sebeplerine bağlı olarak bugün B.Menderes Nehri Türkiye’nin en kirli 3’cü nehri haline gelmiş, nehir suları ile sulanan topraklarda ve bu topraklarda yetişen tarımsal ürünlerde ağır metal kirliliği artmış, tarımsal ürünleri kullanan insanlarda kanser ve ölümler Türkiye ortalamasından daha olur hale gelmiştir.