Dünyamızdaki hızlı nüfus artışı, nüfus artışının sebep olduğu çevre üzerindeki baskılar, ülkelerin ellerinde ender kalan ve gelecek nesillere ulaştırılmasını planladıkları alanları koruma altına alma eğilimini ortaya çıkarmıştır.
Dünyada 1962-2014 yılları arasında korunan alanlar yüzde 1.270 artmıştır.
Türkiye, birçok doğal güzelliği bünyesinde barındıran ve bunları insanların kullanımına sunan ender ülkelerden biridir.
Özellikle koruma altında bulunan Milli Parklar, doğal ve kültürel değerleri ile insanların dinlenme ve eğlenmesine uygun tabiat varlıkları olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde Milli Park olarak ilan edilen alan 43 tanedir.
Büyük Menderes Deltası 1994 yılında, 1966 yılından beri Milli Park statüsünde olan bitişiğindeki Dilek Yarımadası sınırlarına dahil edilmiştir.
B.Menderes Deltası, B.Menderes Nehrinin aktiviteleri sonucunda alüviyal materyalle dolmuş ve bir delta ovası görünümünü almıştır. B.Menderes Nehrinin Ege Denizine döküldüğü noktada Ege kıyılarındaki en büyük deltayı oluşturan bu alanın oluşumunda kıyı kordonu üzerinde konumlanan sahil kumulları, bu kumulların arkasında yer alan bir lagün sistemi ve karasallaşmış bir alan bulunmaktadır. B.Menderes Deltası dünya çapında nesli tükenme tehlikesi altında olan tepeli pelikanın dünyadaki üçüncü büyük üreme kolonisi alanıdır. Yine B.Menderes Deltası tespit edilmiş olan 210 kuş türü ve bir defada 20.000’den fazla kuşu bir arada barındırması sebebiyle uluslararası öneme sahip sulak alanlar listesinde yer almaktadır. B.Menderes Deltası, çok zengin bir bitki çeşitliliğine sahip olup Dilek Yarımadası ile birlikte barındırdığı farklı ve çeşitli fiziksel özellikler sayesinde birçok bitki türüne ev sahipliği yapmaktadır.
Milli Park içerisinde 804 bitki türü belirlenmiş olup, bu bitkilerden 6’sı dünyada sadece burada görülmekte ve dünyada sadece Türkiye’de bulunan 18 bitki türünü de barındırmaktadır. B.Menderes Deltasında ayrıca pek çok tuzcul ve otsu bitki toplulukları da gözlenmektedir.
Geçmişte hayvansal üretim amaçlı mera olarak kullanılan B.Menderes Deltası günümüzde yoğun tarımsal uygulamaların baskısı altındadır. Pamuk başta olmak üzere kısmen mısır ve buğday tarımı yapılmakta ve her geçen gün alanlarını genişletme çabaları gözlenmektedir.
Bir alanın Milli Park özelliğinin sürdürülebilirliği, o alandaki toprak özelliklerinin izlenmesi ile yakından ilişkilidir.
Toprak özellikleri ile bitki üretiminin mekânsal ve zamansal değişkenliği, geleceğe ait alan yönetimlerinin belirlenmesinde etkin rol oynamaktadır.
Toprak yönetim uygulamaları ise, topraklarda önemli zamansal değişkenliklere sebep olmaktadır.
B.Menderes Nehri şu anda Türkiye’nin en kirli 3’cü nehri olup, su kalitesi kesinlikle tarımsal sulamada kullanılmaması gereken seviye olan 4’cü sınıf sudur. B.Menderes Nehrinin kirlenmesine Uşak, Denizli ve Aydın’daki endüstriyel ve kentsel atıksuların, endüstriyel ve kentsel katı atıkların, jeotermal akışkanların, zirai ilaç ve gübrelerin, zeytin karasuyunun, maden atıklarının B.Menderes Nehrine bırakılması sebep olmaktadır.
B.Menderes Nehir kirliliğinin B.Menderes Havzasında en yoğun ölçüldüğü ve kirliliğin en üst seviyede etkisinin hissedildiği bölge B.Menderes Deltası alanıdır.
B.Menderes Deltası topraklarında kirliliğin ana sebebi, delta topraklarının B.Menderes Nehir suyu ile sulanması, B.Menderes Nehrinde taşkınların meydana gelmesine bağlı olarak delta topraklarının aylarca ağır metal ve radyonükleit maddeler ile kirli olan suların altında kalması, delta topraklarında tuzluluğun giderilmesine yönelik olarak B.Menderes Nehir suyu ile her yıl yapılan toprak yıkama faaliyetleridir.
B.Menderes Deltası su kaynaklarındaki kirliliğe bağlı olarak delta bölgesinde her gün az yada çok balıklar-kuşlar ölmekte, kirli sularla sulanan topraklarda ağır metal ve radyonükleit kirlilik meydana gelmekte, kirli delta topraklarında yetişen tarımsal ürünlerde ve bu ürünleri tüketen canlılarda ağır metal toksisitesi oluşmakta, B.Menderes Deltasında ekolojik yıkım meydana gelmektedir.
Tüm bu olaylar ise Doğal Koruma Alanı statüsünde olan B.Menderes Deltası ile deltanın bağlı bulunduğu Dilek Yarımadası Milli Park statüsünün ortadan kalmasına sebep olabilecek tehlikeler taşımaktadır.
B.Menderes Deltasının yıllarca B.Menderes Nehir kirliliğinin etkisi altında kalması sonucu bugün ulaştığı kirlilik durumunu, Milli Park statüsünün devam edip etmeyeceğini gösteren önemli bir çalışma ADÜ’den B.B.Hamut ve L. Atatanır tarafından yapılmıştır. Bu çalışma ile B.Menderes Deltasında 2007-2017 yılları sürecinde, aynı koordinatlardaki 0-30 cm ve 30-60 cm derinliklerdeki delta topraklarında meydana gelen fiziksel ve kimyasal özelliklerdeki değişimler ölçülmüş ve şu sonuçlar bulunmuştur;
1)Toprak pH’sı yüzey ve yüzey altında azalma göstermiş. Bu azalışın asıl sebebi olarak yoğun tarım baskısıyla birlikte artan sulama ve drenaj önlemleri gösterilmiştir.
2)Tarımsal uygulama yapılan doğal koşullardaki yüzey topraklarda maksimum elektriksel iletkenlik ve tuz değerleri artmıştır.
3)Delta alanı topraklarında kireç seviyesi, orta kireçli düzeyindedir. Kireç içeriklerinin sebebi denizel canlı kabuklarının topraklar içerisinde yoğun şekilde bulunmasıdır.
4)Yüzey toprağında silt içeriğinde artış olmuştur. Bu artışın temel sebebi Menderes Nehrinin taşkınları sonucu yüzey topraklarının büyük kısmının sediment içerikli sularla kaplanmasıdır. Gelgit olayı sonucu kıyı kesiminde de silt içeriğinde artış gözlenmektedir.
5)Hem yüzey toprağı hem de yüzey altında organik madde seviyeleri düşmüş.
Sebebi doğal vegetasyonun tahrip edilmesi ve arazi kullanımındaki değişimlerdir.
B.B.Hamut ve L. Atatanır’ın yaptıkları çalışma sonuçlarına baktığımızda; B.Menderes Nehrin’de her geçen gün giderek artan kirlilik ve yoğun
şekilde uygulanan tarımsal faaliyetler B.Menderes Deltası koruma alanı topraklarında giderek artan şekilde asidik vasfın artmasına-elektriksel iletkenlik ile tuz birikiminin artmasına-silt içeriklerin artmasına-toprakların kireçlenmesine-topraklarda doğal vegetasyonun bozulmasına ve çeşitliliğin azalmasına sebebiyet verdiği gözlenmektedir. Bu durum ise B.Menderes Deltası ve Dilek Yarımadası Milli Park özelliklerinin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmaktadır.